SWOT analizi

Sosyalizm mücadelesi kuşkusuz ne bir şirketin ticari başarı planlarına ne de bir sivil toplum kuruluşun belirli alanlara müdahale projelerine benzer.  Sayısız etmenin iç içe geçtiği, önü çoğu kez bilinmeyenlerle dolu bir süreçtir.

Gene de belirli uğraklarda durumu sadeleştirmeye yarayacak birtakım araçlara başvurulabilir.

“SWOT analizi” bunlardan biridir.

“SWOT”, İngilizce “güçlü yanlar”, “zaaflar”, “fırsatlar” ve “tehditler” sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.

Uygulayacak olursak, Türkiye’de sosyalizmin güçlü yanlarını, zaaflarını, önündeki fırsatları ve karşılaşabileceği tehditleri masaya yatırıp değerlendirmemiz gerekir.

Konu sosyalizm mücadelesiyse her harfin altında sayısız olgu ve etkenden söz etmek mümkündür. Böyle bir girişim işleri daha da karmaşıklaştıracağından bir elemeye gidip kendimizce daha “reel” ve kritik gördüğümüz başlıklarla yetindik.

Güçlü yanlar

Türkiye’den ve sosyalizmden söz ediyorsak “güçlü yanlarla” “fırsatlar” arasında bir ayrım yapmak zorundayız. “Fırsatlar” bir potansiyele, olanağa işaret eder, ama otomatikman sizin “güçlü yanlar” hanenize yazılmaz.

Böyle bakıldığında ve gerçekçi olunduğunda sosyalist hareketin “güçlü yanlarına” yazılabilecekler biraz sınırlı kalacaktır. Ama olsun: 12 Eylül faşizmi, dünyada sosyalizmin gerilemesi, postmodern ve liberal tasallut gibi neredeyse 40 yıl süren bir olumsuzluklar döneminin ardından sosyalizmin “hayatta kalabilmesi”, hatta yeni kuşaklar için her şeye rağmen bir cazibe merkezi olabilmesi “güçlü yan” sayılmalıdır.

Değerini bilelim: Zamanında sosyalist hareketin güçlü olduğu pek çok ülke bugün bu açıdan Türkiye’nin gerisindedir.

Zaaflar

Bu başlığın altına çok şey yazılabilir.

Ancak, dediğimiz gibi işleri karıştırmadan ve bu başlığı ağlama duvarına çevirmeden kimi temel zaaflara işaret etmek daha yerinde olacaktır.  

Bizce Türkiye’de sosyalizmin temel zaafı, bunca olumsuzluğa rağmen diri kalmasını sağlayan doğruları daha ileri bir mevziin temelleri saymak yerine belki de insani bir “acı çıkarma” güdüsüyle geriye dönük olarak fazlaca kullanmasıdır. Sosyalistlerin, hayatın doğruladığı tespitleriyle dünkü muarızları üzerinde ha bire tepinip durmasından söz ediyoruz.

Özgürlükse, demokrasiyse, katılımsa vb. birilerine “bunları 

diyordunuz ne oldu?” deyip durmak yerine hepsinin karşılığını kendi sosyalizm anlayışımız çerçevesinde vermek en doğrusudur. 

Sonra, sosyalist hareketin kendi zaafı sayılmasa bile bugün Türkiye’de bir sınıf hareketinden söz edilemeyecek olması önemli bir başlıktır. Doğrudan sosyalist hareketin kendi zaafı değildir; ama var olan zaafları ve kafa karışıklıklarını artıran bir etken olduğu kesindir.

Fırsatlar

Hatırlayalım: “Fırsatlar” potansiyeldir, reele çevrilmesi gerekir.

Günümüz kapitalizmi, düzen içi yumuşatıcı alternatifleri bile büyük ölçüde gündeminden düşürmüştür. Ülkeler sistem içinde öyle bir yarışa girmiştir ki temel şiar 'altta kalanın canı çıksın'dır. Altta kalıp canı çıkacak olanlar, kimi ulus devletlerle birlikte hemen hemen tüm kapitalist ülkelerin emekçileri, alt sınıflarıdır.

Bugünkü birikim sistemi ya da rejimi böylesini gerektirmektedir. Kısa anlamı ise şudur: Geçmişte “sosyalizm” dendiğinde “ama şöyle bir alternatif daha gerçekçi olmaz mı?” denebiliyordu. Bugün denemez; sistem içinden alternatif kalmamıştır ve çıkacak gibi de görünmemektedir.

Önemli bir fırsattır.

İkinci fırsat: Türkiye’de Kürt özgürlük hareketi içinde ciddi bir sol-sosyalist damar vardır. Üzerinde durulması gereken bir başlıktır. Şimdilik şu kadarını söyleyip geçelim:  Yaşanılan bunca deneyimin ardından, emperyalizmin hesapları, günümüz kapitalizminin çıkışsızlıkları ortadayken, bütün bunların KÖH’teki sol damar tarafından hiç dikkate alınmadığını düşünmek büyük haksızlık olacaktır.

Üçüncü fırsat: Türkiye özellikle büyük kentlerde eğitimli, kadın-erkek dengeli, sola açık önemli bir genç nüfus barındırmaktadır. Burada, öğrencilerin ötesinde, çalışan, pek çok özelliğiyle “modern işçi sınıfının” bir parçası haline gelen bir kesimden söz ediyoruz. 

“Kapsamaysa” kapsama, “ittifaksa” ittifak; hangisiyse, yollarının aranması gerekir.

Tehditler

İşte, altına pek çok şey yazılabilecek bir başlık daha…

“Liberalizm”, “CHP kuyrukçuluğu”, “Kürt hareketinin peşine takılma”, solun şu ünlü “restorasyon projesine” asilime edilmesi vb. vb.

Tamam, bunlar da vardır diyelim, herkesin gönlü hoş olsun; ama bizce bunları da aşan ciddiyette bir tehdit, Türkiye’nin mevcut rejim tarafından solun yenilgisiyle, hatta kırımıyla sonuçlanabilecek, iç savaş dâhil karanlık mecralara sürüklenmesidir.