Kapitalizmin sınırlarından komünizm dünyasına devrimci geçiş mücadelesinin kritik kavramlarından biri “zaman” dır.
Zaman-insan ilişkisi her zaman önemli olmuştur. Ölümlü olduğunu bilerek yaşayan bir canlı için bu dünyada geçireceği sınırlı zaman, bu sınırlı zamanın içinin nasıl doldurulacağı yaşamın kendisidir.
Sınıflı toplumlarda zaman, yöneten-yönetilen ilişkilerinin ve sınıf mücadelesinin ana konularından biridir. Verili toplumun tüketeceğinden daha fazla üretim, yani artık ürün, toplumun bir bölümünün çalışma dışında bir zamana sahip olmasını getirmiş, en ilkelinden başlayarak yöneten-yönetilen ilişkisi, sınıflar ve devlet bu temelde doğmuştur.
Ekonominin temel konusu da zamandır. Marx bunu şöyle anlatır:
“Tıpkı bir tek bireyde olduğu gibi, toplumun da gelişiminin, doyumlarının ve faaliyetinin zenginliği zamandan tasarrufa bağlıdır. Zamandan iktisat – tüm iktisat son tahlilde buna dayanır.
Öte yandan, toplumun ihtiyaçlarının bütününü karşılayacak üretimi başarabilmesi için zamanını amaçlı bir şekilde bölüştürmesi şarttır; tıpkı yine bireyin, uyumlu oranlarda bilgi kazanabilmek ya da genel olarak çeşitli etkin ihtiyaçlarını gerekli ölçülerde karşılayabilmek için zamanını doğru bölüştürmesi gerektiği gibi. Zamandan iktisat ve emek süresinin çeşitli emek dallarına planlı olarak bölüştürülmesi, o halde komünal üretim temeli üzerinde de ilk iktisat yasası olarak kalmaktadır.”1
Marx’ı izleyerek her “ekonomik örgütlenmenin bir zaman örgütlenmesi” olduğunu 2, “emek sömürüsünün, bir başkasının zamanına el koymak anlamına da geldiğini” 3, “sömürünün örgütlenmesinin emek zamanın örgütlenmesi” demek olduğunu 4 söyleyebiliriz.
Bizi, bu yazı açısından daha yakından ilgilendiren, çalışma zorunluluğu ile yabancılaşmayı sona erdirecek özgürlük dünyası arasındaki ilişkidir. Marx, özgürlük dünyasının “çalışmanın son bulduğu yerde”5 başlayacağını, “kendi temeli olarak zorunluluk dünyası üzerinde çiçeklenebileceğini” bunun temel koşulunun ise “işgününün kısaltılması” olduğunu yazar.6
Kapitalizmde zaman
“Kapitalist üretim, yalnızca meta üretimi değil, özünde artık değer üretimidir.” 7
Kapitalistin “amacı, yalnızca bir kullanım değeri değil, aynı zamanda bir meta, yalnızca kullanım değeri değil aynı zamanda bir değer ve yalnızca değer değil aynı zamanda artık değer üretmektir.” 8
Artık-değer soyutlaması, bir dizi başka soyutlamanın sonucu olarak Marx’ın kapitalist üretim biçiminin özgünlüğünü ortaya koyduğu büyük buluşudur. İlişkinin ilk bakışta görünmeyen özü bu soyutlamalarla anlaşılır hale gelmektedir.
İşçi, belli bir süre çalışması karşılığında kapitalistten belli bir ücret alır. Ücret, kapitalist için toplam emeğin “maliyeti”, işçi için harcadığı toplam emeğin “karşılığı” olarak görünür.
Sermaye, üretim-emek zamanı, ücret ve kâr, bunların her biri tek ve bölünmez toplamlar/birimler olarak algılanır, öyle işlem görürler. Böyle görünüp, böyle işlem gördükleri için de ilişkinin özünü perdelerler.
Marx, tek ve bölünmez görünen sermaye, üretim zamanı ve toplam çıktıyı soyutlama yöntemiyle ayrıştırarak bu görünüş ve algılamanın perdelediği gerçek diyalektik ilişkiyi ortaya koymuştur. Sermaye değişir ve değişmez sermaye olarak, meta kullanım ve mübadele değeri olarak, zaman toplumsal olarak gerekli zaman ve artık zaman olarak ayrıştırılmadan gerçek ilişkiyi anlamak olanaklı değildir. Metanın değer ölçüsü, o metanın üretimi için gerekli emek zamandır.
Artık zamanı toplumsal olarak gerekli zamana göre artırma sermayenin temel eğilimidir.
Emek gücünün değeri ve işgünü, sınıf mücadelesinin emek sürecindeki en önemli iki maddi temelidir.
Zorunlu üretime ayrılmış zamanın azaltılması her türlü özgürleşmenin önkoşuludur. Yüksek bir üretkenlik sağlamak için en etkili araçların aranmasını, ”üretim için üretimcilik”le karıştırmamak gerekir. Artık ürün, daha çok kâra değil, giderek daha az çalışmaya hizmet etmeye başladığı zaman özgürleşmenin koşulu olur.
Marx, “yasal olarak sınırlandırılmış işgününün devredilemez insan hakları” cafcaflı katalogunda alçakgönüllü bir Magna Carta olarak yerini aldığını yazmıştı.9
Sermaye, olanaklı en fazla emeği sızdırmak için, işgününün uzatılması, emek yoğunluğunun artırılması ya da emek üretkenliğinin yükseltilmesi yöntemleriyle artık değer ve kâr oranlarını yükseltmek için mücadele eder.
İşçi sınıfı ise, kendisine maddi ve manevi gereksinmelerini karşılayacak zaman bırakan “normal” bir işgününü elde etmek, emek üretkenliğindeki yükselmenin yarattığı ek artık zamanın sonuçlarını kendisine döndürmek için savaşır. İşgününü uzatmak için kapitalistlerin mücadelesi, işgününe yasal sınır elde etmek için işçilerin mücadelesi: “Sınıf mücadelesi” başlığı altındaki hemen her şeyi burada bulmak olanaklıdır.
Emek zaman eksenli sınıf mücadelesi, iki temel sınıfın farklı kesim ve katmanlarını, neredeyse tümünü içine alan bir genellik gösterir.
Kapital’den okuyalım:
“Demek ki burada her ikisi de meta mübadelesi yasasının damgasını taşıyan iki hak arasındaki bir çatışkıyla karşı karşıya kalıyoruz. Eşit haklar konusunda son sözü kuvvet söyler. Ve böylece, kapitalist üretim tarihinde işgününün standartlaştırılması, kendisini işgününün sınırlarının belirlenmesi mücadelesi olarak ortaya koyar; bu, toplam kapitalistle, yani kapitalistler sınıfıyla, toplam işçi ya da işçi sınıfı arasındaki bir mücadeledir.” 10
Türkçeye “toplam işçi” olarak çevrilen Almanca gesamtarbeiter sözcüğü, “genel”, “tüm” işçi sınıfı anlamına gelmektedir. “Toplumsal proletarya” kavramını da bu anlamda kullanıyoruz.11
Komünizme doğru zaman
Komünist toplum, gelirin emek miktarına bağlı olmaktan çıkıp toplumun bollukla üretmeyi planladığı zenginlik miktarına bağlanması olarak da tanımlanabilir.
Bugün, gerekli ve artık emek zamanı, “çalışma zamanı”, “boş zaman” kavramları yeni içerikler kazanıyor. Bu çerçevede “zaman”, sermaye ile toplumsal proletarya arasındaki sınıf mücadelesinin en siyasal başlıklarından biri olmayı sürdürüyor.
Sorunun teorik temeli açık ve yalındır: Sermaye, göreli artık değer oranını yükseltmek için, emek üretkenliğini artırmaya, yani toplumsal olarak gerekli emek zamanını kısaltmaya yazgılıdır.
“Serbest zaman” en komünizan olanaktır.
İnsanın okumak, öğrenmek, bilim ya da sanat yapmak için, yaratmak, keyifli yaşamak için serbest ya da boş zamana gereksinimi vardır. Tüm bireylerin biyolojik ve kültürel yeniden üretimini “ev içi emeğin” boyunduruğundan kurtarmak toplumsal cinsiyet eşitliğine giden yolun önemli kilometre taşlarından iridir.
Marx’ın Grundrisse’de vurguladığı gibi, sermaye “hiç bilmeden” “insan emeğinin güç harcama gereğini asgariye indirmekte”, emeğin “kurtuluşunun önkoşulunu” yaratmaktadır. 12
Devamında şöyle yazıyor:
"Serbest zaman - gerek aylakça harcanan zaman, gerekse daha yüksek etkinlik için harcanan zaman - ona sahip olanı doğal olarak farklı bir özneye dönüştürür. Bir kez farklı bir özneye dönüştükten sonra o kişi üretim sürecine de farklı bir özne olarak girer. Böylece, üretim süreci, oluşma sürecindeki insan açısından disiplindir, aynı zamanda oluşumunu tamamlayarak toplumun bilgi birikimini kafasının içinde taşıyan insan açısından ise pratiktir [Ausübung], deneysel bilimdir, maddi olarak yaratıcı ve nesneleştirici bilimdir." 13
Aynı gelişmenin iki yönüne birden değinen bu satırlar, “toplumsal birey”, “genel zeka” vb. kavramlarıyla birlikte düşünüldüğünde komünizmin olanakları-yeni insan sorunsalı açısından verimli bir tartışma zemini oluşturuyor. Boş ya da serbest zaman, insanın özneleşmesinin, dolayısıyla özgürleşmesinin maddi temelini hazırlıyor.
İş saatlerinin kısalmasına komünizan karakterini veren, bunun kapitalizmden komünizme geçiş döneminden komünizmin üst evresine kadar uzanan tüm dönüşüm süreci açısından kritik önem taşıyan bir eğilim olmasıdır. Kapitalizmde olan, sermaye sınıfının bilmeden, daha çok göreli artık değer için iş saatlerinin kısaltılmasının maddi temelini döşemesidir.
Uzatmaya gerek yok, emek üretkenliğinin hızlı ve dev adımlarla artmakta, toplumsal olarak gerekli emek zamanın aynı ölçek ve hızla azalmakta olduğu bir tarih kesitindeyiz.
Dolayısıyla çalışma süresinin, saatlerinin kısaltılması, toplumsal proletarya bütününün bugünü ve yarını açısından günün en devrimci-stratejik istemlerinden biridir.
Toplumsal proletaryanın, yaratıcı, entelektüel emekçi kesimleri açısından bakıldığında yaşanmakta olan sürecin başka bir yönü daha var. Bu yönü belirtmeden önce, yanlış anlamaları önlemek için önemli bir not: Zihinsel emek ve üretim, bilginin temel üretici güç haline gelmesi, üretimin maddesizleştiği anlamına gelmiyor.
En başta, zihinsel emek ve üretim de “maddi” olduğu için.
Dahası, bilgi ve enformasyon maddesiz, cisimsiz soyut bir kendiliğindenlik değildir. Fizikseldir. Bilginin işlenmesi için enerji gerekir, bytlar mekân kaplar, bulutlar da öyle.
Bilginin, özellikle de yaratıcı emeğin farkı, maddi olmayışından değil, bu emek türünün emek zamanının ölçülemez oluşundan kaynaklanır. Grundrisse’deki temel yaklaşım budur. Marx, Artı-Değer Teorileri’nde de aynı olguyu çok açık biçimde formüle etmiştir.
“Zihinsel emeğin ürünü –bilim- her zaman değerinin çok altında bir yerde durur; çünkü onu yeniden üretmek için gerekli emek-zamanın, ilk üretim için gereken emek zamanı ile hiçbir ilişkisi yoktur.” 14
Özgür Narin’in bu alıntıdan çıkarak yazdıkları da aynı doğrultudadır:
“Toplumsal olarak gerekli emek zamanı kavramı düşünüldüğünde, bir buluşun yapılması, icadın üretilmesi özgül ve istisnai bir emek zamanını ve birikimini içerir. Adı üstünde bir buluş ve yaratıcı emek olduğu için toplumsal olarak gerekli zamanı yoktur. Aksine bu zamanı değiştiren, belirleyen, bu buluşların üretime yansımasıdır. Buluşun yapılması ile özellikle kopyalanması, yeniden üretilmesi arasındaki emek farkı konusunda Marx’ın bu erken önermesi, modern yenilik ekonomisi tartışmalarında sorun edilen bir olguyu çok önceden işaret etmektedir. ”15
Bu noktada zihinsel emeğin genel, yaratıcı emeğin ise onun içindeki daha özel bir kategori olduğunu akılda tutmak gerekir. Her yaratıcı emek aynı zamanda zihinsel emektir. Ama tersi doğru değildir. Her zihinsel emek yaratıcı değildir.
Yüksek, yetkin bilimsel- yaratıcı emeğin ön aldığı bir dönemdeyiz. Onu veri toplayan, bu verileri işleyen, veri madenciliği yapan, en yeni iletişim araçlarını kullanma yetisi olan, kodlama ve algoritma yazmayı bilen emekçiler kuşağı sarmalıyor. Sermayenin bilimi, bilgiyi metalaştırma ve gerçek boyunduruğu altına alma süreci, aynı zamanda entelektüel emekçileri hiyerarşik, sektörel ve statü düzeyinde farklılaştırma sürecidir.
Özet sonuç, iş saatleri üzerine sınıf mücadelesinin önem ve ağırlığının arttığı gerçeğidir. Toplumsal olarak gerekli emek zamanın azalması kapitalist düzende pratikte iş saatlerinin kendiliğinden kısalması anlamına gelmiyor. Sermayenin amacı, daha fazla artık değer çekebilmek için iş saatlerini uzatmak ve aynı zamanda emek yoğunluğunu yükseltmektir. Bu amacını, bir yandan işsizleri, yedek işçi ordusunu artırarak, güvencesiz emekçiler kesimini büyüterek, öte yandan özellikle zihin emekçilerini daha uzun (aslında zamansız demek daha doğru) ve daha yoğun çalıştırarak gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yapay zekalı robotların üretime ve hizmete koşulmasının büyük ölçekte işsizlik yaratacağı açık. Ancak bunu mutlaklaştırmak doğru değil. Aynı sürecin, yeni işler yaratması da mümkün. World Economic Forum, 2022’ye kadar robotların 75 milyon insanı işinden edeceğini, ama aynı süreçte 133 milyon yeni iş yaratılacağını hesaplamış.16
Önemli olan, güncel pratik sonuçlar değil, toplumsal-tarihsel eğilim ve onun açtığı yeni olanaklardır.
Sermayenin zihinsel emek türünü tam boyunduruk altına alma yönelimiyle, toplumsal proletaryanın iş saatlerinin kısaltılması, daha çok serbest zaman amacı arasındaki çelişki derinleşiyor ve keskinleşiyor.
Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra, “yeni insan” sorunu çok tartışılmıştı. Yeni insanın, bir anda, bir siyasal devrimle gökten zembille inmeyeceği açıktır. Toplumsal olarak gerekli emek zamanın kısalması, toplumsal bireyin bilgiye, bilime ulaşmasının, düşünen, yapan özne olarak toplumsal yaşamda yer almasının nesnel koşullarını hazırlıyor.
Maddi ilişkilerin yarattığı önkoşulların komünizme geçişin olanakları olarak somutlaşması ise ideolojik etkiyi, kültürleşmeyi de içinde barındıran sınıf mücadelesine bağlıdır.
Yeni bir toplum ve uygarlık düşüncesi olarak komünizmin “zamanı” gelmiştir.
Notlar:
1- Karl Marx, Grundrisse, Çeviren Sevan Nişanyan, Birikim Yayınları, İstanbul, 1979, s. 252-253
2- Melda Yaman, “Antik Çağlardan Geleceğin Toplumuna: ‘Kayıp’ Serbest Zamanın Peşinde “Grundrisse’den Kapital’e Patikalar, Özgür Öztürk-Melda Yaman- Özgür Narin, SAV, İstanbul, Kasım 2017 içinde, s.449
3- Agy. s. 457
4- Agy. s. 459
5- Karl Marx, Kapital, III. Cilt, Yordam Kitap, s. 806
6- Agy.s. 807
7- Karl Marx, Kapital 1. Cilt, Yordam Kitap, agy. s . 486
8- Agy. s. 189
9- Agy. s. 293
10- Agy. s. 232
11- Haluk Yurtsever, Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya, Yordam Kitap, İstanbul, 2011
12- K. Marx, Grundrisse, agy. 646
13- Grundrisse, agy. s. 663. Sevan Nişanyan çevirisi şöyle: “Bir boş vakit, istirahat vakti olduğu kadar,aynı zamanda bir daha yüksek faaliyetler vakti olan serbest süre, sahibini şüphesiz başka bir insan haline getirir ve dolaysız üretim sürecine de bu yeni insan girer. Üretim süreci oluşum halindeki insan için bir disiplin aracı olduğu kadar, o halde, oluşmuş ve olgunlaşmış, kafasında toplumun birikmiş bilgisini taşıyan insan için, bir alıştırma süreci, deneysel bir bilim, maddi olarak yaratıcı nesnelleştirici bir bilimdir. ” Metindeki, İngilizcesinden yaptığım kendi çevirim. Pasajın İngilizcesi ise şöyle: ““Free time -which is both idle time and time for higher activity - has naturally transformed its possessor into a different subject, and he then enters into the direct production process as this different subject. This process is then both discipline, as regards the human being in the process of becoming; and, at the same time, practice [Ausübung], experimental science, materially creative and objectifying science, as regards the human being who has become, in whose head exists the accumulated knowledge of society.”
14- K. Marx, Artı-Değer Teorileri, Cilt.1, Çeviren Yurdakul Fincancı, Sol Yayınları, Ankara, Kasım 1998, s. 334
15- Özgür Narin, “Kapital’den sonra Grundrisse: Marx ve genel Zeka”, Grundrisse’den Kapital’e Patikalar, Özgür Öztürk-Melda Yaman- Özgür Narin, SAV, İstanbul, Kasım 2017 içinde, s.377
16- https://www.csis.org/analysis/defining-future-work-it-defines-us)