Sermaye sınıfı açısından Türkiye'de basının amiral gemisi sayılan Hürriyet'in AKP'nin iktidarı boyunca yaşadığı maceralar, sınıfının halini göstermesi bakımından ibretlik...
Doğan Grubu sahipliği döneminde önce AKP'yi, "Milli Görüş gömleğini çıkardı, Türkiye'yi AB rotasına soktu" söylemiyle pazarlayan Hürriyet, özelleştirmeler ve işçi düşmanı politikalarıyla kârlarına kâr katan geleneksel sermayenin iktidara olan bağlılığının sergilendiği bir mecra oldu. Öte yandan, zaman ilerledikçe dev ihalelerde AKP bağlantılı şirketlerin kendilerine daha fazla yer bulması ve siyaset ile ticaret ilişkilerinin neredeyse dolaysız bir hale gelmesi, dengelerin sarsılmasını da beraberinde getirdi. İktidarın geleneksel sermaye gruplarına, "siyaseten pürüz çıkarmadığınız ölçüde konumunuz sarsılmayacak" mesajını vermesinin ardından, Hürriyet de temsil ettiği sınıf gibi önce biraz bocaladı ancak sonra ruhunu teslim etme kararını verdi. İşte, Doğan grubunun, basın sektöründeki varlığının bir karşılığı olarak üstlendiği politik sorumluluktan kurtulmak için devasa bir yayın grubunu Demirören'lere devretmesi, bu kararın somut göstergelerinden biriydi. Demirören grubunun sahipliği ise Hürriyet için Saray bülteni olma misyonuna giden yolun ara bir aşaması olarak anılacak.
Son dönemde Havuz medyasıyla kıyaslandığında fazlası olup eksiği olmayan Hürriyet'in, Saray'ın doğrudan himayesi olarak değerlendirilebilecek Tukuvaz Grubu'na satışı bir süredir gündemdeydi. Bunun için de kimi yüklerden "arınılması" gerekiyordu. Elbette, ilk kambur görece bağımsız bir çizgide işlerini yapmaya çalışan basın emekçileri olacaktı.
İçişleri Bakanlığı'ndan alınan "sendikalılar" listesi ile tasfiye operasyonuna başlandı. Siyasi dönüşüm, örgütlü emekçilerle başladı, genişledi ve gazetenin içi tamamen boşaltılana dek sürecek.
Saray Rejimi altında birçok alanda olduğu gibi, basın sektöründe de emeğe ve özgürlüklere karşı saldırılar kol kola ilerliyor. Her gün pek çok gazeteci hakkında yeni davalar açılırken, bir yandan da birçok meslektaşımız işsizlikle güvencesiz ve esnek çalışma koşulları arasındaki o ağır tercihle yüz yüze bırakılıyor. Tüm meslektaşlarımızı bir kez daha bu ağır döngüyü kırmak için bir araya gelmeye, örgütlenmeye, özgürlük ve emek mücadelesini el ele yükseltmeye davet ediyoruz. Türkiye tarihi, onurlu gazetecilerin yaktığı işaret fişeklerinin dalga dalga yayıldığı örneklerle dolu. Neden şimdi bir yenisini yakmayalım...
İLGİLİ HABER | Hürriyet'te işten çıkarmalar sürüyor: Sabah gazetesinden bir ekip gazeteye yerleştirilebilir
İLGİLİ HABER | Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar istifa etti
Bugünkü Editör köşemizi, meslektaşlarımıza ayırdık. Oradan devam edelim.
CHP eski milletvekili ve gazeteci Barış Yarkadaş'ın açıkladığı "Medyaya Yönelik Hak İhlalleri Raporu”nun ekim ayı verilerine göre, bir aylık süreçte 1 gazeteci tutuklandı, 7 gazeteci gözaltına alındı, 89 gazeteci ise hakim karşısına çıktı.
O gazetecilerden biri olan, sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanan Emre Orman hakkında ise bugün güzel bir haber aldık. Orman’ın tutukluğu hakkında yapılan itiraz kabul gördü. Hakkında tahliye kararı verilen Orman, akşam saatlerinde tahliye oldu.
İLGİLİ HABER | Ekim ayında 1 gazeteci tutuklandı, 7 gazeteci gözaltına alındı, 89 gazeteci hakim karşısına çıktı
Öte yandan, çağdışı ve medyada sansür ve baskının sembolü haline gelen bir kurum olan RTÜK'te gazeteci Faruk Bildirici'nin üst kurul üyeliği AKP ve MHP ortaklığıyla sonlandırıldı. Bildirici, yaptığı açıklamada üyeliğinin sonlandırılmasının olası sonucunu şöyle anlattı: "Beş oyu bulan taraf susturmak istediği muhalif üyeyi kuruldan atabilir. RTÜK’te muhalefete izin vermeyen, siyasi iktidarın uzantısı ve tek sesli bir dönem başlar."
İLGİLİ HABER | RTÜK tarihinde bir ilk: CHP'li Bildirici'nin üyeliği sonlandırıldı
Cumhuriyet davasının sembol isimlerinden, hukuksuz tutukluluğu geçen ay son bulan Güray Öz, İleri Haber'de yazılarına tekrar başladı. Köşene yeniden hoş geldin Güray Ağabey...
Güray Öz yazdı | Sosyalistlerin dili