Sevişemez, 'Oynaşamaz', içemez 


Babaanne ya da anneanne ile yapılmış sohbetlerden birinde “görüştüğün var mı?” sorusuyla karşılaşmış şanslı insanlardansanız “görüşmenin” anlamını bilirsiniz. En azından aseksüel olduğunu varsaydığınız bu insanların size, “görüşmenin” mahiyetine ilişkin bir soru yöneltmeyeceği kesin gibidir. Öyle ya babaanneniz 60'lı yılların Avrupalı “cinsel devriminden” nasiplenmiş bir süper babaanne değilse, sizinle “nasıl iyi mi bari” ile başlayıp cinsel performans analizlerine varacak bir sohbette bulunmayacaktır.

“Görüşme”nin mahiyeti, muhallebi yenilip tatlı tatlı konuşulacak, melun mahzun bakışılacak, olsun hadi en çoğu, parkta el ele tutuşulacak bir mahiyettir efen’im. Bu anti-erotik “görüşme” sahnesinde güvenlik şeridi, biraz can havliyle çekilmiştir sanki. 

Babaanneyi şimdilik rahat bırakalım.

Birkaç gün önce vuku bulan ibretlik bir olaydan bahsedelim.

Konu, bir yolcunun THY uçuşu sırasında izlediği bir filmde geçen eşcinsel kelimesinin “sapkın” olarak sansürlenmesine gösterdiği tepki ile ortaya çıktı. Meğerse biz yıllarca sansürü yalnızca bazı “sakıncalı” sahnelerin kesilmesi ya da küfürlerin “lanet olsuna” çevrilmesi olarak biliyormuşuz. Oysaki asıl sansür, tam da filmlerin alt yazı ve dublajında uygulanıyormuş.

Bu alanda çalışan bir çevirmenin yazdıklarına bakılırsa, alt yazılı ya da dublajlı hemen her filmde bir tür talimatname uygulanmakta, makbul olmayan içerikler makbul hale dönüştürülmektedir. Sözgelimi filmde bir karakter sevişmekten bahsettiğinde bu “görüşme” olarak çevrilmektedir. 

İşte burada babaanneyi hatırlamamak mümkün mü?

Demek ki bir sahne önce dudağının kenarındaki şarabı peçeteyle zarifçe silen adamın şimdi partnerinin üstünde hırıltılarla gerçekleştirmek istediği şey “sevişme” değil, bir tür “görüşme” imiş.

Yasak ve dönüştürülmesi gereken kelimelere bakıldığında, sevişmek, içmek, Tanrı, topuklu gibi pek çok unsur var. Dahası  “THY Altyazı ve Dublaj Talimatnamesi” ile çevirmene dayatılan metin “Allah’ın varlığını sorgulayan metinler çeviri/ dublaja konmaz” cümlesiyle başlayıp ve nelerin tamamen yasak olduğunu, nelerin daha yumuşak ifadelerle yer alabileceğini tarif ederek devam ediyor.

Çevirmen bunun yıllardır olduğunu şu sorularla ortaya koyuyor:

“En son ne zaman bir filmde ya da dizide alkol kelimesinin geçtiğini duydunuz? En son ne zaman bir filmde şarap, bira, votka dendiğini duydunuz? Daha da ötesi en son ne zaman bir filmde “içki” kelimesinin kullanıldığını duydunuz? Bir alt yazı ve dublaj çevirmeni için, Türkiye’de yayına girecek bir filmde içki yoktur, ille olması gerekiyorsa içecek vardır. Çeşitli içki türlerinden bahsetmiyorum, düpedüz içki kelimesinin kendisi sansüre maruz kalır.(…) Talimatnamede de belirtildiği gibi bizim karakterlerimiz sevişemez, ancak görüşürler. Sevişmek yasaktır.(…)Hiçbir karakter hiçbir filmde, dizide sevişmekten söz edemez.”(1) 

Buradaki yasakçılık öyle fetişizm düzeyindedir ki “topuklu” kelimesi, kadını ve cinselliği çağrıştırdığı için kullanılmamaktadır sözgelimi. Bu tip bir fetişizmi ancak önceki yüzyılda, cinsel çağrışımı olabileceği için(!) masa bacaklarını dahi örten püriten viktoryen ahlakçılıkta görebilirsiniz. 

Bugünün “yasakçı iklimi” hiç akla gelmedik yerlere, en ince kılcallara bile uzanmaktadır.  RTÜK’ün yakın dönemde pek çok dizi ve şarkı klibine “yoğun biçimde sevişme” sahnesi ya da “alkol kullanımı” gerekçesiyle cezalar verdiğini görüyoruz. Öyle ki tüm bunlar, yıllar yılı suya sabuna dokumayan pop şarkıcılarını bile isyan ettiriyor.(En son Hadise’nin klibine dönük RTÜK cezası hatırlanabilir)

Ancak tüm bu yasakçılığın ayırıcı bir yönü var: Dizilerden filmlere, kliplerden şarkı sözlerine, kültürel planda cinselliğe dönük takıntılı bastırma mekanizmasının ayırıcı yanı, bastırılmaya çalışılanın özellikle de “yetişkin/genç cinselliği” olması. Dahası, yetişkin cinselliğine dönük bu bastırma hamleleri ile çocuğun cinsel nesneleştirmesi, çocuğun erotize edilmesi koşut süreçler gibi işliyor.

Hükmünü icra etmeye kararlı ataerki tanrısı hışmını çocuklara yöneltiyor; zehrini, cerahatini, menisini, terini, hırıltısını, zevk çığlıklarını en savunmasız gördüğüne boca ediyor.  Yetişkinlerin sevişip oynaşmasından rahatsız olanlar, dokuz yaşındaki kız çocuğuna “kadınlık” atfediyor.

Tüm bunlardan bir yere varmak mümkün. Bugün cinsel özgürlüğü savunmak hiç olmadığı kadar önemli. Kadın hareketinin “karşıyız karşı” hattına sıkışmaması, kendi pozitif, kurucu önermeleriyle buralarda militanlık, bayraktarlık yapması gerekliliği kastettiğimiz.  Bir diğer deyişle, rejimin biyopolitikası, gözünü küçücük bedenlere diken ahlakı, bıyık buran namusçuluğu, sansürü varsa bizim de yasak, sansür tanımayan ‘cinsel politikamız’, özgürlük anlayışımız olmalıdır. Onlar kızlı erkekli hallere, sevişenlere, öpüşenlere kafayı takıyorsa biz flörtten, aşktan, cinsel eğitimden, cinsel sağlıktan bahsetmeli, tüm bunların sözcüsü olmalıyız.

1-http://t24.com.tr/haber/film-dizi-dublaj-ve-alt-yazilara-buyuk-gozalti-alkol-icki-escinsel-sevisme-yasak,527697