Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurulmasına yönelik çağrı metni geçenlerde açıklandı. Gelen tepkileri, destekleyici ve eleştirel olmak üzere iki gruba ayırabiliyoruz.
Olumlu tepkiler konusunda yazılabilecek fazla şey olmasa gerek. Bundan sonrası, kuruluş sürecini hep birlikte, başkalarını da katarak ileriye taşıyıp sonuçlandırmak üzere yapılacak işlerle ilgilidir.
Olumsuz tepkiler arasında, üzerinde konuşmaya değmeyecek birkaç “tespit” yer alıyor. Örneğin TİP girişiminin Türkiye sosyalist hareketinin önünü kesmeye yönelik yeni bir operasyon olduğu ya da TİP adının milliyetçi söylemlerle Kürtlerden tamamen kopmak için kullanılacağı gibi…
Bunları geçiyoruz.
***
Asıl değinmek istediğimiz, yeni siyasal oluşumun TİP adını taşımasına kimi eski TİP’lilerden gelen itirazdır.
Önemlice bir bölümü halen aktif/örgütlü siyaset içinde yer almayan bu arkadaşlarımız TİP adının tarihe bırakılması gerektiği görüşündeler.
Hemen belirtmek gerekirse anlaşılabilir bir itirazdır.
Ne var ki bir itirazın anlaşılabilir olması her durumda onun haklılığı anlamına gelmez. Bunun temel nedeni, belirli tutumların doğruluğunun ya da yanlışlığının o an için nesnellik ölçüleri içinde ve sonuca bağlanacak şekilde tartışılamayacak olmasıdır. TİP adının tarihe bırakılması bir tercihtir; bu tercihin sahipleri kendilerince haklı da olabilirler. Ancak bu öznel bir haklılıktır ve geçerliliğinin fiilen yaşanan uğrakta başka herkesin teslim edeceği kesinlikte savunulması mümkün değildir.
Eski TİP’li arkadaşlarımızın “mühür sahipliği” ya da “yeddi eminlik” iddiası taşımadıklarını biliyoruz.
O zaman TİP adının tarihe bırakılması gerektiğini düşünenler haklıysalar bu haklılık ancak zamanla ortaya çıkabilecektir. Örneğin TİP girişimcileri bu adın karşılığını veremezlerse, 1961-71 ve 1975-1987 dönemleri TİP’inin olumlu mirasını güncelleyip ileriye taşıyamazlarsa bugünkü itirazların haklılığı kanıtlanmış olacaktır.
Bugünse ancak bir tercihten söz edilebilir; haklılıktan değil.
Eski TİP’liler arasında, henüz tamamlanmamış bir sürece fikirleri ve deneyimleriyle katkıda bulunmak isteyenlerin başımızın üstünde yeri vardır. Başarı herkesin başarısı olacaktır ve başarı halinde kimsenin bu arkadaşlarımıza “bakın yanlış çıktınız, kaygılarınız yersizmiş” demeyeceği de açıktır…
Olası başka kaygıları kurcalamadan konunun özüne inilirse durum şudur: Bir kesim, sosyalist solun bugünkü yapılanmasıyla kalması, ancak bu yapılanmadaki unsurların bir araya gelmesi, güç birliği, cephe vb. yapması gerektiği görüşündedir. Diğer kesim ise bir araya gelmeye, güç birliğine, cepheye evet demekte, ancak bu arada sosyalist harekette de bugünkünü aşan bir yeniden yapılanma öngörmektedir.
TİP, ikinci kesimde yer alanların girişimidir.
***
Az önce “TİP’in olumlu mirasından” söz etmiştik.
Bir mirasın olumlu yanları çeşitli düzeylerde ele alınabilir. TİP adına ilişkin güncel tartışmalardan farklı olarak, bu mirasın günümüzde sahiplenilmesi gereken olumlu yanları, ilkinde olmayan nesnellik ölçüleri içinde ve sonuca bağlanacak şekilde tartışılabilir.
Örneğin bizce birinci TİP’in ülke soluna en önemli katkılarından biri, sosyalizmin sesini ülkenin her yerine taşıması, Behice Boran’ın deyimiyle “donmuş bir toprakta buzların çözülmesini” sağlamasıdır. Kuşkusuz günümüz Türkiye’si 1960’ların Türkiye’sinden çok farklıdır; ancak bugün başka açılardan da olsa “donmuş toprakla” karşı karşıya olduğumuz, “buz kırıcılık” görevini bir kez daha yerine getirmemiz gerektiği açık değil mi?
Eğer ikinci TİP’se;
İşçi Sınıfı Tarihsel Görevini Kendi Bağımsız Partisi Aracılığıyla Başarır… 20. Yüzyılda Burjuvazi Hiçbir Ülkede İlerici Değildir… Demokrasi Mücadelesi Parlamentoya Hapsedilemez… Bağımsızlık ve Demokrasinin Gerçek Savunucusu Sosyalizmdir… Gerçek Düzen Değişikliği Kapitalizmden Sosyalizme Geçiştir gibi yazı ve konuşma başlıkları, bunların hepsinin sahibi Boran’ın ardından güncelliğini bugün de korumuyor mu?
Bugün mesele TİP adını kimlerin sahiplendiğinden çok, buna itiraz edenlerin yukarıdaki başlıkları bugün de sahiplenip sahiplenmedikleridir.