Malumu ilamın ötesine geçmek

Periyodu sık (günlük-haftalık) yayınlardaki köşe yazılarında, “sol” sayılan kesimlerle uğraşmak ya da “solun iç meseleleri” kabul edilen konulara girmek pek hoş karşılanmaz. 

Öteden beri böyledir.

Örneğin 1970’li yıllarda “AP, MHP, Milliyetçi Cephe dururken neden CHP’yle bu kadar uğraşıyorsunuz?” eleştirisine çok sık maruz kalmışızdır.  Aynı durum, belirli bir değişiklikle bugün de sürmektedir. Değişiklik, CHP’ye atışların serbest hale gelmesiyle ilgilidir. Ama CHP’yi geçip “solun iç meselelerine” gelindiğinde sınırlar yerli yerinde durmaktadır: “Düzenle kavga etmek dururken solun içine mesaj vermenin ne alemi var?” 

Not: Bu eleştiri hayali değildir; “zamanında” aynen böyle dile getirilmiştir…

***

Eğer “sol içine mesaj verme” gibi bir itiyat oluşmuşsa buna belirli sınırlar çizilmesi elbette gereklidir. Örneğin bir yazarın periyodu sık yayınlarda çıkan 10 yazısından diyelim 5’i bu mealdeyse bu durum bir yere kadar solun ciddi sorunları olduğuna işaret edebilir; ama asıl işaret ettiği yer yazarın kendisinin ciddi sorunları da olabilir. 

O zaman “solun içine” hiç mi bulaşmamak gerekir? 

Her yazı “düzenle kavga ediyoruz” diye herkesin zaten bildiği şeyleri tekrar mı etsin? Sosyal medyanın belirli mecralarında bir iki cümleyle pek güzel anlatılabilecek durumlar ille de “makaleye” mi dökülsün? 

Rejim bir ucubedir… AKP halk düşmanıdır… İktidar halkın ekmeğine göz dikmiştir… Laiklik düşmanlığı giderek tırmanmaktadır… “FETÖ”yü palazlandıran bugünkü iktidardır…  Son İzmir depremi rantçı-denetimsiz yapılaşmanın nelere mal olabileceğini bir kez daha ortaya koymuştur… 

Yukarıda sıralananlar, çoğaltılabilecek örnekler arasından bilerek seçilmiştir. Yani, bu konularda yazıp çizmenin artık bir anlamı kalmamıştır… Dikkat edilsin, “yazıp çizme” denmektedir; yoksa bu tür başlıklarda sokakta, temsili organlarda, gündelik yaşamın içinde verilecek politik mücadele ve propaganda çalışmaları elbette önemini korumaktadır.  

Kısacası diyoruz ki kendi fiziksel mekanlarına sahip politik mücadelenin sanal mekanlarda tekrarından fazla şey beklenmemesi gerekir. 

O zaman, “güncel değerlendirme” ise, “düzenle kavga” ise, bunun karşılığı malumu ilam yazıları değil, ipuçlarını da dikkate alan, belirsizliklerin üzerine yürümeyi deneyen, önümüzdeki olasılıkları değerlendirmeye çalışan analizler olmalıdır (yarın yanlışlanabilecek öngörüleri de göze alarak).

***

Gelelim “solun içine mesaj” yazılarına…

Demiştik: Böyle yazılar pek hoş karşılanmamaktadır. 

Görebildiğimiz kadarıyla burada temel sorun, ülkedeki sosyalist hareketin sorunlarına, eksikliklerine ve zaaflarına işaret edilmesinin, işaret edenin (varsa) örgütsel aidiyetiyle bağdaştırılamamasıdır. 

Kimse kusura bakmasın, açık konuşacağız: Ait olunan örgütün genel olarak ülkedeki sosyalizmin “müfrezelerinden” biri olduğu dönemlerde örgütsel aidiyetin sosyalizmin sorunlarının ve zaaflarının dile getirilmesine engel sayılması, ilkellikten başka bir şey değildir. 

Sen kendin dile getirmezsen, bu işe zaten hiç niyeti olmayan birtakım sinik unsurların ve çok bilmiş kimi akademisyenlerin deneme tahtasına dönersin…

***  

Hemen hemen hiç dikkate alınmayan bir noktaya daha değinip bitirelim: 

Ülkede sosyalizmin sorunlarına ve zaaflarına dert dökmeye dönüştürmeden ve ağlama duvarına çevirmeden serinkanlı biçimde eğilme, son tahlilde, bugünkü rejime karşı verilecek mücadele gibi son derece güncel ve somut bir konuya da önemli girdiler sağlayabilecektir. 

“Müfrezelerden”  her biri ve hepsinin toplamı için…