Alternatif

Haziran direnişine dair birçok değerlendirme yapıldı. Yapılmaya devam ediyor. Ama bunların içinde bugün üzerinde en fazla durulması gereken direnişin solu nasıl etkilediği.

Türkiye’de bazıları Haziran direnişiyle birlikte iki özneye odaklandılar. Bunlardan biri ABD, diğeri de sermaye sınıfıydı.

AKP’nin dış politikada duvara tosladığını gördüler. İçerde ise, gerici ideolojik referanslarıyla, toplumu bir bütün olarak temsil edemediğini tespit ettiler. Bu tespitleriyle, solun hiçbir etkinliğe sahip olmadığı kanaatini birleştirdiklerinde, Haziran’da sokağa çıkan kitlelerin ardında büyük bir güç aradılar. Arayan bulur derler. ABD’nin ve sermaye sınıfının, bahçesindeki temizliğe “nihayet” başladığını ve nihai darbeyi indirmek için harekete geçtiğini düşündüler.

AKP’nin, kendisini iktidara taşıyan güçler karşısında havlu atmasının kaçınılmaz olduğu düşünüldüğünden, AKP sonrası Türkiye’de kendilerine nasıl bir yer açılacağı sorusuna odaklandılar. AKP süreci bir bilek güreşine çevirdiğinde ve Erdoğan’ın kolay kolay teslim olmayacağı belli olduğunda ise, ABD ve sermaye eliyle gerçekleşeceğini düşündükleri restorasyonun daha uzun bir döneme yayılacağını öngördüler. Bu dönemin sol için yaratacağı boşluklara, herhangi bir kazaya uğramadan, büyük bir gövdeyle değil, ancak küçük bir müfrezeyle yerleşilebileceğine kanaat getirdiler.

Restorasyonun uğrakları ve solla münasebeti öngörülemeyeceği düşünüldüğünde, öngörülemeyen bir yolda olabildiğince az sürtünme ve hasarsız bir seyir için, küçük, kontrollü ve kolay manevra yapan bir araçtan daha idealinin olmayacağı anlaşılır denebilir. Hatta bu akıl yürütmeden süreklilik ve tutarlılık çıkacağını düşünenler de olabilir. Fakat neresinden tutarsanız tutun, buradan alternatif çıkmaz.

Gerekçesi, bu akıl yürütmenin bazı özellikleri ile yakından ilgilidir. Bu akıl yürütme toplumsal dinamikleri hafife alır. Rejimin bu dinamikler karşısında yıpranmışlığını, Haziran’ın yarattığı mücadele birikimini, özgürlükçü, seküler arayışı ihmal eder. Böyle bir sonuç, Türkiye’yi yok sayarak kendini var eder. Türkiye’yi yok sayandan alternatif çıkmaz. Bu akıl yürütmenin dış faktör ile aşırı yüklenmesi de bu nedenlerle tesadüf sayılmaz.

Oysa Türkiye’de bunların hepsi var.

Peki alternatif?

Kolayına kaçıldığında, Haziran’da ayağa kalkmış milyonlar var, halk var denebilir.

Mücadele içinde, AKP’nin gerici faşizan uygulamalarına dirençte, toplumsal siyasal gelişmelere verilen tepkide halk somuttur. Gerici faşizan rejimin alternatifi olmayı hedefleyen siyasi özneler için bu direnç, tepki ve mücadelelerle ilişkilenmek, halk desteğini yanına çekmek önemlidir. Alternatif olmak, alternatif politikayı kitlelere derinlemesine yaymakla mümkün.

Bununla birlikte, AKP gericiliğinin Türkiye’de tutunabilmesi, toplumsal direncin, tepki ve mücadelelerin yeterince gelişmemiş olmasından, buraya yeterince enerji ve kaynak aktarılamamasından kaynaklanmadı. Bu gelişkin mücadele düzeyiyle, ülkeyi yönetmeye talip program buluşturulamadı. Bu sosyalizm programının zayıflığından, kapsayıcı ve birleştirici olamamasından kaynaklı değil, halk ile program arasında kurulan ilişkinin zayıf kalmasındandı.

Hepimizin bildi gibi, Programdan yoksun bir mücadele pratiği, suya yazılan direniş öykülerinden ibaret kalacaktır.

Sosyalizm insanlığın birikmiş tüm sorunlarına çözüm bulabilir. AKP’nin yarattığı ekonomik, kültürel, toplumsal, siyasal her türlü yıkımın telafisi için gerekli donanım, kararlılık, yaratıcılık ve heyecan buradan üretilebilir.

Halkın birikmiş sorunlarına yanıt verebilen, bunu bir bütünlük içinde temsil edip, taşıyan bir program aynı zamanda güç kazanıyorsa, inandırıcı olmakla kalmaz, uğruna kavga edilecek bir program olur.

Koru kapısında yaşanabilir bir çevre için nöbet beklediğimizde de, okul kapısında gericiliğe karşı nöbet beklediğimizde de, sınırda Arap, Kürt, Türkmen kardeşimiz ölmesin diye nöbet beklediğimizde de, insanca ve onurlu yaşayabileceğimiz, özgürce ve kardeşçe yaşayabileceğimiz bir düzeni temsil ediyoruz.

Unutmayalım ki, halkla, emekçi sınıfların mücadelesiyle buluşmayan bir program, önemli bir tarih belgesi, iyi bir edebi metin olarak kalmaya mahkumdur.

Marks der ki “insanlık, önüne ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar. Çünkü yakından bakıldığında, her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi, ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar.”

Alternatif diye sormuştum.

AKP’ye karşı her cephede verilmesi gereken mücadelenin içinde, bu sorunun da yanıtı var.