“Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı…
Dişiyle, tırnağıyla, üç kıtada karşı koyanlar,
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim Ada’mın ormanlığından aldıkları fideleri,
Birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına.
Kel dünya, Ada’mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
Güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Ada’lıları iyi tanı.”
Mahir Çayan
Her yıl 30 Mart’ta, ülkenin bağımsızlığı ve halkların kurtuluşu için kavga verip, Kızıldere’de katledilen devrimci önderleri, Mahir Çayan ve yoldaşlarını anıyoruz.
Kızıldere’yi, devrimciler için örnek bir dayanışma bilincinin, kardeşçe bir yoldaşlık bağının, her ne pahasına olursa olsun, devrimcilerin kendilerini çevreleyen koşullara, devrimin çıkarlarına göre müdahale etme arayışının, somut bir ifadesi olduğu için değerli buluyoruz.
Türkiye solunun böylesi onurlu ve mücadeleci bir mirasa sahip olmasını önemsiyoruz.
Bu mirasa hep birlikte sahip çıkmak gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye uzun süredir, devletin her kademesinde örgütlü bir suç çetesi tarafından teslim alınmak isteniyor. Özgürlüklere ve laikliğe saldırının yasalaştığı, yağmanın yaygınlaştığı, kuralsızlığın kural haline geldiği, emekçi halk üzerinde her türlü baskının sıradanlaştığı bir Türkiye istiyorlar. 7 Haziran’da yapılacak seçimleri de bu yolun döşenmesini hızlandıracak yeni bir anayasaya ve başkanlık sistemine geçiş için fırsat bildiklerini ilan ediyorlar.
Türkiye’yi teslim alamayacaklar
Bu saldırılar karşısında, ülkenin aydınlık, devrimci, yurtsever birikimi, bulunduğu yerden bir adım geri basmayacağını her fırsatta gösteriyor. Fakat gerilememek yetmiyor. Suç çetesinden kurtulmayı önüne koymak, bunun için ileri çıkmak gerekiyor.
Türkiye her zamankinden daha fazla devrimcilerin yol göstericiliğine, toplumu saran gerici, piyasacı kuşatmaya, sonuç alıcı bir biçimde müdahale edilmesine ihtiyaç duyuyor.
Bizim misyonumuz budur; AKP’yi geriletmek için, Haziran Türkiye’sini elle tutulur, gözle görülür bir seçenek haline getirmek.
Haziran Türkiye’si için sözleşelim
Milyonlarca yurttaşın, gerçek ihtiyaçları somut talepleri var. Kendisine, ülkesine, geleceğine dair kaygıları, reva görülenlere dair öfkesi var.
Ay sonunu nasıl gelecek diye düşünenler, işsiz, aşsız, muhtaç hissedenler, milyarlarca dolarlık sarayda sürülen saltanatı görüyor.
Başkanlık sevdasının ülke çıkarıyla, istikrarla alakası olmadığını biliyor.
Dişimizle tırnağımızla yarattığımız zenginliklere el koyanların, “milletin hizmetkârıyız” palavrasını halk yutmuyor.
Kadınlar, ayrımcılığı, şiddeti, ölümü kendilerine hak gören sapık yobazları tanıyor.
Çocuğunu okula gönderen veli, bilim ve akıl düşmanı eğitim sisteminin çocuklarını zehirlendiğini fark ediyor
İnşaatlarda, madenlerde şantiyelerde çalışan işçiler, patronun kar hırsı yüzünden, üç kuruşluk tedbir alınmadığı için, her gün ölümle yüz yüze geldiğini biliyor.
Parklarımıza, bahçelerimize, derelerimize kimin neden el uzattığını, betona boğulmayan tek metre kare kalmamacasına, doğanın nasıl talan edildiğini herkes izliyor.
Türkler, Kürtler ve memleket toprağında, bir arada kardeşçe yaşama iradesine sahip tüm halklar, kimlerin düşmanlıktan çıkarı olduğunu, kimlerin inançlarımız ya da inançsızlığımız üzerinden bizleri böldüğünü görüyor.
Yukarıda sıraladığım her farkındalık, hem bir öfkeyi hem de insanca, onurlu bir yaşam talebini kendi somutluğunda barındırıyor.
Haziran Türkiye’si için sözleşmek, bu farkındalığı yaymak, bu öfkeyi büyütmek, somut taleplerle birleşik bir mücadeleyi örgütlemek anlamına geliyor.
Haziran Türkiye’si için sözleşmek, Türkiye’nin karanlıktan kurtuluş yolunda birleşmek anlamına geliyor.
Bugün Kızıldere’nin yıl dönümü.
Bu mirasının hakkı, sadece anmalarda buluşmakla, Mahir’in yazdıklarını okuyup, fotoğraflarını evlere asmakla, hakkında iki üç cümle konuşmakla verilmeyecekse, Sarayı sultanın başına yıkacak iradeyi örgütlemek gerekiyor.