Sel, yangın, kuraklık bir de AKP
Validebağ Gönüllüleri, hem fiili direnişle hem açtıkları davalarla örnek bir tutum sergilediler. Mahkeme Kasım ayında ihale de yürütmeyi durdurma kararı verirken dün gelen yeni bir haberle Üsküdar Belediyesinin ihaleyi feshettiği belirtiliyordu.
Geçen yılın çevre bilançosunu çıkarmak pek kolay değil. Son yıllar ülkemiz için katastrofik geçiyor. Tam bir döküm yapmak haddime değil, yapanlar olacaktır elbet. Geçen yılın öne çıkan çevre başlıklarını kısaca yazmaya çalışacağım
Öncelikle geçen yıl iklim krizin etkisi ve Türkiye’de alınmayan önlemlerle kendisini bir felaketler yılı olarak gösterdi. Son yıllarda artan kuraklık, sulak alanları akarsuları ve bunun sonucu olarak tarım sektörünü olumsuz etkiledi. Buna karşın ağustos ayında yağan şiddetli yağmurlar sel felaketine yol açtı. Kastamonu Bozkurt ilçesinde 62, Sinop Ayancık’ta 15 ve Bartın’da ise 1 kişi selde hayatlarını kaybetti. Selin oluş nedeni ağırlıklı olarak küresel iklim krizi yüzünden yağış dengesinde bozulmalar olsa da ölümlerin temel nedeni insan kusuru kaynaklı. Dere ve taşkın yataklarının imara açılması, istinat duvarları ile daraltılan Ezine Çayı’nın taşması sonucu Bozkurt ilçesinde felaket yaşandı. Ayancık’ta ise kereste depolama sahasının dere yatağı yakınına alınması ölümlerde temel etken olarak gözüküyor. Fakat bu ölümlerle ilgili kimsenin yargılandığını duymadık.
Bu yıl Temmuz sonunda Manavgat’ta başlayan ve neredeyse tüm güney sahillerinde görülen orman yangınları başka bir felaketi getirdi. Türkiye tarihinde görülmedik derecede büyük ormanlık alan 15 günlük bir süre içinde yok oldu. Yaklaşık 170 bin hektar orman alanımız içindeki milyonlarca canlıyla yandı bitti. Yangın nedeniyle 8 insani can kaybı olduğu açıklandı. Türkiye’nin en güzel kıyıları, ormanları kül olurken iktidar ve Ormanlardan sorumlu Bakan ise sadece seyretti. Yangın sürerken köylülere TOKİ’nin taksitle ev satacağı müjdesi (!) verildi.
Yangınlara müdahale sadece söndürme uçakları açısından tartışıldı ancak yangınla mücadele edebilecek tecrübeli saha personelinin sürülmesi ve emekli edilmesi, yerlerine nitelikli personel alınmaması, orman köylüsünün dışlanması pek ele alınmadı. Yangın mevsimi geçti. Bu yaz için ne tedbirler alınıyor bilmiyoruz.
Bunlar “doğal felaketler” kategorinde ele alabileceğimiz olaylardı. Bir de bizzat iktidar eliyle yaratılan felaketler var. İlki Rize kıyısına yapılacak lojistik limanı için İkizdere köyüne taş ocağı izni verilmesi. Köylüler, projenin geçim kaynaklarına ve doğaya zarar vereceğini söylerken Nisan ayında direnişe geçtiler. Devlet tüm imkanlarıyla İkizderelileri ablukaya aldı ve Cengiz İnşaat’ın limanı için tüm bir köyü gözden çıkardı. İkizdere’de eylemler devam etse de taş ocağı çalışmaları doğayı tahrip etmeye başladı.
Yeniköy Kemerköy termik santraline yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için İkizköy Akbelen Ormanı şirkete tahsis edildi. İkizdereliler gibi İkizköylüler de direnişe başladılar ve ormanlarında nöbet tuttular. Açılan dava da yürütmeyi durdurma kararı alındığı için henüz Akbelen ormanı büyük bir tahribata uğramadı. Alanda direniş devam ediyor. (Yeniköy-Kemerköy termik santralı da Limak-İC İçtaş ortaklığına ait. Limak da Cengiz gibi 5’li çete denilen grubun içinde yer alıyor)
Başka bir direniş noktası da İstanbul Üsküdar da Validebağ Korusu oldu. Aynı zamanda sit alanı olan koruya önce Millet Bahçesi yapılmak istendi, sonra Üsküdar Belediyesi tarafından başka bir proje üretilerek ihale yapıldı. Validebağ Gönüllüleri, hem fiili direnişle hem açtıkları davalarla örnek bir tutum sergilediler. Mahkeme Kasım ayında ihale de yürütmeyi durdurma kararı verirken dün gelen yeni bir haberle Üsküdar Belediyesinin ihaleyi feshettiği belirtiliyordu.
Bunlar yanında iktidarın arada bir ısıttığı Kanal İstanbul Projesi İstanbul’un tepesinde bir kılıç gibi sallanıyor. Açılan davada henüz bir gelişme yok.
Orman Yönetmeliğinde orman varlığını daha da azaltacak değişiklikler 30 Kasım’da yayınlandı. İthal edilen ahşap ürünleri pandemi etkisiyle dolar bazında artış göstermişti. Üstüne bu yıl artan kur farkları da eklenince AKP iktidarı iç piyasayı rahatlatmak için gelecek yıllar kesimlerini de öne çekti. Ormanlar sadece yangınla yok olmuyor, mevzuat değişikliği ve iç piyasa için erken kesimlerle de tehdit altında. Yukarıda Akbelen ormanının linyit kömürü için tahsis edildiğinden bahsetmiştik. Üstüne mermer ocakları için tahsis edilen ormanları da kattığınızda ormanlara yönelik çok ciddi bir saldırı olduğunu görüyoruz.
Bu politikaların mimarı AKP, 20 yıldır iktidarda ve politikalarının sonuçlarını yaşıyoruz. Kendisi doğal değil yapay bir felaket ve bunu değiştirmek halkın elinde…
Felaketsiz zamanlar dileğiyle…