Sadece 115 çocuk mu var?

İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde aralarında Suriyeli çocukların da bulunduğu 115 çocuğun, gebe olarak başvurduğu halde bildirilmediğinin ortaya çıkmasıyla, çocuk istismarının boyutları yeniden konuşulmaya başlandı. Ensestle ilgili veriler, Diyanetin açıklamaları, basın ve yayın organlarına düşen haberler, çocuk istismarı ile ilgili istatistikler, çocuk istismarında yaygınlaşma ve kanıksama olduğunu bize gösteriyordu. Ama hastane kayıtlarında alt alta dizilmiş isimler kağıt üzerinde cisimleşmiş bir şekilde önümüze düşünce bir kez daha sarsıldık. Üstelik bu çocuklar, çocuk yaşta gebe olarak hastaneye gelmişlerdi. 

Durumu ortaya çıkaran ve sosyal hizmet uzmanı olarak çalışan İclal N. ile yapılan röportajda durumun daha da vahim olduğu ortaya çıktı. İclal N. “Ben bu birimde (Sosyal Hizmet Birimi, yn) 2017’de göreve başladığım için 1 Ocak 2017- 9 Mayıs 2017 dönemini kontrol ettim. 2016 ve önceki yıllara bakamadım bile. 5 ay 9 günlük süreçte hastaneye gelen 18 yaşın altındaki hamile çocuk sayısı 250 civarında. Bu çocuklardan 115’i için emniyete bildirimin yapılmadığını tespit ettim. ” demiş (1). Aslında 5 ayda 250 çocuk gebe olarak başvuruyor ve bunların 115’i bildirilmiyor. Tutanak tutup Başhekim Yardımcısından olayın takip edilmesini talep ettikten kısa bir süre sonra da İclal N.’nin görev yeri değiştirilmiş. Burada İclal N. dışında Sosyal Hizmet Biriminde çalışan ve bildirim yapmayan uzman ya da uzmanlar, Başhekimlik ve İl Sağlık Müdürlüğü suçlu... 

Valiliğin de daha sonra bildirim yapmayan Başhekim Yardımcısı ve Sosyal Hizmet Birimi çalışanının soruşturulmasına izin vermediği ortaya çıktı. Valilik de suçlu…  İstanbul Valisi Vasip Şahin, kendini şu sözlerle savundu: “15 yaş üstü 18 yaş altı gebeliklerde cebir, şiddet, başka türlü baskılar söz konusuysa bunların bildirimi zorunlu. Diğerleri şikayete tabi konulardan.” Yani çocukların hamileliklerinin bildirilmemesinin tamamen yasal olduğunu iddia etti. Bu açıklamayla birçoğumuz bir kez daha sarsıldık. 

Peki gerçekten 15-18 yaş arası gebeliklerde polise bildirim zorunlu değil mi?

Sağlık Bakanlığı TCK 104. Maddeyi göstererek 15-18 cinsel şiddet suçlarının şikayete bağlı olduğunu söyleyen bir iç belge yayınlamış. Olayın ortaya çıkmasının ardından Sağlık Bakanlığı da Vali’nin yaptığına benzer bir açıklama ile 15-18 yaş arası bildirimin zorunlu olmadığını iddia etti. Bunu da 181 Sayılı KHK'nın 21'inci maddesinin (a) bendine dayandırdı. Anlayacağınız Sağlık Bakanlığı da suçlu... Neden mi? Hiçbir düzenleme gebe kalan bir çocuğun soruşturulmasını engelleyemez. Medeni kanuna göre 18 yaşından küçük her birey çocuktur. Ortada cebir, şiddet ve baskı olup olmadığına mülki amir değil, savcılık karar verir. Çocuğu gebe olarak hastaneye getirenlerin baskı yok demesine bakılarak nasıl karar verilebilir? Burada bilinçli ve kötü niyetli bir uygulama var. Sağlık Bakanlığının istismara onay verdiğinin bir diğer göstergesi çok fazla gebe çocuk olmasından dolayı bazı hastanelerde özel olarak Adölesan Poliklinkleri açılmasına izin vermesidir (2).  

18 yaş altındaki bir çocuk gebe olarak başvurmuşsa bildirim yapmak mecburidir. Yasaya göre 15-18 yaş arası çocuğun istismarı olup olmadığına dair soruşturma açılması için şikayet gerekiyor. 15-18 yaş arasında şikayet gerekmesinin nedeni akran birlikteliği durumunda çocukların ceza almalarını engellemektir. Fakat cebir, baskı ve şiddet varsa şikayet aranmaksızın savcılık soruşturma açar. Yani 15-18 yaş arası şikayet yoksa bildirim de yok yapılamaz demek kesinlikle istismarın üzerini örtmeye çalışan kötü niyetli bir yorum. 15-16 yaşında bir çocuğun hamile olarak gelmesi istismar belirtisidir. Mutlaka savcılığa bildirilir ve savcılık araştırma yapmak zorundadır. Akran birlikteliği varsa zaten savcılık ona göre karar verir. Ama gebe kalmış çocuklar bunlar… Çocukla karşılaşan doktor ya da sosyal hizmet uzmanı şiddet ve baskı olup olmadığını nasıl bilebilir? Belki o çocuk zorla evlendirildi, belki tecavüze uğradı, belki ensest mağduru! Bunu anlayabilmek için süreç araştırılmalı, çocuğun ifadesi alınmalı ve bunun için de savcılığa bildirim yapılması gerekiyor. Türkiye ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmelere imza atmış bir ülke. Bu sözleşmeler çocukların istismarının önüne geçmek için düzenlemeler gerektiriyor ve devletlere pozitif yükümlülükler yüklüyor. Bu sözleşmelerin tarafı olan bir ülkede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının hukuki bir yoruma dayanarak yaptığı uygulamalara göz yumması, çocuk istismarının bu kadar yaygınlaşmasına ve olağanlaştırılmasına karşı hiçbir önlem almaması ve herhangi bir mücadele vermemesi de suç… Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da suçlu… Açıkçası karşımızda büyük bir bir suç örgütü var.

Bu suç örgütünün başında ise iktidar var. En önemli ve ilk adım 2015 yılında Anayasa Mahkemesinin resmi nikâh olmadan dini nikâh yapılmasına verilen cezayı ortadan kaldırmasıdır. Cezanın ortadan kaldırılmasıyla çocuk evlilikleri yaygınlaşmaya başladı. Çocuk resmi olarak evlenemez ve gebe çocukların çoğu imam nikahı ile evlendirilmektedir. Çocuklar zaten çocuk olduklarından dolayı irade ve rıza aranamaz. İmam nikahı ile evlendirilmiş bir çocuk zaten istismar mağdurudur. 

Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat artmış.  Adli sicil kayıtlarına göre son 5 yılda çocuk istismarı dava sayısında % 50 oranında artış var. Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3’üncü sırada (3). Bu utanç tablosunun başlıca sorumlusu bu suç örgütüdür. Çocukların hayatını yok edenler, tecavüzcüleri aklamaya çalışan yasalar çıkarmaya çalışanlar, 9 yaşında kız çocukları doğurabilir diye fetva verenler, istismarcıları kurtarmak için çırpınanlar, görmezden gelenler, gizleyenler, soruşturmayanlar, cezalandırmayanlar, olağanlaştırmaya çalışanlar, sessiz kalanlar ve kanıksayanlar hepsi, herkes sorumludur. 

2008 yılında Hüseyin Üzmez’i kurtarmaya çalıştıklarından bu yana istismara karşı eylemle, sözle tepkimizi ortaya koyuyoruz.  İstismarcıları aklamaya çalışan yasayı durdurmak için sokaktaydık, ensest tablosuna karşı açıkça tedbir alınsın diye sesimizi yükselttik, Diyanetin istismarı normalleştirmeye çalışan açıklamalarına karşı da eylemdeydik. Söz konusu hastanenin önünde de yine kadın örgütleri vardı. Ama karşımızda büyük bir suç örgütü var. Bu artık toplumsal bir sorun. Çocuklarımız için artık herkes ayağa kalkmalı. Bu suç örgütünün peşini bırakmayalım. Bu olayın unutturulmasına izin vermeyelim. Sadece 115 çocuk mu var? Hayır. Ne OHAL ne Savaş hiçbir şey istismarın üstünü örtemez, çocuklara kıyamayız. Bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız. Kanıksamak da, suskunluk da suç!

(1) http://www.hurriyet.com.tr/skandali-ortaya-cikaran-iclal-yilda-450-500-hamile-cocuk-geliyor-40714663 

(2) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saglik/909672/istismara_ozel_poliklinikler.html

(3) https://ekmekvegul.net/gundem/cocuk-istismari-3-kat-artti-davalarin-neredeyse-yarisi-cezasizlikla-sonuclandi