Ünlü besteci, harika çocuk, virtüöz Wolfgang Amadeus Mozart’ın (1756-1791) ideolojik olarak iktidar partisinin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden şekillendirilmesi III. Reich (Nazi Rejimi) açısından önem taşımaktaydı. Ancak her şey onlar iktidara gelmeden önce hazırlanıyordu. Önce bağımsız sanatçıların ve sanat kurumlarının sesleri kısılacaktı. Bunun araçları, oldukça basitti. Ödenekler ve maaşların kısıtlanması, hatta kesilmesi, büyük bir ekonomik kriz varken asla dikkat çekmezdi.
1931 yılından biraz geriye gidilirse, Weimar Cumhuriyeti’nin sonunu getiren 1929 Ekim ayındaki “Büyük Buhran”, Amerika’dan başlayarak dünyayı saran büyük ekonomik kriz, Almanya’ya da hızla ulaşmıştı. Alman bankalarının iflasları ve 1935 nüfus sayımına göre 65 milyonluk bir nüfusa sahip ülkenin 1930 yılında 5.5 milyonluk bölümün işsiz olması büyük bir sorundu. Halkın ve devlet desteği ile yaşayan opera, orkestra ve tiyatro kumpanyalarının maddi kaynakları tükenme noktasına ulaşmış ve varlıklarını sürdürmeleri neredeyse imkansız hale gelmişti.
1932 yılına gelindiğinde kültürel etkinlikleri takip eden izleyici sayısı yüzde 28’e ulaşan oranda düşmesine rağmen, bölgesel ve yerel yönetimlerin bu kurumlara, sanatçılara destek olacak ek maddi kaynaklara sahip değildi. Üstelik daha önceden verdikleri desteği, 1929-32 sezonlarında ortalama yüzde 27 oranında azaltmak zorunda kaldılar. Buradan kesilen paralar sosyal yardım fonlarına aktarılıyordu. 1931 yılında 6000 opera çalışanından bini işten uzaklaştırıldı. Üstelik sessiz film döneminden, sesli filme geçiş ayrıca birçok müzikçinin işsiz kalmasına yol açmıştı. Opera produksiyonları pahalı oldukları gerekçesiyle teker teker kaldırılıyordu. Ünlü Berlin Filarmoni Orkestrası’nın desteği belediye tarafından önce üçte bir ardından yarısına ulaşıcak şekilde kesildi. Bu değerli orkestra ancak Berlin Senfoni Orkestrası ile birleşerek tamamen kapanmanın eşiğinden döndü. Durum böyle olmasına rağmen 1931 yılına isabet eden, Mozart’ın 175. doğum yıldönümü büyük bir coşkuyla kutlanacaktı. Toplumun önemli bir kesimi, müziğin toplumsal sorunları aşmada önemli bir yeri olduğunu düşünüyordu. Ulusal kültür hazinesi olan Mozart’ın doğum yıl dönümünü kutlamaları onlar için çok önemliydi.
“Münchner Neueste Nachrichten” gazetesinde yayınlanan yazısında Nazileri de içine alan dönemin etkili bestecisi, müzik yazarı ve orkestra şefi Oscar von Pander şöyle diyordu: “Bugünün bestecilerinin bir taraftan, onun eserlerinin biçimsel mükemmelliğini bir paradigma olarak algılayıp, diğer taraftan bunları daha az taklit edilmeye değer bulmaları veya hiç taklit edilmeye değer bulmamaları rastlantı değildir. Tabii çağdaş insanların özündeki engeller ve kısıtlamalar, neredeyse üstesinden gelinemez bir şekilde Mozart’ın güzelliğine giden yolda yatmaktadır. Yine de, berraklığının ve derinliğinin ortaya çıkarılması sayesinde çeşitli yaklaşımların ve yeni müzikal yaratı akımlarının gerçekleşmesi sağlanabilecektir. Bu bakımdan bugün, tamamen insani açıdan bakıldığında, onu, muhtemelen en eğitimsiz besteciyi, Alman müzisyenlerin eğiticisi olarak görme cüretini gösterme konusundaki ayrıcalıklı duyguyu yaşayabiliriz.” 1927 Beethoven’in 100. ölüm yıldönümü kutlamalarının yanında gösterişsiz de olsa 1931 yılnda Mozart için yapılacaklar önemliydi.
Mozart bir yandan, izleyiciler tarafından daha iyi anlaşılması diğer taraftan Mozart araştırmacısı Erik Levi’nin anlatımıyla “bestecinin orjinal tasarımlarını çeşitli yollarla bozmaya hazır müzisyenler” eliyle büyük bir tehlike altındaydı. Einstein eserlerin değiştirilmesine kesinlikle karşıydı. Ünlü besteci Richard Straus ve daha az ünlü besteci Ermanno Wolf birbirlerinden bağımsız olarak İdomeneo operasına yeni düzenlemeler yaptılar. Levi: “Öncelikle Mozart’a hizmet ettiklerini iddia etseler de her iki besteci ve libretto yazarı orjinal eserde büyük çaplı değişiklikler yapmayı tercih etti.” Strauss/Wallerstein ortak çalışmasında (besteci/librettist) opera orjinal dili olan İtalyanca’dan Almanca’ya çevrildi. Strauss Electra rolü yerine, Poseidon Rahibesi İsmene rolünü koydu!. Müzikolog Chris Walton’a göre: “Nazilere cazip gelecek şekilde özellikle bir ideolojik sistem dayatmaya çalışmaktadır. Böylece İsmene, Electra’nın aksine, artık İdamente’nin aşkına rakip olmamakta ve “tıpkı iç eteği giymiş bir Goebbels gibi davranarak, kıskançlıkla halkının ırksal temizliğini korumakta ve gelecekteki kralının İlia’yla, yani Truvalı bir köleyle evlenerek ırkını kirletmesini kararlılıkla önlemeye çalışmaktadır.” Böylece, Mozart’ın doğumunun 175. yıl dönümü kutlamaları, Alman operasının kurucusu kabul edilen ünlü bestecinin operalarının tatsız yeni düzenlemeleri gölgesinde kaldı.
Nazi Propaganda Bakanı tarafından sansür görevlisi olarak tayin edilen “Reichsdramaturg” Rainer Schlösser 21 Haziran 1935 tarihinde operaları gönderdiği seslendirilmesi arzu edilen operalar listesinde Reichs Musikkammer başkanı ünlü besteci Richard Strauss’un İdomeneo düzenlemesi özel ilgi ve teşvik görmesi de günümüzde bu düzenlemelerin unutulmasının önüne geçememiştir. 1935 yılındaki seslendirmelerde, Strauss’un İdemeneo’sunun yeni Libretto’sunu hazırlayan Wallerstein’in Yahudi olmasını göz ardı edilmesi trajikomik olarak değerlendirilebilir. Alman-Yahudisi Alfred Einstein’ın “Don Giovanni” operasını aslına uygun olarak yeniden basılması ise, Einstein’ın etnik kimliği ve etki alanının sınırlı olması nedeniyle gereken ilgiyi görmemiştir.
Kaynakça: Levi, Erik. 2011. Mozart ve Naziler, Üçüncü Reich Bir Kültür İkonunu Nasıl Kullandı. Kırmızı Kedi Yayınevi. ISBN: 978-9944-756-95-2, s.13-27