Krizin Düşündürdükleri

Türkiye günlerdir “doların ateşini” konuşuyor…

Büyük önem taşıdığı açıktır. Türkiye bir krizle karşı karşıyadır.  Ancak taşıdığı potansiyel olumsuzlukları yaygın biçimde ortaya seren, tam anlamda “olgunlaşmış” bir kriz henüz patlamamıştır.  Gene de mevcut durum oraya doğru bir gidişe işaret etmektedir.

Önce, solu da etkileyebilen bir kriz açıklamasına kısaca değinelim. Bu anlatıya göre, birilerinin “dış güçler”, solun ise “emperyalist odaklar” dediği birtakım merkezler düğmeye basmış ya da krizin tetiğini çekmiştir. Öyle ki burada Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları, aşırı kırılganlığı, bir yolun sonuna gelinmiş olması, vb. hiç (ya da pek) önemli değildir. Birileri öyle istemiş, bugünkü durum ortaya çıkmıştır…

Oysa Türkiye zamanında bir tercih yapmış, küresel kumar masasına bilerek, isteyerek, üstelik kendine aşırı güvenerek oturmuştur. Herhalde bu masaya orada “dost”, “iç” ve “kardeş” güçlerin olacağını varsayarak oturmamıştır. Dolayısıyla “dış güçlerin oyunu” aslında bir totolojiden ibarettir; o zaman bilerek ve isteyerek savaş diyen Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinin nedeni de “dış güçlerdir”!

Başka kim olabilirdi ki?

Sonuçta, siyasal güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda manipüle edebilecekleri ortamları yaratan, doğrudan bu güçler değil küresel kapitalizmin kendisidir. ABD’nin Türkiye’ye ters bakmaya başlaması, papaz gerilimi ve Trump’ın tepesinin atması durup dururken kriz yaratmamıştır. Bunlar, küresel kumar masasına kendi kırılganlığı ve yapısal sorunlarıyla oturan Türkiye kapitalizminin esasen gebe olduğu krizin “tırmandırıcısı” olarak görülmelidir.

***

Ne yapacaklar?

Bugün göründüğü kadarıyla rejim, krizi IMF’nin kapsını çalmadan yönetmeyi deneyecektir.   

Burada, siyaset açısından önemli olduğunu düşündüğümüz bir noktaya değinmek istiyoruz: İdeolojik yönelim, sabit fikir ve hamaset, kendi “mantığına” sahip piyasa süreçlerini durduramaz, tersine çevirip etkisizleştiremez; ama o süreçlerin perişan edeceği geniş kesimleri “zararsız” bir yerde tutabilir…

IMF kapısı çalındığında ortaya çıkabilecek sonuçlarla bu kapı çalınmadan denenecek kriz yönetimi politikalarının sonuçları arasındaki fark, bugünkü rejimin kendi “kitle tabanı” açısından önemlidir. Yaşanan olumsuzluklara rağmen geniş kesimlerin bir yerde tutulması ilkinde daha zor, ikincisinde ise görece daha kolay olabilir.

Bunu düşünerek ikincisini deneyecekleri kanısındayız.

Ancak, burada da, gene siyaset alanına girmek üzere bir başka olasılıktan söz etmek istiyoruz. Yön dergisinin yakında yayınlanacak olan yaz sayısına gönderdiğimiz bir yazıda, 24 Haziran sonrası muhtemel gelişmelere işaret ederken bir olasılık olarak şunu dile getirmiştik: “İçerde sermaye sınıfının ve belirli siyasal-askeri güç odaklarının bastırmasıyla, bununla birlikte ve belki de daha ağırlıklı olarak ‘dış’ baskılarla, yeni dönemin özüne ve mantığına fazla dokunmayan bir iktidar ve muktedir değişikliği…”  

Olur ya da olmaz; ama düzen siyasetinin nabzının hep bu olasılık üzerinden atacağını şimdiden söyleyebiliriz. Önemli bir ekle birlikte: Rejim de bu olasılığı görecek, kendi “alternatiflerini” baştan etkisizleştirmek için elindeki her aracı kullanacaktır.

Solun, şu malum “hepimiz aynı gemideyiz” söylemini, kendine atılan olta olarak görmek yerine rejime alternatif düşünenlere yönelik “bak, şimdiden söylüyorum ha” uyarısı şeklinde değerlendirmesi daha doğru olacaktır.

***

Derinleşecek ve yaygınlaşacak kriz ortamında solun yapması gerekenler ve yapabilecekleri ayrı bir başlık ve tartışma konusu oluşturuyor.

Ama gene de bir noktaya değinmeden geçmeyelim: Örgütlenmeden, daha küçük ölçeklerden başlayarak direnç-dayanışma odakları oluşturmadan, güçlerini bir şekilde bir araya getirmeden, önümüzdeki yerel seçimlere “işte şimdi günlerini görecekler” beklentisiyle umut bağlayan bir sol büyük olasılıkla bir kez daha hüsrana uğrayacaktır.

Bir zamanlar bir “Karagümrük çetesi” ve onun lideri Nuri Ergin (Nuriş) vardı; birilerine “sizi mermi manyağı yapacağım” demişti…

Mermi manyaklığı ayrı da, solun “seçim manyağı” yapılması gibi bir tehlike vardır ve mutlaka kaçınılmalıdır…