Tek yol: Üzerine gitmek

Patlayan bombalar, kör şiddet eylemleri ve ölümler mi?

“Gelinen bu noktadan sonra kimin yaptığının önemi yok” denir, doğrudur…

Aslında, hangi amaçla yapıldığı, kimin hangi planına hizmet ettiği gibi sorular üzerinde kafa yormanın da bir noktadan sonra fazla anlamı yoktur.   

Çünkü kör şiddet eylemlerini kim, hangi amaçla gerçekleştirmiş olursa olsun, bu ülkenin ve halkın iyiliği adına mücadele edenler için hemen ilk ağızda yol açacağı sonuçlar açıktır ve hiç de hayırlı değildir.  

Bir kere, iyiyi ve güzeli isteyen siyasal öznelerin üzerinde zihinsel emek harcadıkları, kolektif bir bilinç ve kararlılıkla hamle ettikleri kurgular, stratejiler, yol haritaları vb. hiç yoktan, yani pek çok yönüyle öngörülmesi mümkün olmayan bir dışsallık yüzünden gölgelenecek, zedelenecek ve belki de geçersizleşecektir… 

İkincisi ve daha önemlisi, iyinin ve güzelin ancak onunla birlikte gelebileceğine inanılan, “o bir ayağa kalktı mı” denilen, “önünde kimse duramaz” gibi atıflarda bulunulan halk “neme lazım” diyecek, ürküp kabuğuna çekilecek, oradan zor çıkarılabilecektir…

Dolayısıyla, kim, hangi amaçla ya da “neyin bedelini ödetme” adına yapmış olursa olsun özellikle sivil halka yönelik bu tür eylemlerin açık biçimde lanetlenmesinden (“kınanmasından” da değil) başka bir yol düşünülemez.

Basit bir kıstas daha: Herhangi bir insan, sıradan bir yurttaş, “O gün orada ben de ölebilirdim” diyebiliyorsa, o eylem lamı cimi yok terörist bir eylemdir...

“Eylemleri” terörist olarak tanımlamanın zemini, “örgütleri” terörist olarak tanımlamanın zemininden her zaman daha sağlam ve objektif olmuştur.

Devam edersek, tarihte, kurulu düzene karşı halk hareketlerinin bu tür eylemlere “rağmen” yoluna devam ettiğinin örnekleri vardır; ama “sayesinde” böyle olduğunun tek bir örneği bile yoktur…  

Demek ki “sayesinde” sözcüğünü elimizin tersiyle hemen bir kenara itip “rağmen” boyutunu zorlamamız gerekmektedir…

***

“Kimin, hangi amaçla yaptığının” bir yerden sonra önemli olmayışının bir başka nedeni daha vardır.

Az önce dediğimiz gibi “bizlere”, “bizim tarafa” herhangi bir yararı olmayacağı açık ve kesindir; ancak, kör şiddet eylemlerinin kendi çeşitli bölmeleriyle “karşı taraf” açısından modüler (farklı amaçlar için kullanılabilen) özellikler taşıdığını bir kenara not etmek gerekir.

Şöyle anlatalım:

Diyelim (x) şiddet eylemi egemen odaklar arasındaki (A) öznesi tarafından belirli bir amaç doğrultusunda yaptırtıldı. Ne var ki (x) eyleminin mutlaka (A) öznesinin o amacına hizmet edeceğinin peşin bir güvencesi yoktur; egemen odaklar içinden bir başkası, diyelim (B); aynı (x) eylemini kendisi için bir fırsat sayıp bu yönde yeni hamlelerde bulunabilecektir… Sonra gelsin (C) öznesi…

Özneleri sonsuza kadar uzatmayı önermiyoruz. En fazla üç, bilemedin dörttür ve bu özneler bir yerde “bizler” üzerindeki etkinin nasıl olsa olumsuz tecelli edeceğinin rahatlığıyla aralarında insanların kanı canı pahasına bir oyun oynamaktadır.

Bir kez daha “bizler”, “bizim taraf” açısından bu öznelerin üzerine üzerine gitmekten başka çare yoktur.

Ya her şeye rağmen böyle yapacağız ya da postmodern dünyanın bir zamanki peygamberlerinden Baudrillard’ın dediği gibi “toplumsal olanın ölümünün” ardından “kitleyle ilişki kurabilen” tek olayın terörizm olduğunu kabullenecek ve ona göre hareket edeceğiz…