Geçen günlerden birinde, yaklaşık yarım saat sağanak yağmur yağdı ve hayat o andan itibaren metropol bir kentte felç oldu. Çok sayıda binanın bodrum ve zemin katları ile yollar su altında kaldı. Binlerce insan mağdur oldu.
Aslında, bu tablo beceriksizliğin kanıtıydı ama yarattığı çaresizlik dolayısıyla da farklı biçimde ele alınmalıydı.
Evet, Kocaeli’nin Kartepe ilçesi ve özellikle de Eşme Köyü sular altında kalmıştı. Konut ve işyerlerini su basmış, bilançosu da ağır hale gelmişti. 100 civarında ev ve işyerinde zarar olduğu, AFAD’ın kayıtlarına girdi. Bu hasarı tespit için 5 ayrı komisyon kuruldu ve çalışmalar başlatıldı.
Hasarın maddi boyutu hakkında önümüzdeki günlerde bir değerlendirme yapabiliriz. Ama, asıl önemli olan bu ölçekteki bir yağışın sonuçlarının felaket ve afet diye değerlendirilecek düzeyde olmasıdır.
Bunun gerekçesi, Eşme Köyü’nün en eski yerleşim birimlerinden olmasına rağmen halen resmen onaylanmış bir imar planı bulunmamasıdır.
Kentin önemli ilçelerinden biri Kartepe, onun önemli bölgelerinden biri de Eşme köyüdür. İşte, mesele de, bir avuç yağmurda köy halkının yaşadığı çaresizliktir.
Anımsıyorum, belde statüsü kazandığı zaman Belediye Başkanı olan sevgili dostum, yol arkadaşım Salih Kösem çok uğraşmıştı imar planı için. İlk döneminde sorunları gidermeye çalıştı, olmadı. Anımsayanlar mutlaka vardır, ikinci dönem seçildiğinde ‘’bu imar planı onaylanmayan yerde, ben nasıl başkanlık yaparım’’ diyerek, onurlu bir tavırla istifa etti.
Salih Kösem artık aramızda yok, ama o sorun hala yerli yerinde duruyor ve Eşme halkı çaresizliğinin bedelini ödüyor.
Ya da, doğru ifade edersek, rant peşinde koşmaktan yorulan, halkın temel sorunlarının çözümüne kafa yormayan, kendilerine çok oy çıkmayan bölgeleri cezalandırmakta sakınca görmeyen muhafazakar siyasi anlayış, Eşme’ye zulmetmeye devam ediyor.
Bu noktada soru şu;
Yerelde 11, genelde de 13 yıldır iktidar olan AKP, ne yüzle Eşme halkının yüzüne bakıyor ?
Müslümanlar,
İnanıyorlar,
Ve böylesine kutsal bir ayda din kardeşlerine zulmü reva görüyorlar.
Bunu, halka bir anlatsınlar hele.
Oysa, ne diyordu şair Ataol Behramoğlu;
‘’Çaresi isyan olmuştur………’’
‘’Yunus gibi’’şiiri dayatmalara başkaldırışı anlatıyor. O güzel dizeler, adı verilen müzik albümüyle sevgili Haluk Çetin tarafından ölümsüzleştirildi. Artık, insanların dilinde bir başkaldırışı temsil ediyor.
Şair, Eşme’de yaşananlara değiniyordu sanki;
Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur.
Kula kulluk etmeyenin
Vicdanını satmayanın
Haram lokma yutmayanın
Mekanı zindan olmuştur.
Yalan dolan yazıp çizen
Kudretiyle övgü düzen
Dün dinsizim diye gezen
Bugün Müslüman olmuştur.
Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.
Haramisi, soyguncusu
Uğursuzu, vurguncusu
Cellat ruhlusu, soysuzu
Bakan, sadrazam olmuştur.
Korkan varsa konuşmaya
Anlam yükleyip susmaya
Gerek kalmadı korkmaya
Çünkü, korkulan olmuştur.
Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur…
Bugün için bile hem yaşadığımız kentlerin hem de ülkenin sorunlarına şaşı bakışları, çaresizlikleri bu kadar yalın anlatan ifadelere pek rastlamadım, o yüzden de yazımın içine aldım.
Yaşananları adlandırmaya beceriksizlik mi daha çok yakışıyor, çaresizlik mi ?