Yerli Himalaya tuzu

Birkaç ay önce sosyal medyada dolaşıma giren bir fotoğraf aslında son dönem Türkiye’sinin özetidir: “Yerli Himalaya Tuzu”. Tek bir ifadede şarlatanlık, riyakârlık, sahtecilik bir arada. 2000’li yılların Türkiye’sini anlatan her şey var. Tuz bile koktu.

Daha önce burada yazmıştık; balık baştan kokmaz, koku başa geldiği zaman dayanılmaz bir hâl almaya başlar. Hâlbuki çürüme gövdede çoktan başlamıştır bile. “Yerli Himalaya tuzu” bu çürümenin gövdede ne kadar yaygın olduğunu bize gösteriyor aslında. Her şeyin sahtesi mubah ve daha da ötesi bunun sahtesini yapan, satan, insanlara kakalayan ya ciddi derecedebudala, ya da utanmazın dik âlâsı. Günümüzde bu ikisi aynı anda olanı da çok…

“Yerli Himalaya Tuzu” bu dönemi anlatmak için kullanılabilecek en iyi metaforlardan biridir bence.

Çoğunuz “Himalaya Tuzu”nun eşsiz yararları, mucizevi etkileri hakkında birşeyler okumuşsunuzdur. Hatta bu satırların yazarı gibi bir dönem boş bulunup buna inanmış, evinize almışsınızdır. Gıda piyasasında çok sıklıkla rastladığımız şarlatanlıklardan biri aslında bu “Himalaya Tuzu”. Merak edenleriniz varsa “Himalaya Tuzu” yazsın arama motorlarına, bir de “zararları” ya da “şarlatanlık” sözcükleriyle birlikte tarasın, neler neler çıkar internette.

Şarlatanlıkta ülke olarak çağ atlamış, bir kademe daha ilerlemiş vaziyetteyiz. Hali hazırda yararı tartışmalı olan bir ürünün bile sahtesini, adı üstünde Himalaya Dağları’ndan getirilen bu ürünün “yerli”sini üretmiş vaziyetteyiz ve bunu ayan beyan ortaya sürmekten zerre kadar utanmıyoruz.

Yeni Türkiye’nin anahtar kelimelerinden biri “yerlileştirme”. Yeni Türkiye’de en büyük şarlatanlıkların döndüğü veçhe de yerlileştirme. Sultanın emriyle üretimi yakında başlayacak olan ama o kadar süre içinde ortaya çıkarılan prototipinin bile çakma olduğu bir yerli otomobil, fellik fellik yurtdışından motor aradığımız yerli tank, bir şehir efsanesinden başka bir şey olmayan yerli uçak, sadece üst giydirmesini ürettiğimiz, boji ve fren aksamı gibi en önemli parçalarını hala ithal etmeye devam ettiğimiz yerli tramvay, yabancı firmaların ağırlıkta olduğu konsorsiyumların inşa ettiği yerli boru hattı, yerli köprü, yerli tünel ve de işte bu Yerli Himalaya Tuzu…

Bu iktidarın en güçlü tarafı “post-truth” (gerçek sonrası) çağın dinamiklerini çok iyi okumuş olmasıdır. “Büyük Türkiye” gibi bir masalı hamasi söylemlerle çok iyi pazarladılar ve bu pazarlama gücünün “Yerli Himalaya Tuzu”nu satışa sunan esnafın kurnaz girişimciliğinden niteliksel anlamda bir farkı yok. Yeni Türkiye’nin en büyük başarısı yalanlara inanan ve bu yalanları sorgulamayan, yalan olduğunu bilse bile bunu satın almaktan vazgeçmeyen bir kitlenin ortaya çıkmış olmasıdır. Geçen hafta bu satırlarda özetlediğimiz gibi, artık kitleler siyasi tercihlerini ideolojilerine ya da politik yönelimlerine göre değil, “güce” göre belirliyorlar. Gücün sahibi, yaptığı, yaptırdığı her şeye yerli diyorsa sorun yok. İktidar seçmen kitleleri bu şekilde konsolide ediyor.

Konsolidasyon demişken…

Komünistliğine halel getirmeyen bazıları da yerli restorasyonu, yerli liberal dalgayı piyasaya sürüyor. Bunun da alıcısı var tabii. Post-truth siyaset bizim cenaha da sirayet ediyor ve siz istediğiniz kadar defalarca restorasyon, liberal dalga teorilerini çürütün fark eden bir şey yok… Hiçbir şey olmamış gibi siyasete devam ediyor arkadaşlar. Siyasete devam derken, komünistliklerine halel gelmeyecek şekilde, cam fanus içinde…

Şu yol dönemecinde “hayır” derken bile bir taraftan komünistliklerine halel gelmesinden korkuyorlar…

Geçen hafta Erkan Baş yazdı: “Yıllardır siyasetin, hatta sözde devrimci siyasetin içindedirler ve hep haklı çıkmaktadırlar. Bu yüzden şimdi, “hayır” için umudu büyütmek yerine köşelerinde bekliyorlar. Büyük öngörüleri şu; hayır çıkabilir ama evet de çıkabilir!”

Biz işimize bakalım…

Hayır da çıksa, evet de çıksa devrimcilerin ne yapacağı çok belli: Kazanana kadar mücadele edeceğiz.

Duvarlarımıza portrelerini astığımız önderlerimiz, yoldaşlarımız da farklı bir şey yapmamışlardı.

“Yerli Himalaya tuzu”na karşı gerçeği ve ampulün adaletinin karşısında halkın adaletini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz.

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/

Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/