Akademisyen-yazar Kristen R. Ghodsee’yi Türkiyeli kimi okurlar “Neden kadınlar sosyalizmde daha iyi bir cinsel yaşama sahipti?” makalesinden bilirler. Bilmeyen muzip okuyucu, makalenin bir tür devlet müdahalesi(nasıl olacaksa) ile ilgili olduğunu sanabilir. İşin aslı sosyalizm böyle şeylerle pek ilgilenmemiştir(neyse ki). Kapitalizm her şeye burnunu sokabilir ama sosyalizmin tercihi daha çok “bilmezden gelme” olmuştur.
Nitekim Ghodsee’nin iddiası daha çok toplumsal yapıyla ilgili. Sosyalizmde kadın güçlü ve eşit hale gelmiş; güçlü olan kadın, “orgazm olma sayısı” dahil olmak üzere daha tatmin edici bir cinsel yaşama kavuşmuştur. (1)
Püriten devrimcinin canını sıkabilecek bu “seksi tezi” kenara koyalım.
Zira Ghodsee, yine sosyalizm ve kadın bağlamında daha çarpıcı bir tez ortaya atıyor. Tam da Ekim Devriminin yıl dönümünden geçtiğimiz şu günlerde sanırız konuşulmayı hak ediyor bu tez.
Buna göre sosyalizmin ağırlığının hissedildiği dönemlerde, kapitalist dünyadaki kadın eşitlik-özgürlük mücadelesi ve kazanımları “sosyalizmin varlığından” olumlu biçimde etkilenmiştir. Tekil olarak çeşitli ülkelerdeki kadın mücadelelerini ikame eden bir şeyden bahsetmiyor Ghodsee; dünya-tarihsel koşulların bütünü üzerinde sosyalizmin ileri çeken etkisinden bahsediyor. (2)
Aslında benzer bir şeyi sınıf hareketi/kazanımları bağlamında da yıllardır söylüyoruz. Refah/sosyal devlet modelleri başka belirleyenlerin yanı sıra sosyalizmin dünyadaki basıncı ile ilgilidir. Kapitalist dünya, yanı başındaki sosyalizm tehdidi karşısında kimi tavizler vermek zorunda kalmıştır.
Tüm bu söylenenlerde yeterince açık olmayan şey, sosyalizm deneyimlerinin özellikle uluslararası düzlemde “toplumsal cinsiyet eşitliği” lehine ne tür bir basınç uyguladığıdır?
Biraz geniş bir ölçekten kimi çıkarımlarımızı sıralayabiliriz:
1-Başta Ekim devrimi olmak üzere sosyalizm deneyimleri, önceki yüzyılın Batı Avrupa merkezli kadın mücadeleleri birikiminin üzerinde yükselmiştir. Burada hak odaklı feminizmden, sosyalist feminizmin nüvesi sayılabilecek komünarlara, sosyal demokrasinin işçi kadın çalışmalarına vs. zengin bir birikim vardır.
2-Sosyalizm, Aydınlanma ve burjuva devrimleriyle gündeme gelen “eşitlikçi” fikirleri, sınıflı-“erkek yurttaşın” ayrıcalığı olarak kalmak zorunda olmadığını göstermiştir. Bu anlamda sosyalizm kadınların gerçek “aydınlanma çağıdır”. Önceki yüzyılın özlemleri, imkansız sanılan eşitlik iddiaları sosyalizmde vücut bulmuştur.
Kadının “aydınlanma çağı” şudur:
Kadının dil bilmez, okuyamaz, yazamaz, işe yaramaz sanıldığı yerde sosyalizm, kadınların öğretmen, hakim, pilot, makinist olabilmesi anlamına gelmiştir. Gelişmiş dünyada kadının çalışması yasal olarak hala koca iznine bağlı iken sosyalizm “kadın işsizliği” denilen şeyi yok etmiştir.
Kadın koca zulmüne mecbur bırakılıyorsa sosyalizm “boşanma hakkı” olmuştur. En ileri annelik hakları ve çocuk bakımında devlet güvencesidir sosyalizm.
Kara peçeye mahkum edilme, başlık parası, türlü bağnazlıklar ve gericilikler (Çin’deki ve Asya’daki çok sert ataerkil adetler gibi) varsa sosyalizm, peçeyi yakmak, mollaya inat paraşüt kursuna katılmaktır.
Sosyalizm ortak çamaşırhanedir, konutlarda misafir katı, ortak kantin ve yemekhanedir. Sanayi işçisi kadının fabrikanın tiyatro kulübüne katılması sosyalizmdir.
Sosyalizm kadının cinsel meta olarak görüldüğü bir dünyada pornografinin bilinmemesidir, fuhuş yasağıdır.
Kocası için ineğinden bile daha değersiz olan köylü kadının devletin kooperatifine başkan olmasıdır sosyalizm.
Eşit yurttaşlıktan, eğitim ve istihdama uzanan geniş bir zeminde, Batı Avrupa’nın birkaç yüzyılda yapamadığını sosyalizm birkaç on yılda mümkün kılmış, gerçek Aydınlanmanın ne olduğunu göstermiştir. Sosyalizm deneyimleri kadını “kurtaramamış” bile olsa, ona eşit ve özgür olma yolunu açmıştır.
3-Geçen yüzyılın özellikle ikinci yarısında kapitalist dünyayı yeniden eşitlikçi fikirlere, yeni özgürlükçü eğilimlere sevk eden unsurlardan biri Ghodsee’nin de belirttiği gibi sosyalizmin varlığıdır. Kadınların lehine organize edilen uluslararası toplantılarda sosyalizmin temsili kapitalist dünyayı hem öfkelendirmekte hem de rekabete itmektedir.
Tüm bu tarihsel izlekten sonra, yıkılan duvarlardan, çözülen sosyalizmlerden sonra bugüne bakıldığında, adına geri-tepme denilen kadın düşmanlığının gemi azıya almasında sosyalizmin olmadığı bir dünyada yaşamamızın önemli bir etkisi vardır. Kısacası, yıkılan duvarların üstünde yükselen yeni dünya düzeni, sosyalizm kaybedince kadınları da kaybetmiş saymıştır…
KAYNAKLAR
1- https://www.nytimes.com/2017/08/12/opinion/why-women-had-better-sex-under-socialism.html
2- Kristen R. Ghodsee, Second World, Second Sex: Socialist Women's Activism and Global Solidarity(2018); Duke University, s.36