Son zamanlarda birçok gazetede boşanma sonrası bağlanan ‘Yoksulluk Nafakası’ ile ilgili haberleri ve tartışmaları okumaktayız. Nafaka ‘mağdurları’nın şikayetleri sürekli gündemde… TBMM’ye yapılan çok sayıda şikayet olduğu yönündeki haberlerle kamuoyu ısındırıldıktan sonra esas dert de ortaya çıktı. Hükümetin, nafaka düzenlemesini içeren Medeni Kanun’un 175. ve 176. Maddelerinde değişiklik yapacağı haberleri basında yer almaya başladı. Maddeler çok uzun değil ve konuyu tartışmaya başlamadan yazmak istiyorum:
Madde 175.- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Madde 176- Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Nafaka ile ilgili maddelerde cinsiyet belirtilmemesine rağmen, çoğunlukla boşanma sonrası yoksullaşan taraf kadın olduğu için düzenleme talepleri kadınları hedef alıyor. İddiaların çoğu süresiz nafaka olduğu ve bunun adaletsiz olduğu yönünde yoğunlaşıyor. Yukarıda yasa maddelerinde de görüldüğü gibi süresiz nafaka diye bir şey söz konusu değil; belli hallerde kalkabilir, itirazla kaldırılabilir ya da itirazla azaltılabilir. Görüldüğü üzere esas dert nafaka hakkının gasp edilmesi… Bu maddelerin değişmesini isteyenlerin en önemli talepleri nafakanın 1 ila 5 yıl arasında belirlenmesi ve nafakanın sadece kusursuz eşe verilmesi şeklinde özetlenebilir. Özet olarak, ‘nafaka en fazla 5 yıl verilsin ve kadınlarda kusur aransın ve bulunsun’ isteniyor.
Ayrıca nafaka ödemeyenlere verilen tazyik hapsi de tartışma konusu… Nafaka ödememenin cezası 3 aylık tazyik hapsi oluyor ve nafaka borçlusu nafakayı ödemezse 3 aylık hapis cezası alıyor. Ama yine de nafaka borcu ortadan kalkmıyor. Ama yukarıda da görüldüğü üzere ödeyemeyecek durumdakiler nafaka miktarında değişiklik talep edebiliyorlar. Yani hapis cezası alanlar genellikle ödeyecek durumda olup ödemeyenler oluyor. Sonuç olarak nafaka ile ilgili yasanın değişmesini talep eden erkeklerin derdi nafaka ödememek. Bu talep edenlerin kaç kişi olduğu, kaç para verdikleri, nasıl mağdur oldukları hakkında da elimizde bir veri yok. Hükümetin de uzun zamandır kadınların en temel haklarını, medeni kanunda kazanılmış haklarını elinden almak için adım adım uygulamaya koyduğu bir programı var ve programın en önemli maddelerinden bir tanesi boşanmanın engellenmesi… Nafaka düzenlemesinin değiştirilmesi için çabaların esas nedeni de kaç kişi olduğu belli olmayan ‘nafaka mağdurları’ndan çok boşanmayı engellemek.
TBMM’ye gelen şikayetler sonucunda TBMM’nin konuyu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na sorması üzerine bakanlık verdiği cevapta, “Boşanılan eş, bir sosyal güvenlik kurumu gibi görülmemelidir”; “Süresiz yoksulluk nafakasının evlilik birliğinin amacına aykırı olduğu ve bir çıkar sözleşmesine dönüştüreceğine dair görüşler bulunmaktadır” ifadeleri yer almıştı. (1) Kadınların sosyal güvenceden yoksun, istihdam dışı kaldığı, eve işlerinin ve çocuk bakımının tamamen kadınlar tarafından karşılıksız olarak üstlenildiği bir ülkede ‘kadınlar erkeklerin üzerinden geçiniyor’muş gibi bir algı yaratmaya çalışan bir hükümet var.
Nafaka bir lütuf değil haktır!
Nafakanın bir anlamı da geçimlik… Neden nafakayı alan tarafın genelde kadın olduğunu sorgulayalım. Adı üzerinde geçimlik! Çünkü kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle, bir kısmı evlendiği için işinden ayrılmak zorunda kaldığı, bir kısmı ev işleri yüzünden, çocuk yetiştirmek, hasta ve/veya yaşlı bakımı nedeniyle işinden ayrıldığı için, bir kısmı hiçbir zaman eşit bir şekilde eğitim hakkına sahip olmadığı ve bir meslek edinemediği için, bir kısmı ise ev içinde çalıştığı ve piyasada çalışamayacak duruma geldiği için, bir kısmı eşit işe eşit ücret alamadığı için yoksul. Ve boşandıktan sonra daha da yoksullaşıyor ve geçinmek için nafaka hayati bir şey haline geliyor. Nafakanın sınırlandırılmasını konuşmadan önce şunların konuşulması gerekiyor. Kadın çalışabilir durumda mıdır?; çocuklara bakmak için işten ayrılmış mıdır?; Bu saatten sonra iş bulabilecek kapasitede midir?; bulacağı iş ev geçindirmeye, çocuğa bakmaya yeter bir maaşı verebilecek bir iş midir?; sağlık sigortasını sağlayabilecek midir?; çocukların bakımını üstlenirken çalışma saatlerine uyabilecek midir? İşte bu soruların hemen hepsinin cevapları nedeniyle kadınlar nafaka talep etmektedir.
Çalışmayan kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların sağlık sigortası yapılmalı, kadın istihdamı artırılmalı, kadınlara meslek edindirmek için özel eğitimler verilmeli, eşit işe eşit ücret sözde kalmamalı. Kadınlar eşit bir şekilde iş bulma olanağına ve eşit koşullarda çalışma hakkına sahip olmalı. Ücretsiz kreş olmalı. Tüm bunlar olmadan nafakanın tartışma konusu haline gelmesinde bir art niyet var.
Nafaka bir lütuf değil, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan boşanma sonrası yoksullaşmaya karşı kazandığı bir haktır. Nafaka hakkının gasp edilmesi demek zaten ekonomik olarak güçsüz olan kadının daha da güçsüzleştirilmesi anlamına gelir. Nafakanın sınırlı süre ile ödenmesi boşanmanın zorlaşması ve sınırlı süre ile nafaka alan boşanmış kadınların tekrar evlenmeye zorlanması anlamına gelecektir. Kadın haklarındaki en ufak bir geri adım kadınların toplumsal hayatta büyük kayıplara uğramasına neden oluyor. Sonuçta nafaka hakkının gasp edilmesi kadının bağımlılığının artması, kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin de artması anlamına gelecektir.