SİYAD, ödüller, sansür ve Emek Sineması

Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) bu hafta içinde düzenlenen 47’nci ödül töreninde geçen yılın sinemamızda başarılı görülen yapım ve sanatçılarına ödülleri dağıtıldı, ayrıca sinemamızın 100 yılından seçilen ilk on film açıklandı. Uzun metraj kurmaca filmlere verilen SİYAD ödüllerinin örneğin herhangi bir festival ödülünden farkı, hem sözkonusu yıl içinde gösterime giren tüm filmleri değerlendirmeye alması, hem de seçimin az sayıda kişiden oluşan bir jüri tarafından değil, derneğin tüm üyelerine açık bir oylamayla yapılıyor oluşu. Dolayısıyla SİYAD ödülleri, üyeleri her yıl baştan aşağı değişen jürilerin salt o yıla denk düşen üye bileşiminin görüşünü değil, belirli bir çevrenin (sinema yazarlarının) gerçek anlamda genel eğilimini yansıtıyorlar.

En İyi Film ödülü dahil olmak üzere bu yılki ödüllerin çoğu, beklendiği üzere, Kış Uykusu’na gitti. Öte yandan oylama sonuçları, örneğin En İyi Senaryo gibi ‘en önemli’ ödüllerden biri sayılan bir ödülün Köksüz’ün Deniz Akçay imzalı senaryosuna verilmesi Kış Uykusu’nun, diğer filmlerin haklarının yenilmesine sebep olabilecek bir ‘efsunlama’ etkisi yaratmamış olduğunu da ortaya koydu. Gerçekten de Kış Uykusu’nun nispeten defolu olduğu alan, Çehov’un farklı öykülerinden esinlenen ve/veya serbest biçimde uyarlanan senaryosunun, her ne kadar mükemmel diyaloglarla beslenen, oturmuş karakterizasyonlar içerse de, aslen farklı öyküleri tek bir anlatıda sentezlemede sendeleyerek bir odak sorunu yaşamasıydı. Köksüz’ün Kış Uykusu’na kaptırdığı En İyi Kadın Oyuncu ödülünü de aslen hakettiği düşünülebilir ancak bunun dışında SİYAD ödüllerinden herhangi başka birine şerh koyulmasının yaygın biçimde paylaşılması sözkonusu değil.

Bu yıl yapılan 100 yılın filmleri seçkisinin ise 100 filmlik tam listesi daha sonra açıklanacak.

Ödüller bir yana, 47’nci ödül töreninin tarihe mal olacak yönü ise, SİYAD yönetim kurulu başkanı Melis Behlil’in tören açılış konuşmasının başlangıcında, tören günü ölüm yıldönümüne denk düşen Berkin Elvan’ı anması ve katillerinin bulunması talebini dile getirmesiydi. NTV gibi ‘penguen medya’ niteliğinde bir yayın kuruluşundan tüm ülkeye canlı yayın esnasında böyle bir duruş sergilenmesi, SİYAD adına onur verici bir andı.

Öte yandan SİYAD kurucularından ve Onursal Başkanı Atilla Dorsay’ın tören esnasında bir konuşmasında eski İstanbul belediye başkanlarından Bedrettin Dalan’dan, ‘bazı hataları da oldu’ diye küçük bir şerh düşerek de olsa, törenin yapıldığı salonun onun döneminde yapılmış olmasından başlayarak uzunca, geniş kapsamlı bir çerçevede övgüyle sözetmesi ise “Dalan” isminin “talan” ile, Istanbul’un talanıyla özdeşleşmiş olduğu 1980’lerin ikinci yarısı belleğinde taze olanları şaşırttı.

SİYAD’ın önündeki süreçler

SİYAD, ödül töreninin ardından önümüzdeki günlerde genel kurulunu olağanüstü olarak toplayacak. Anımsanacağı üzere, SİYAD’ın en son genel kurulunda seçilen yönetim kurulunun başkanı Alin Taşçıyan geçen yıl Antalya Altın Portakal’da yaşanan sansür skandalının ardından SİYAD yönetiminden istifa etmişti. Taşçıyan, festival komitesi üyesi de olarak sürecin her iki yönünde de yeralan bir konumdayken, o dönemki SİYAD yönetim kurulu bileşimi de önce festivaldeki gelişmeyi sansür olarak tanımlamaktan imtina eden bir açıklama yayınlamış, sansürü protesto ederek festivaldeki SİYAD jürilerinden istifa eden –aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu- SİYAD üyelerinin yerlerine de aralarında bizzat yönetim kurulu sekreterinin de dahil olduğu yeni isimlendirmeler yaparak festivalde SİYAD jürilerinin mevcudiyetini sürdürmüştü. Taşçıyan’ın yönetimden istifasının işleme konulmasının ardından ise yönetim kurulu, Taşçıyan ve onunla birlikte istifa eden bir üyenin yerine yedeklerle kendini takviye etmiş ve 2’nci başkan Behlil’i başkanlığa getirmişti.

Önümüzdeki dönemde ise SİYAD’ı yalnızca muhtemel yeni sansür vakalarına karşı bu kez daha net ve sağlam tavır almak değil, ayrıca –geleneksel günlük medyadan gittikçe dışlanmakta olan film eleştirisinin toplumsal bir ihtiyaç olduğu bilincinin yeniden yaygınlaştırılması için çaba sarfetmekten, ‘yeni medya’ (internet) ortamında filizlenen yeni kuşak sinema yazarlarıyla sağlıklı bir ilişki kurmaya dek gündeme alınması gereken bir dizi konunun da yanısıra- kimi zorlu süreçler, yeni görevler bekliyor. Bunların arasında, SİYAD’ın da geçmişte etkin biçimde içinde yeralmış olduğu Emek Sineması’na dair mücadelenin yeni koşullar, ortaya çıkan ve bilahare çıkabilecek yeni durumlar karşısında sürdürülmesi, yürütülmesi yeralıyor. Bilindiği gibi Emek Sineması’nın da bulunduğu tarihi yapı, tüm karşı çıkışlara karşın yerle bir edilmiş ve yerinde yeni bir inşaata başlanmış durumda. Geçtiğimiz günlerde ise yargının verdiği yürütmeyi durdurma kararı ışığında bu inşaat hukuken de kaçak konumuna düşmesine karşın halen tüm hızıyla sürüyor ve alınan duyumlara göre tamamlanmaya yaklaşıyor, hatta kaçak yapının sahiplerinin ve/veya müstakbel işletmecilerinin kimi festivalleri bu kaçak yapıda yeralacak sahte “Emek” (!) salonuna şimdiden davet etmekte oldukları iddia ediliyor.

SİYAD’ın, Emek sineması mücadelesinin diğer bileşenleriyle birlikte, yargı kararının yaşama geçirilerek kaçak inşaatın durdurulması talebinin yükseltilmesi, bu yönde kamuoyunda bilinç ve basınç oluşturulması için elinden gelen tüm çabayı göstermesi tarihsel bir sorumluluk. Öte yandan kötü ihtimallere karşı da hazırlıklı olmak, B planları yapmak ayrı bir zorunluluk. Açıkça ifade etmek gerekirse, kaçak inşaatın tüm çabalara karşın tamamlanıp sahte bir “Emek” (!) salonunun faaliyete geçmesi durumunda bu salona itibar edilmemesi gerektiğini ve de sinema yazarlarının itibar etmeyeceğini beyan etme zorunluluğu kaçınılmaz olarak karşımıza gelecektir. Emek sineması mücadelesi neferlerinden Enis Köstepen’in Altyazı dergisinin Mart sayısında yayınlanan “Hepimiz oradaydık. Şimdi kim, nereye gidecek?” başlıklı yazısında (*) dediği gibi “Emek’in yerinde yükselen kaçak yapının içinde, hiçbir şey olmamış gibi kim film izleyebilir?”

(*) Yazının Emek Bizim İstanbul Bizim platforumunun bloguna da aktarılan online versiyonu: http://emeksinemasi.blogspot.com.tr/2015/03/hepimiz-oradaydk-simdi-kim-nereye.html