Üçüncü yol

İki emperyalist güç odağı arasında bir tercih yapmak dışında üçüncü bir yol her zaman vardır ve olmalıdır da.

Bu yazının yazıldığı saatlerde Rusya-Ukrayna savaşı hâlâ devam etmekte.

Bu savaş, bölgesel savaşlarda taşeron kullanan büyük oyuncuların en azından birinin (Rusya) net olarak yeniden sahaya inmesi ile sonuçlandı.

Bu savaşın, İkinci Dünya Savaşı’ndan önemli bir farkı, sosyal medya denen bir ortam var. Herkes her şeyi okuyor, yazıyor, yorumluyor, bilgi ve karşı bilgi yine kol kola gidiyor. Herkes beslendiği yerin etkisinde kalarak düşünce ve yargı sistemini de buna göre geliştirebiliyor.

Yalnız ortada bir tez varsa, anti tezin de bir arada okunması gerekli. Mesela Batı medyası, Rus haber ajanslarını engellenmeye başladı bile. Bu durum bütün medyayı yasaklayarak, herkesi mecburen AHaber izlemeye zorlamak gibi bir şey, sağlıklı değil. O yüzden bilgi akışında ve bilgilenme konusunda bu noktaları atlamayalım.

Savaşa kesinlikle HAYIR!

Savaşa HAYIR derken, barışı da inşa etmenin yolunu önermek gerekir. Aksi takdirde bütün otokrat ve despotik rejimlerin yaptığı gibi bu naif söylem de silindir gibi bu rejimler tarafından ezilir gider.

ÖNCE BAZI GERÇEKLER

1- II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan ABD merkezli NATO, Soğuk Savaş’ın bitmesi ile kendine çeki düzen vereceğine, iyice dünya polisliğine soyundu. Büyüdükçe büyüdü. 1990'dan beri 14 Avrupa ülkesi NATO'ya dahil oldu. Artık bir savunma ve güvenlik paktı olmadığını herkes biliyor ve net olarak bir saldırı paktı olarak varlığını sürdürüyor. Pratik örnekleri de var: Libya ve Suriye’de olanlar gibi.

2- Rusya'ya komşu ne kadar ülke varsa Avrupa Birliği’ne (AB) alındı. Kişisel olarak bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Fakat bu ülkeler aynı zamanda apar topar NATO'ya da alındı ve hemen Rusya'ya tehdit halini aldı. (Bakiniz Madde 1) NATO bu ülkelerde Rusya’yı tehdit eden füzeler konumlandırdı! 20 yıldan fazladır bu konuşuluyor. Ben askeri uzman değilim ama sen saldırı hattını ilerlettikçe karşı taraf da kendini korumak zorunda kalıyor.

Rusya bu ülkelerin NATO üyeliğinden çıkarılmasını mı istiyor? Hayır, bu zaten söz konusu değil. Ancak, NATO’nun ağır askeri teçhizatının geri çekilmesini istiyor. Çünkü bu konuşlanma, Rusya’nın Avrupa güvenliğinde caydırıcılığını ortadan kaldırıyor.

AB’nin bu yeni ülkeleri alırken, Rusya’yı tehdit etmeyecek şekilde silahlanmalarını ön koşul olarak getirmemesi, NATO’yu bu konuda yönlendirmemesi büyük yanlış.

AB, sürekli ABD'nin askeri doktrinlerinin gölgesinde, adeta kıta savunmasını ABD’ye teslim etmiş, askeri olarak ona muhtaç olarak yaşıyor. Dolayısıyla ABD'nin her dediğini de yapmak zorunda kalıyor. Bu sarmaldan kurtulmadığı sürece ABD, AB’ye askeri olarak her dediğini yaptırır.

3- Putin son derece otokrat, anti demokrat bir lider olarak ve çarlık dönemine özenerek, imparatorluk özlemi ile NATO’nun bu tehdidini gördü. Kontur çeken NATO'ya, sürkontur çekti! Bu yaptığı saldırı ve işgal kesinlikle yanlış olmakla birlikte, Ukrayna'daki bütün sağcı, Neonazi ve faşistleri konsolide edip, milliyetçilik ve Rus karşıtlığı üzerinden Ukrayna’yı daha otokrat bir yer haline getirebilir de.

Pravy Sektor, yani Neonazi gruplar Ukrayna geçiş hükümetinde yer aldı. Dolayısıyla o tarihten beri Ukrayna siyasetinde Pravy Sektor’ün varlığından bahsedebiliriz. Zelenskiy 2019 yılında “bu savaşı bitiren lider olacağım” demişti. Ama iç dinamiklerin de etkisiyle bunu başaramadı. Minsk Protokolleri uygulansaydı bugün Rusya’nın Ukrayna savaşı söz konusu olmayabilirdi. 

Neonaziler Minsk Protokollerinin Ukrayna’nın bağımsızlığını tehdit ettiğine, dolayısıyla uygulanmaması gerektiğine dair bir kamuoyu oluşturdu. Bu gruplar Minsk Protokollerinin, Ukrayna’ya zayıf olduğu bir dönemde dayatılan ve ülkenin bağımsızlığını tehdit eden unsurlar olduğunu propaganda ediyordu. 

Diplomatik çözüm, Minsk Protokolleriydi ama Neonazilerin etkisi ve Kiev yönetiminin eksikliği sonucu uygulanamadı.

Bu işlerden kim kazanacak? Silah üreten bütün ülkeler!

4- Putin'in bu işgali dünyanın ama özellikle AB'nin aslında ne kadar güvensiz olduğunu gösteriyor. Rahat rahat yaşayan "comfort zone" içinde mutlu mesut giden hayatları çok korkutacak.

SONUÇ

Ukrayna’daki ulus kimliği, Putin’in hem politik tercihleriyle hem de bu işgal hareketi ile daha da güçlenecek. Dolayısıyla bundan sonra Ukrayna’daki sağcılar, Rusya’dan ayrı bir halk, ayrı bir devlet olduklarının propagandasını daha çok yapacak. Bunun sonucunda da AB’ye ve NATO’ya alınmayan ama gerektiğinde Rusya’ya karşı kullanılacak bir uydu devlet de ortaya çıkabilir.

Ama asıl çare dünya liderlerinden değil, sivil olarak halkların dayanışmasından gelecektir.                                                             

Halkların dayanışmasını, barışı dünya ölçeğinde örgütleyebilen, milliyetçi, ırkçı, her türlü faşist söyleme karşı çıkan, dil geliştiren politikalar ve politikacılara kulak vermek, takip etmek gerekir. Hem Türkiye’de hem de dünyanın bütün ülkelerinde.

İki emperyalist güç odağı arasında bir tercih yapmak dışında üçüncü bir yol her zaman vardır ve olmalıdır da.