Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!
Cumhuriyetin anlamını yeni neslin gözünde somutlaştırabilmek için dönem romanlarının başlıcalarını gençlere hatırlatmak gerekir, çünkü bu yıl 100. yıldönümünü kutladığımız cumhuriyet; okumak, irdelemek, araştırmak, özgürlük, eşitlik, çağdaşlık, bilimsellik, laiklik demektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolun başlangıcında "kayıtsız şartsız, tam bağımsız yeni bir devlet" kurmak üzere "ya istiklal ya ölüm" ilkesiyle başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı yer almaktadır. Erzurum ve Sivas Kongrelerini takiben 23 Nisan 1920'de milli iradeye dayanan TBMM açılmış, tüm dünyaya "egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu" ve "TBMM'nin üzerinde hiçbir makamın bulunmadığı" ilan edilmişti. Milli mücadelenin zaferle sona ermesiyle ise devlet yönetiminin daha açık biçimde isim alması gerekiyordu. İşte 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliğiyle bu yıl 100. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet ilan edildi.
Peki "cumhuriyet" ne demektir?
Cumhuriyet; toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel dönüşümdür: Toprak ağalarının ve şeyhlerin egemenliğinde, nüfusu köleleştirilmiş köylülerden oluşan bir toplumdan çağdaş bir toplum yaratmanın başarısıdır. Cumhuriyet; sadece toplumu değil, bireyi de bağımsızlaştıran ve özgürleştirendir: Ağalar, şeyhler, şıhlar tarafından istismar edilen insanları kölelikten vatandaşlığa terfi ettirendir. Cumhuriyet; kadın özgürlüğüdür: Nüfus sayımlarında bile dikkate alınmayan, "adı olmayan" kadının özgürlüğüdür.
Cumhuriyet; akıldır, bilimdir, çağdaş eğitimdir: Eğitim ve öğretimi, dogmalardan kurtarmak, insanlara sorgulayıcı nitelikler kazandırmak, onları çağdaş bilgilerle donatmak, "fikri hür, vicdanı hür" kuşaklar yaratmaktır. Cumhuriyet; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olmak demektir: Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerini benimsemek, inançları devlet aygıtının dışında tutmak, fırsat eşitliğini savunmak, bağımsız ve tarafsız bir yargıya sahip olmak demektir.
Tüm bunları yeni neslin gözünde somutlaştırabilmek, kuruluş sürecinde komünistlerin, halkların, emekçilerin devre dışı bırakılmasıyla başlayan ve şimdilerde saltanatçıların, yobazların, patronların cumhuriyeti ve kazanımlarını ayakları altına almaya ve ortadan kaldırmaya çalıştığı dönemi sona erdirmek için de dönem romanlarının başlıcalarını gençlere hatırlatmak gerekir. Söz gelimi, tartışılan noktaları var olsa da edebiyatımızda derin izler bırakan Kemal Tahir'i; eserlerini ve fikirlerini yahut Halide Edip'in yaşamını, Milli Mücadele yıllarına ait toplumsal amaçların kişisel hayatlarını etkilediği kadın baş kahramanların yer aldığı romanlarını gençlerimizin okuması için çabalamak sloganvari konuşmaktan yeğdir.
Zira Kemal Tahir'in romanları, sosyolojik ve tarihsel açıdan bize birçok veri sunar. Osmanlı ve Türkiye tarihinin tekrar gözden geçirilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu tarihsel romanların ilki Esir Şehrin İnsanları, I. Dünya Savaşı sonrasında işgal edilen İstanbul’u farklı kesimlerden karakterlerle beraber bir çerçeve içinde ele alarak Cumhuriyet tarihini konu Yoledinir. Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı adlı romanlarla tamamlanan bu seride K. Tahir, bir paşa çocuğu olan Kamil Bey'in Anadolu'daki kurtuluş hareketine katılmasıyla başlayan olayları aktarır. Gazetecilerin, eski İttihatçıların, sosyalistlerin vb. kurtuluş mücadelesinde alın terlerinin olduğunu, daha sonra bunların nasıl sistemden tasfiye edildiğini vurgular. Yorgun Savaşçı’da ise Kurtuluş Savaşı’nın adsız kahramanlarıyla birlikte Kurtuluş Savaşı ile cumhuriyetin ilanı arasındaki sürecin kimileri için ne denli sancılı geçtiğini anlatır.
Eserlerinde genellikle kadın meselelerini ele alan, eğitilmiş kadının toplumdaki yerini arayan ve Milli Mücadele dönemini anlatan Halide Edip; Ateşten Gömlek romanında bireysel aşıkların yurt kurtuluşu yolundaki çıkarsız adanışlarının tutku gücünü anlatır. İzmir''in işgalinde eşini ve çocuğunu yitiren Ayşe, akrabası Peyami'nin yanına İstanbul'a geldiği zaman bütün varlığıyla Milli Mücadele’ye bağlanmıştır. Onu seven Binbaşı İhsan ve Peyami, İhsan'a aşık Kezban, Kezban'a tutkun Mehmet Çavuş, İzmir'in kurtuluşunu olası mutlulukların ilk koşulu sayan Ayşe'nin çevresinde birer ateşten gömlek giymişçesine yaşarlar. Vurun Kahpeye'de ise özverili öğretmen Aliye’nin Anadolu’nun Yunanlılar tarafından işgal edildiği yıllarda bir kasabada başlayan meslek yaşamını, Kuvayı Milliyeci Tosun Bey'le olan gönül ilişkisini, kendisine tutulan Yunan Komutanı ile düşmandan yana Hacı Fettah gibi yobazlar arasında sıkışan çaresiz yazgısını konu alır.
Evet, cumhuriyetin anlamını yeni neslin gözünde somutlaştırabilmek için dönem romanlarının başlıcalarını gençlere hatırlatmak gerekir, çünkü bu yıl 100. yıldönümünü kutladığımız cumhuriyet; okumak, irdelemek, araştırmak, özgürlük, eşitlik, çağdaşlık, bilimsellik, laiklik demektir. Ve sömürüyle, baskıyla, ölümle kuşatılan emeğe, kadına, gence... Ve esir alınan düşünceye, adalete ve cumhuriyete özgürlük için yeniden yola revan olmamız var olanı aşan yeni bir cumhuriyeti kuracağımızı bilmemizdendir. Zira cumhuriyet; "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!" diyebilmektir.
Künye:
- Esir Şehrin İnsanları, Kemal Tahir, Ketebe Yayınları, 2022.
- Esir Şehrin Mahpusu, Kemal Tahir, Ketebe Yayınları, 2022.
- Yol Ayrımı, Kemal Tahir, Ketebe Yayınları, 2022.
- Yorgun Savaşçı, Kemal Tahir, Ketebe Yayınları, 2022.
- Ateşten Gömlek, Halide Edip Adıvar, Can Yayınları, 2007.
- Vurun Kahpeye, Halide Edip Adıvar, Can Yayınları, 2007.