'Orospulaşma riski' ya da bir zürriyet yitimi olarak laiklik

Geçtiğimiz hafta boyunca yaşanan laiklik tartışmasının iyi tarafı, gerçek ve somut bir taraflaşmanın zeminini bir kez daha göstermesi oldu. Esasında AKP rejiminin önümüze sürdüğü gündemlerde, konunun dönüp dolaşıp temellere, ‘Cumhuriyet paradigmasının’ sorgulanmasına gelmesinde şaşırtıcı bir yan yok.

Yeni bir rejimden bahsediliyorsa tam da olması gereken budur. Yıkacak ve yapabilirse yenisini inşa edecektir.  Kendi sembollerini oluşturacak, eski ‘resmi’ sembolleri yok edecektir; bunu aslımız, nesebimiz buydu diye yapacaktır. AKP’lilerin bir gün kutlu doğum haftasından, bir başka gün kapatılan medreselerden dem vurması, bir diğer gün eğitim yuvası olarak haremleri yad etmesi bundandır.

Üstelik bunlar paketi açılmamış, gıcır gıcır yeni icatlar da değildir. Kökü bu topraklardadır ve en hararetli konusu ‘kadın’dır.

Kökü nerededir?

12 Eylül köken olmak için fazla yakın; DP-AP hattı ise içerik olarak fazla geniş olacaktır. AKP rejimi ilkiyle doğrudan olmak üzere her ikisiyle de bağlantılıdır kuşkusuz. Ancak köken denildiğinde daha temel bir tarihsel ayrışmaya uzanmak gerekecektir.

Cumhuriyet’in kuruluş sürecini önceleyen tartışmalar ve bir taraf olarak İslamcılık hattı. Cumhuriyet paradigması bu hatla esaslı bir hesaplaşma yaşamamış olsa da laikliğin belirleyici olduğu/merkezi eksen olduğu ve doğalında İslamcılığın kenara itildiği söylenebilir.

Peki, iddia o ya ‘doksan yıllık parantezin’ ya da ‘reklam arasının’ kenara ittiği neydi? Nasıl bir zihin dünyasıydı?

Bu zihin dünyası için laiklik, kadınların örtüsünün, iffetinin yok edilmesiydi.

İffetli kadın, ‘iyi Müslüman-iyi anne-iyi eş’ demekti ; ‘kocaya itaati Allah’a itaat’ olarak belleyen kadındı.

Kadının kamusal alandaki varlığıyla birlikte, artık hep bir ‘kötü yola düşme’, ahlaksızlaşma ve hatta cinsinin zayıf ahlaki tabiatından dolayı ‘orospulaşma riski’ vardı. (Orospulaşma riskinden açıkça bahseden Necip Fazıl Kısakürek’tir)

‘Orospulaşma riski’ yalnızca kadın cinsinin zayıf tabiatından dolayı değildi; kadının serbestleşmesinden, tahrik kapasitesinin artmasından dolayıydı.

Bu tabloda ‘Müslüman kadın’, ‘Cumhuriyet kerhanesine’ düşmüş bir zavallıydı.

Bu kadın, ‘sözde inkılapçıların(Kemalistler kastediliyor) sokakta kafeslemek için evdeki kafesin ardından kurtardıkları kadın’dı. (1)

Eğitimli kadın dedikleri, bovarik budalalığı ile öykünmenin, züppeliğin, şımarıklığın sembolü olan yeni Cumhuriyet kızıydı.

Bu bir ırz teslimi, zürriyet yitimi, haysiyet kaybıydı ve ‘Müslüman erkeğin’ gururunu yaralıyordu.

Erkek gururu bir kere hasta olmaya görsün, üstü çizilen İslamcılığın pek çok temsilcisi kendini uzun yıllar ‘Cumhuriyet’in taşrası’ olarak gördü/görmek istedi. (Not alınız: ‘merkez-çevre’ ikiliği, sosyoloji/tarih/kültür her niyete analiz feat. hasta erkek gururu)

Geleneğinin, İslamlığının tüm heybetli cesametine karşı horlanan, mağdur olan, yaralı bir hayvan gibi acı çeken onlardı.  

Bugünün politik sahneleri olarak; şiirler okuyup uluorta ağlamalarında, anında hiddetlenip küfürler savurmalarında, her halta tahrik olup hamasete başvurmalarında Osmanlı-Cumhuriyet izleğinin yarattığı narsistik hasarı görebiliriz.

Laiklik eylemlerinde polisin ağzından savrulan ‘piçlik’ ithamı,  laikliğin bu zihniyet dünyasında nasıl bir nesebi belirsizlik, ‘orospulaşma riski’ ya da zürriyet yitimi olarak derinlere kazındığının iyi bir örneği olarak okunmalı.

Tüm bunları çok abartılı bulanlara ‘kadının çalışmasını fuhuşa hazırlık’ olarak görenleri ya da ‘kadını ekonomik özgürlük parantezine alma’ zulmünden bahsedenleri hatırlatmak isteriz.  

Aslında tüm bu anlatılanlar, başka ülkelerdeki deneyimler bir tarafa bu ülke için çok önemli bir çakışmayı da ortaya koymakta. Bu ülkede laiklik demek kadın demektir. Laiklikten bahsedip kadınların hayatını etkilemeyen tek bir konudan bahsedemezsiniz.(2)

Dahası Cumhuriyet’in tarihsel bir dönüşüm olarak en önemli hamlesi laikliktir.(3)  Bu laiklik, öyle ya da böyle, sağlam ya da zayıf, anti-klerikal ya da uzlaşmacı, otoriter ya da değil ama bu toprakların kaderini temelden etkileyen bir mühim konu olmuştur.

Tam da bu nedenle AKP rejiminin en büyük kavgası burada olacaktır;  laiklik demek kadın demekse bu kavganın göbeğinde kadınlar olacaktır.


1-Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Erkekler Devlet kadınlar Aile Kurar, Serpil Sançar, İletişim yayınları, 3. Baskı,  Necip Fazıl Kısakürek alıntısı için bkz s. 148 ve Osman Yüksel Serdengeçti alıntısı için bkz. S. 147

2-Laiklik Kadın Demektir(“La laicità è donna”) kitabı hakkında bkz. http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/408276/Laiklik_Kadin_Demektir.html

3-Laiklik, Cumhuriyet ve Kadın konusunda birebir ilişkilenmeyi Zafer Toprak şöyle tarif ediyor: “Türkiye’de bu konuda Cumhuriyet Türkiye’sinin gerçekten çok önemli adımlar atmış olduğunu düşünüyorum ve bu dönüşümünün omurgasını laiklik oluşturuyor. Altı ok dediğimiz ilkelerin içerisinde bence en kritik olanı laikliktir ve bugün bile Türkiye’de hâlâ tartışılan konu budur; diğerleri hiçbir şekilde tartışılmaz. Laikliğin de ana ekseni kadın sorunu olarak karşımıza çıkıyor.” Bakınız http://www.obarsiv.com/pdf/YaprakZihnioglu_NB.pdf