Rejimin CHP ve HDP hesapları üzerine

Bir siyasi iktidarın yakın ve orta vadeye ilişkin niyet ve planları farklı istikametlere işaret eden yorumlara konu oluyorsa,  bu yorumlar neredeyse her gün yenileniyorsa ve belirli bir güne ait yorum birkaç hafta sonra tamamen değişebiliyorsa ortada ilginç bir durum var demektir.  

Bu durumu, AKP iktidarının (rejimin); hem yorumcuları hem de muhalefeti şaşkına çevirme amaçlı ustaişi kıvrak politikalarıyla açıklamak fazla zorlama olacaktır. Bize göre durum başkadır: Rejim, işbaşında kalma niyetinde olsa bile ülkeye tam olarak nasıl bir şekil verebileceği ve bunu hangi yollardan gerçekleştirebileceği konusunda tereddüt içindedir, kararsızdır.

Rejimin hamlelerine baştan düşünülmüş bir rasyonalite biçmeye meraklı olanlar en azından bir olayı unutmamalıdır: İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin yeniletilmesi… Reis’in üstelik “ustalık” dönemine denk gelen bu siyasal öngörüsüzlük ve “acemilik” AKP’nin siyasal sicilinde koskocaman bir leke olarak kalacaktır.

Demek o kadar da “akılcı” değiller…

***

İlber Ortaylı’nın bir vesileyle belirttiğine göre Türkler-Osmanlı, savaş sırasında pek çok konuda ustalık sergilemiş olsa bile düzenli geri çekilme denilen kritik beceriyi çoğunlukla gösterememiştir. Kısacası, zamanında Osmanlı’nın zaafı olan nizami ricat, bugün de AKP’nin zaafı gibi görünmektedir. Belki de şunu düşünüyorlardır: Nizami ricatı zamanında Demirel başarabildi; önce gitti, sonra yeniden geldi, ama bugün bunun koşulları yok…

Her neyse…

Sonuç fazla değişmemektedir: Ricat sırasındaki ileri hamle teşebbüsleri de yeni belirsizliklere ve kararsızlıklara yol açmakta, başka taraflar bir yana rejimin kendisini de bir belirsizlikler sarmalına sürüklemektedir.

Peki, bu kararsızlıklar ve belirsizlikler ortamında bile “kesin” denebilecek herhangi bir durum, eğilim, yönelim, niyet, vb. hiç mi yoktur?

Bizce vardır…

***

AKP, kendi oy tabanını genişletmesinin artık mümkün olmadığını, dahası MHP ittifakının bile arzu edilen çoğunluğu sağlamayabileceğini görmektedir. Salgın yönetimi bu açıdan yeni bir “Allah’ın lütfu” olmuşa benzememektedir. Bu durumda yapmaya çalıştığı ve bir ihtimal yapabileceği, MHP ile birlikte %45’e oturan bir konsolidasyon sağlamak ve kendi açısından en tehlikeli saydığı de facto  (resmiyete dökülmese bile fiilen gerçekleşen) bir muhalefet cephesi ihtimalini ortadan kaldırmaktır.

Bu noktada, İP, Saadet, Deva ve Gelecek gibi partilerin önemi ikinci planda kalmaktadır; bugün göründüğü kadarıyla asıl hedef CHP ve HDP’dir. Herhangi bir düzen partisi gibi AKP de temsil ettiği sınıfın soyut düzeydeki kolektif aklına sahip olamayacağından, “Canım ben gitsem bile gelenler nasıl olsa sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda hareket edecekler” rahatlığını taşıması da mümkün değildir!

***

Bu iki aktöre (CHP ve HDP) yönelik politikalar arasında ne fark vardır?

CHP söz konusu olduğunda rejimin politikası “alıştırmaya” ve “sınamaya” yöneliktir. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak demokrasiden, haktan, hukuktan ve adaletten yana olduğunu söyleyen CHP’nin gözleri önünde, bunlarla bağdaşmayan ne varsa hepsini yaparak bir yere ulaşmak istemektedir: Cüret edebiliyorsan diklen, diklenemiyorsan da kendini benim yaptıklarına alıştır, kendini buna göre uyarla…

Rejim, dişleri ve tırnakları bu şekilde sökülen bir CHP’nin sünepe parti kimliğiyle itibarını yitireceğini, sürükleneceği düşünülen iç hesaplaşmalarla meflûç duruma düşeceğini hesaplamaktadır.

HDP ile ilgili hesaplar ise daha farklıdır.

Kanımızca HDP’ye yönelik dayanılması güç saldırılar ve tasarruflar, bu partinin “Türkiye partisi olma”, insanlarının yanı sıra TBMM dâhil bu ülkenin kurumlarını da sahiplenme tutumunda gedikler açma, bu tutumu boşa düşürme amacına yöneliktir. Tekrar ediyoruz, kendi öznel değerlendirmemizdir: Amaçlanan HDP’ye illallah dedirtmek, bu partiyi “Senin artık Türkiye ile ne işin olabilir” deyip duran başka Kürt unsurlar karşısında zayıf düşürmektir.

***

Bizim görebildiklerimiz şimdilik bunlar.

Ekleyecek olursak, CHP ve HDP’ye ilişkin politikaların değişebileceğini hiç sanmıyoruz. Böyle bir değişiklik olursa da özeleştiriye hazırız!

Bunun dışında verili belirsizlik ve kararsızlık ortamında her şey değişebilir.

Bir ricamız da olacak: Bu tür değişiklikler gerçekleşirse lütfen kimse “Demek en başından beri bunu planlamışlar” demesin…