Gerici rejimin ayakta kalmasını borçlu olduğu kimlik siyasetinin karşısına “sınıf siyaseti”yle çıkmak hep bir lüks olarak kabul edilegeldi. Fakat son referandumda “Evet” oyu baskın olan illerde bile kent merkezlerinde “Hayır” oylarının yüksek oluşu “sınıf siyaseti”nin bir lüks değil, gereklilik olduğunu gösteriyor bize.
Ne faşist baskılar, ne muhafazakâr siyasetin kuşatması… Solun kitleselleşmesinin önündeki en önemli sorunlardan biri sol parti ve örgütlerin püriten örgütsel yapılarını koruma güdüsüyle kadroları gündelik siyasetin uzağında tutma telaşıysa, bir diğeri de her seçimde önümüze konulan “tatava yapma”cılık. Cumhuriyetin ve laikliğin tehdit altında olduğu, hatta tehditten de öte; yaşama savaşı verdiği bir siyasî ortamda “sınıf mücadelesi”nden bahsetmeye hakkımız bile yok neredeyse…
Sol siyasette biz fellik fellik “sınıf”tan kaçalım, 2017 referandumu bize farklı bir doğrultu gösteriyor. Büyük kentlerin merkezlerinin yanı sıra, işçi sınıfının bel kemiğini oluşturan semtlerden de ciddi oranda “Hayır” oyu çıktı. Dahası, il genelinde evet çıkan kentlerin de sanayi merkezlerinde yine Hayır oyları ya yarıdan fazla, ya da il geneline göre ciddi miktarda.
Referandumdan önce burada yayınladığımız “Uhrevi alanın mahcup muhafazakârlığı” yazısında vurguladığımız gibi, din temelli bir muhafazakâr vurgunun artık işçi sınıfının oyunu almakta yeterli olmadığının altını çizmiştik. AKP de uzun zamandır dini merkeze alan siyasî çalışma tarzından uzaklaştı. AKP’nin yeni stratejisi “güç” üzerinden, insanların oyunu “güç” gösterisiyle almaya yönelik olarak şekilleniyor. Tüneller, karayolları, köprüler sağladığı tatlı ranttan ziyade, bu gücü cisimleştirmesiyle önemli bir siyasî işleve sahip.
AKP’li soytarı seçimden sonra “koyduk mu” derken, aslında bu “güç siyaseti”nisöylemsel düzeyde ifade etmiş oluyor: Siyaseti takım tutma düzeyine çeken bir siyasî tarz, AKP’nin can simidi artık.
AKP seçmeninin AKP ile bağı İstanbul’a hiç gitmediği halde üç büyük takımdan birini tutan futbolseverle, hatta muhtemelen futboldan bile anlamayan fanatik taraftarla benzer saiklere sahip. Otomobili olmayıp “yol yaptı” diye, seyahat edecek parası olmayıp “Üçüncü Havaalanı”ndan gururlanan seçmenle, şampiyonluk başarısından kendine paye çıkaran bir fanatik taraftar arasında fazla bir fark yok. İstanbul derbisinde takımı galip gelince rakip taraftara “koyduk mu” diyen mantıkla, seçimi kazandığında “koyduk mu” diye böbürlenen kafa aynı.
Siyasetin “takım tutma” düzeyine indiği bir ortamda insanlar da siyasî saiklerle, ideolojik yönelimlerine göre değil, “güç”e oy veriyolar. Hakemin verdiği haksız penaltılar sayesinde takımın aldığı üç puana sevinen taraftarla, kesinlikle meşru olmayan şaibeli referandum sonucuna sevinen AKP’li kafası aynı: “Koyduk mu” diyor, “Hatice’ye değil, neticeye bakalım” diyor…
Bizim gücümüz ise ne köprüler, ne tüneller… Bizim gücümüz o köprüleri, tünelleri yapan eller: Emekçiler.
Siyasetin dilini değiştirmemiz gerekiyor. Boşu boşuna “İleri Portal”ın mottosunu “Gerçekler Devrimcidir” olarak belirlemedik. Elimizdeki en devrimci silah “gerçekler”. Yalana karşı gerçek, “koyduk mu” diye böbürlenen, “hayırcıların anası bacısı bize helaldir” diyen çocuk tecavüzcüsü ahlaksızlığa karşı erdem…
…ve sınıfa karşı sınıf!
Artık siyasetin merkezi Kadıköy, Kızılay, Bakırköy, Gündoğdu değil kentlerdeki organize ve küçük sanayi bölgeleridir.
İzmir İktisat Kongresi’yle Cumhuriyeti ve laikliği burjuvaziye teslim edenler de yaptıkları hatayı anlamalılar artık. Burjuvazi yeri geldiğinde çok rahat bir biçimde mevzi değiştiriyor: Yeter ki çarkı dönmeye devam etsin. Cumhuriyeti ve laikliği bu sefer de emekçilere teslim edelim bakalım, bu sefer ne olacak?
Bir de…
Artık şu şovenizm illetinden kurtulmak lazım. Referandum sonuçlarını yüzeysel olarak değerlendirdiğimizde çok açık ki Kürtler, Cumhuriyete Türklerden daha fazla sahip çıktı.Türk ve Kürt emekçilerin birlikte inşa edeceği bir Türkiye’de şovenizm hastalığından kurtulmamız gerekiyor.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/