Evet, doksan yıllık cumhuriyetimiz, sonunda bu hallere de düştü.
Beş ay arayla yapılan iki genel seçimin ardından, Türkiye Cumhuriyeti’nde bir muhalefet aranıyor. Daha doğrusu, 7 Haziran seçimlerinin ardından yüzde altmışlık oy çokluğu ile iktidara gelen üç parti, iktidar olmayı beceremeyip beş aylık bir sürede, başta TBMM başkanlığı da olmak üzere, bütün ipleri azınlıktaki AKP’ye kaptırınca, beş ayda meclisi toplamaktan bile aciz kalınca ve sonunda, yüzde kırk ile azınlığa düşmüş tek partinin iradesine boyun eğip yeniden seçime gidince, üstelik o seçimde bu kez yüzde kırk dokuz virgül dört oy oranı ile tek başına iktidar olan AKP karşısında ‘fiili muhalefet durumu’nu ‘hukuki muhalefet’e çevirince...
Evet. Şimdi yine muhalefet aranıyor.
Hem de üç muhalefet partisinin varlığına rağmen!
Epey uzun zamandır tekrarlıyorum: Türkiye’de iktidar değil, ama muhalefet sorunu var.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP başkanı seçildiğinde, kimileri: “Recep Tayip Erdoğan, böyle bir muhalefet liderini mumla arasa bulamaz!” demişlerdi.
Ben de o ‘kimilerini’ acele karar vermekle suçlamıştım.
Şimdi anlıyorum ki, o ‘kimileri’ haklıymışlar.
Partisinin başına geçtiğinden beri, genel ve yerel, bütün seçimleri yitirmiş, ama buna rağmen istifayı hiçbir zaman düşünmemiş bir ana muhalefet partisi lideri...
Şimdilerde, yani yitirdiği son seçimin ardından, basına konuşmuş: “CHP’yi temizleyeceğim…”
Bu temizliğe önce kendinizle ve yakın çevrenizle başlasanız nasıl olur, Sayın Kılıçdaroğlu?
Yavru muhalefet partilerinden MHP’nin başkanı ise daha da pişkin. Son seçimde meclisteki koltuklarının yarısını yitirdikten sonra yeni bir kurultay olasılığı ile arasına birkaç yıl koyabiliyor!
Ne yazık ki bir kez daha haklı çıktım.
Bu ülkede ‘iktidar’ sorunu yok.
Seçimle iktidara geldikten sonra bile iktidar olamayan bir ‘muhalefet’ sorunu var!