Köz Gazetesi tarafından düzenlenen ve geçtiğimiz 10 Kasım günü İstanbul’da gerçekleştirilen bir tartışmaya davetli olduğum halde katılamadım. Etkinliği düzenleyen arkadaşlar, sağ olsunlar, Lenin ve Ne Yapmalı konulu tartışma başlığına bir notla katılma önerimi kabul ettiler.
Köz gazetesinde de yer alan bu notu İleri izleyicileriyle paylaşıyorum:
A) Ne Yapmalı’nın tarihteki yerine oturtulması:
1. Ne Yapmalı, belirli bir örgüt anlayışına ya da modeline yönelik vurgusuna rağmen bunu aşan bir teorik derinliğe ve perspektife sahiptir. Örgüt ve örgütlenme önerisi, ne yapmalı sorusuna verilen yanıtların ulaştığı sonuç olarak değerlendirilmelidir.
2. Ne Yapmalı, dönemin Avrupa’sında önde gelen Marksist çevrelerde ağırlık kazanan Marksizm’in “materyalist” ya da “nesnelci” yorumuna karşı çubuğu öznellik-nesnellik bütünselliğine ve bu bütünsellikte öznel etmenin rolüne büken bir çalışmadır.
3. Ne Yapmalı, Rusya’da kapitalist gelişme sürecinin geri dönüşsüz biçimde yol alacağı görüşünün Narodniklere karşı savunulmasında bir dönem başvurulan Bernsteincı ve Legal Marksist kaynaklarla ipleri koparan bir çalışmadır.
4. Ne yapmalı’nın teorik derinliğini oluşturan yönlerden biri, yasa olarak formüle edilmemiş olmakla birlikte kapitalizmin eşitsiz ve bileşik gelişimi olgusunun nüvelerini barındırmasıdır. “Geriden gelen” Rusya’da proletaryanın kendi görevlerini başarması durumunda hem ülkenin hem de Rus proletaryasının ileriye sıçrayarak dünya sosyalist hareketinin öncüsü konumuna gelebileceği fikri doğrudan eşitsiz ve bileşik gelişme olgusuna ilişkin farkındalığın sonucudur.
5. İşçi sınıfına siyasal bilincin ancak “dışarıdan” verilebileceği, Ne Yapmalı’nın temel vurgularından biridir. Ne var ki buradaki “dışardan” ifadesi daha sonra “işçi sınıfından olmayan” unsurlara indirgenmiş, böyle anlaşılmıştır. Oysa asıl kastedilen, sınıfın özellikle ekonomik alandaki gündelik sorunlarının dışında kalan, ülkede siyasetin seyrettiği genel mecradır. Başka bir deyişle, işçi sınıfının siyasal bilince kendisiyle doğrudan ilgili görünmeyen alanlarda da söyleyecek sözü olmasıyla ve bu alanlara da müdahale ederek ulaşabileceği söylenmektedir.
6. Lenin kimilerinin iddia ettiği gibi Ne Yapmalı’da kendiliğinden hareketi küçümsememekte, onu gerçek devrimci hareketin önünde bir engel olarak görmemektedir; kendiliğinden hareketin kendi başına ileriye gidemeyeceğini, siyasal bilinci kendiliğinden getirmeyeceğini, bu hareketin kendisi için harekete taşınmak durumunda olduğunu söylemektedir.
7. Ne Yapmalı’daki önemli noktalardan biri de hareket ile örgüt arasındaki diyalektik ilişkidir. “Hareket”, işçi sınıfının olsun başka toplumsal kesimlerin olsun mevcut düzene karşı tepkilerinin tetiklediği dinamizmdir. Bu anlamda hareket örgütü gereksiz kılmayacağı gibi örgüt de ne kadar gelişkin ve mükemmel olursa olsun hareketi ikame edemez. Sonuçta, teorik düzlemde ayrı ayrı değerlendirilmesi mümkün olan hareket ve örgüt pratikte mutlaka birlikte yürümeli, birbirini beslemelidir.
B) Ne Yapmalı’dan hareketle güncele: Bugün ne yapmalı?
1. Belirli bir örgüt modeli belirli bir dönemin ve o dönemin koşullarının ürünüdür; buna karşılık örgüt teorisi, modeli aşan bir tarihsel sürekliliğe ve geçerliliğe sahip olmalıdır. Lenin’in örgüt modelinin temelinde, kalıcı öz olarak, dışardan bilinç, öncülük ve devrim perspektifi vardır.
2. Dışardan bilinç, öncülük ve devrim perspektifinin günümüz için de geçerlilik taşıması, Lenin’in örgüt modelinin tüm ayrıntıları ve özellikleriyle günümüzde de aynen yeniden üretilmesi gerektiğini ya da üretilebileceğini göstermez. Sonuç olarak, günümüzde dışardan bilinç ve öncülük zorunluluğu gözetildiği ve belirli bir devrim perspektifi geliştirildiği sürece bunların ürünü olan her örgütlenme Leninist özellikler taşıyacaktır.
3. Günümüz dünyasının ve Türkiye’sinin en belirgin ve önemli özelliklerinden biri hem sınıfın aşırı parçalanmış, parçaları birbiriyle rekabet halinde olan dağınık durumu hem de düzenle çeşitli sorunları olan doğrudan sınıf dışı yönelim ve dinamiklerin daha da çeşitlenmiş olmasıdır.
4. Bu, 1900’lerin başındaki Rusya’da yaşanan durumdan farklı bir durumdur; ama bu farklılık Leninist anlamda dışardan bilinç, öncülük ve devrim perspektifi gerekliliklerini gündemden düşürmek şöyle dursun daha da öne çıkarmaktadır. Yalnızca bu kez Leninist öncü örgütün daha da parçalanmış bir sınıfı ve daha da çeşitlenmiş toplumsal hareketleri kendi çatısı altında toplama elbette değil, ama bunların “paralel hareketler” olarak kendi haline bırakılmasına da izin vermeyecek bir kanal, bir mecra oluşturma görevi vardır.