Neo-liberalizm (N-lib); post-modernizm (P-mod) ve post-Marksizm (P-m); başta sol olmak üzere dünyamızdaki fikir tartışmalarına damga vuran tanımlamalardır.
Etki ve tartışma alanları ilkinden sonuncusuna doğru görece daralmaktadır. Örneğin N-lib çok geniş bir kesimin dilindeyken, P-m ağırlıklı olarak Marksizm’e ilişkin tartışmalara katılanların gündemindedir. İkisinin arasındaki P-mod ise belki de en ilgincidir; diğer ikisinden farklı olarak, ortada açık açık “Ben P-mod’um” diyen kimse pek olmamasına rağmen bu “izm”’e atfedilen özellikler çok geniş bir çevrede görülebilmektedir.
Günümüzün düşünce dünyasının ve tartışmalarının bu üçlüden ibaret olduğunu söyleyemeyiz elbette. Ne var ki başka hangi konu gündeme gelirse gelsin bu üçlünün kendine bir yer bularak tartışmalara “sızdığı” ve etkili olduğu kesindir.
***
Bu konu nereden çıktı?
Durup dururken uyuzumuzu mu kaşıyoruz?
Konuyu açmamızın nedeni, genel olarak fikir dünyasına son otuz yılda yerleşen bu üçlünün kalıcı olduğunu düşünmemizdir. Kapitalizm sürdükçe, dünya önümüzdeki yıllarda nasıl değişirse değişsin, hangi “yeni” dönemler açılırsa açılsın; iklim, çevre, kadın, azınlıklar, göç gibi konular ne kadar ön plana çıkarsa çıksın, tartışmalara bu üçlü kendi rengini çalacaktır.
1990’lardaki kadar açık ve doğrudan olmayabilir, ama mutlaka böyle olacaktır. Çünkü dünya kapitalizminin N-lib’i geride bırakması, ortaya yepyeni bir “hikaye” atarak yeni bir dönem başlatması mümkün değildir. Böyleyse, P-mod da P-m de etkisini sürdürecektir; çünkü her ikisinin de anası, daha doğrusu kaynağı N-lib’dir.
Tanımlar mı?
En basiti şöyle: Kendisi, piyasaların herhangi bir dış müdahale olmaksızın serbest işleyişini demokrasinin, özgürlüklerin, çoğulculuğun vb. temeli olarak gören bir N-lib Marksizm’i “indirgemeci” ilan ettiğinde bu ilana hak verip kendisi hiçbir şey önermeyen kişi P-mod’dur; aynı ilana katılan, ancak buradan hareketle en hafif deyimle afaki modeller öneren kişi de P-m’dir…
***
Bizim, teorik, ideolojik ve siyasal mücadele gibi kavramlarımız ve bunlara tekabül eden alanlarımız vardı…
Bu mücadelelerin özel olarak N-lib, P-mod ve P-m karşısındaki içeriğine ilişkin neler söylenebilir?
Öncelikle belirtmek gerekirse teorik, ideolojik ve siyasal olmak üzere üç mücadele alanını birbirinden kesin çizgilerle ayıramayız. Herhangi biri, diğer ikisini de bir şekilde içerecek, onlara da uzanan yanlar taşıyacaktır. Burada kritik olan nokta, verilecek mücadelede neyin göreli ağırlık taşıyacağıdır.
Örneğin N-lib, bir düşünce akımı, bir ideoloji olmanın ötesinde dünya ölçeğinde uygulanan somut politikalarla karşımızdadır. Dolayısıyla N-lib’e karşı duruşta politik mücadelenin ağırlık kazanması gerekir. Özelleştirme, metalaştırma, ücret ve istihdam politikaları, emeklilik, vergilendirme, enflasyon gibi konularda hem politik bir karşı duruşa hem de alternatif politika önerilerine ihtiyaç vardır.
İşin teorik ve ideolojik yanları görece geri plandadır.
Buna karşılık P-m’ye karşı duruşta teorik mücadele özel önem kazanacaktır. P-m’nin özelliği, N-lib’in ve P-mod’un belirgin etkilerini taşımakla birlikte Marksizm’in “yeniden inşası” ya da Marksizm’in yerine onun kadar kapsamlı başka bir dünya görüşünün (ve tarih anlayışının) geçirilmesi iddiasıdır. Böyle bir iddianın en başta teorik planda karşılanması zorunludur.
***
Bütün bu söylenenlerle anlatılmak istenenin, birtakım dar çevreler arasındaki “hayattan kopuk” entelektüel tartışmalar olduğu sanılmasın.
Pratikte, milliyetçikten ulusal soruna, çok tartışılan TV dizilerinden kadın ve çevre konularına kadar gündemde yer eden “somut” hangi konu varsa N-lib, P-mod ve P-m hepsine içselleşmiş durumdadır.
En iyisi P-mod’un “Aslında seninki de bir meta anlatı” diyerek (ki öyledir) P-m’ye savaş açması, bizim de oturup seyretmemiz olurdu…
Ancak, her ikisini de N-lib koşulladığından böyle olmayacak, aralarındaki uyuşmazlığı unutarak her ikisi de Marksizm’e saldıracaktır.