“Marksizm muhafızlığı” ve sınırlar

Çevrelerinde “muhafız” olmadan yeni şeyler söyleme iddiası taşıyanlar hiçbir yere varamadıkları gibi Marksizm adına bilinen bir şeyler gerçekten var idiyse onlar da unutuldu…

“Bize Marksizm muhafızlığı yapmayın…”

Bir zamanlar böyle derlerdi.  Sosyalist örgütlerde ve çevrelerde Marksist düşüncenin temel önermeleri hatırlatıldığında söylenen “Bize Marksizm muhafızlığı yapmayın” sözü elbette bunu söyleyenlerin Marksizm’i (artık) reddettikleri anlamına gelmiyordu. Anlatılmak istenen “Bunları biz de biliyoruz, kabul ediyoruz; ama artık bunların ötesinde yeni şeyler söylemek gerektiğini düşünüyoruz ve bunu yaparken de başımızda muhafız istemiyoruz” gibi bir şeydi…

Her neyse, “muhafızlık” zaten etkisiz kaldı; isteyen istediğini söyledi ve sonuçta ne mi oldu: Çevrelerinde “muhafız” olmadan yeni şeyler söyleme iddiası taşıyanlar hiçbir yere varamadıkları gibi Marksizm adına bilinen bir şeyler gerçekten var idiyse onlar da unutuldu…

***

İşin alfabesi sayılabilecek bir gerçeği hatırlatarak devam edelim: Bir düşünce sisteminin genişliğinin, zenginliğinin ve çok yönlülüğünün,  örgütlenmede, toplumsal olgulara yaklaşımda ve en önemlisi siyasette bire bir yansıma bulmasını beklemek boşunadır. Bu söylenen, az önce sıralanan özelliklerin hepsini fazlasıyla taşıyan Marksizm için de geçerlidir. Kapitalizmin 19. yüzyıldaki gelişimi ve yayılması, örneğin tarih, felsefe ve siyasal iktisat gibi alanlarda bilgi nesnesini önemli ölçüde evrenselleştirirken, siyaset alanındaki evrenselleşmeye, genelleme ve soyutlamaları  bir noktadan sonra boşa düşürecek alt çeşitlenmeler eşlik etmiştir.

Başka türlü söylersek Marx, yaşadığı dönemde siyaset alanında bir Machiavelli ya da Hobbes olamazdı…

Gene “başka türlü” söyleyelim:  Lenin kendi döneminde Marx’ın istisnasız bütün önemli yapıtlarını ve yazılarını okumuş olsaydı bile (Marx ve Engels’in kimi önemli yapıtlarının Lenin’in ölümünden sonra gün ışığına çıkarıldığını biliyoruz) bir Marksist olarak Rusya’daki proletarya devrimine ilişkin düşünce ve perspektifinde önemli bir değişiklik olmazdı.

***

Bütün bunlar nereden mi aklımıza geldi?

Yordam Kitap’tan geçtiğimiz yılın sonlarında yayınlanan “Karl Marx’ın Son Yılları” (Marcello Musto, çeviren: Şükrü Alpagut, Kasım 2021) önemli bir çalışma. Kitabın başlığından da anlaşılacağı gibi Musto, Marx’ın düşünsel yaşamının son yıllarını oluşturan 1881-1883 dönemine odaklanıyor.

Musto, önemli ve doğru pek çok tespitin yanı sıra bizce ihtiyatla yaklaşılması gereken  görüşler de ileri sürüyor. Örneğin Musto pek çok Marksist açısından 1844 Elyazmaları ve Alman İdeolojisi’nin ön plana çıkmasına  ve Komünist Manifesto’nun en çok okunup alıntılanan metin olmasına değindikten sonra şöyle devam ediyor: “Ne var ki o erken yıllarda Marx’ın sonraki çalışmalarının geçersiz kıldığı birçok düşünceye rastlanabilir.” (a.g.e. s. 17-18).

Bizce kimi “düzeltmeler”, hatta “vazgeçmelerden” söz edilebilse bile, Musto’nun söyledikleri, adını verdiği üç çalışmanın, özellikle son ikisinin değerinin, öneminin ve günümüzdeki geçerliliğinin küçümsenmesine yol açabilecek yanlar taşımaktadır.

Keza, “Avrupa merkezci” tarih anlayışı karşısında Marx’ın daha geç dönemlerinde Rusya’nın özgüllüklerine “eskisinden farklı” bakmaya başlaması da sisteminin bütünlüğünü ve tarihsel geçerliliğini gölgeleyecek bir husus olarak görülmemelidir (ss. 91-130). Sonuçta, Rusya’daki köy komünleri ne olursa olsun, kapitalizmin küreselleşme dinamikleri konusunda Manifesto’da söylenenler ve sermayenin nesnel hareket yasaları konusunda Kapital’de yazılanlar doğru idiyse kapitalizm Çarlık Rusya’sına da girecekti ve girmiştir de… 

***

“Muhafızlık” yapmıyoruz…

Üstüne ne koyarsanız koyun, düzeltilecek hangi “maddi hatayı” bulursanız bulun, “değişen” olarak neye işaret ederseniz edin,  tarihsel gelişim ve toplumsal formasyon çözümlemelerinde Alman İdeolojisi’nin, düşünsel zenginliğin siyasette nasıl sadeleşeceğinin görülmesinde Manifesto’nun ve “geleceğin toplumu” konusunda gevezelikten uzak kurgulamalarda da Gotha Programı’nın Eleştirisi’nin bugün de geçerli başvuru kaynakları olduğu bizce açıktır.

***

“(…) Marksizm-Leninizmin bitmesi, en sonunda Marx’ın çalışmalarını, onun toplum anlayışından ışık yılı kadar uzak bir ideolojinin prangasından kurtardı.” (a.g.e. s. 14).

Django’dan sonra “Marx Unchained”in neler yapabileceğini biz de görmek isteriz…

Hem de öyle muhafızlığa falan kalkışmadan…