Kadın hakları mücadelesi ile ilişkili bir yükseliş olduğunu ve kadınların bir arayış içerisinde olduğunu tespit ediyoruz. Gezi direnişi ile kadın mücadelesinin ivmelenmesi söz konusu olsa da 2012’de kürtajın yasaklanması girişimlerine karşı yapılan Kadıköy eylemi bir kopuş olarak not düşülebilir. Aynı zamanda dünyada da kadın mücadeleleri yükseliyor ve kitlesel bir şekilde kendini sokakta ifade ediyor.
Türkiye’de AKP iktidarının kadın düşmanı politikaları ve yasaları, muhafazakar aile ideolojisinin ve dinci gerici ideolojinin kadınlar üzerinde yarattığı baskı kadınların bir kısmını yaşamdan silmeye yok etmeye götürürken, bir kısmı için de bir kurtuluş arayışını tetikliyor. Baskı ve kadın düşmanı politikalar kadına yönelik şiddeti de körüklüyor ve kadın cinayetlerinin de sayısını artırıyor. Cinsel şiddet ve istismar olaylarının akıl almaz boyutlarda iken bizzat hükümet politikaları ile önünün açılması kadınları isyan ettiriyor. Bunun yanında artan yoksulluk ve kadın işsizliği; eğitim, sağlık ve adalet gibi temel başlıklardaki hak kayıpları da kadınların isyanını artıran önemli etkenler.
Kadınlar tüm bu başlıkların her birinde mücadele etmeye ve saldırıları durdurmaya yönelik bazen güçlü bazen cılız kalan karşı duruşlar, eylemler ve etkinlikler düzenliyorlar. Birçok farklı kadın örgütü saldırının büyüklüğü karşısında mücadeleyi ortaklaştırmanın zeminini arıyor ve birlikte mücadelenin olanaklarını yaratmaya çalışıyor. Buna rağmen, kadınlar bir direniş hattı örmenin ötesine geçemiyorlar. Saldırı çok büyük kabul ediyoruz, elimizden geleni yapıyoruz evet ama “durdurmak”, “direnmek”, “engellemek” çizgisinden “kazanmak”, “hakkı almak”, “yaratmak” durumuna gelmeye ihtiyacımız var. Nesnelliğin yarattığı sıkıntılarını da kabul edelim, ama yine de başka bir şeye daha ihtiyaç duyduğumuz açık.
Kadınların ve kadın mücadelesinin bugün en önemli ihtiyacı bir siyasi temsildir. Kadınların ve kadın mücadelesinin siyasi bir temsiliyete ihtiyacı var: 1) Kadınların kurtuluşunun programını siyaset sahnesinde güçlü bir şekilde dile getirecek; 2) Kadınların taleplerini ertelemeden bugünden günlük siyasetin konusu haline getirecek; 3) Kadın düşmanı yasa ve politikaları açık bir şekilde teşhir ve mahkum edecek; 4) Eşitlik, özgürlük ve laiklik taleplerini gündelik siyasete tercüme edebilecek bir siyasi özneye ihtiyaç var.
Zaten kadın örgütleri pekala bunları yapmak için mücadele ediyor denilebilir; ama kadınların kurutuluş programının ve mücadelesinin toplumun tümüne politik olarak tercüme edilmesi gerekiyor. Sadece kadın hakları ile ilişkili değil, ayrıca toplumun gündemi olan tüm başlıklarda siyaset üreten bir öznenin bunu üstlenmesi gerekli. Bunun için hem niteliksel hem de niceliksel bakımdan eşit bir şekilde kadınların yer aldığı politikalar ve bir siyasi özne yaratılmalıdır.
Böyle bir siyasi oluşumda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadınları siyasette zayıflatan tüm etkenlere karşı mücadele edilmeli ve özel önlemler alınmalıdır. Kadınların kurtuluş programı ve kadın hakları mücadelesinin başlıkları bu öznenin siyasi programının temel niteliklerinden biri olmalı; kadın politikaları diğer politik başlıklarla eşit önemde ve ağırlıkta yer bulmalıdır. Bu ancak söz konusu özneyi kadınların siyaset aracı ve kadınları da siyasetin üreticisi haline getirilerek başarılabilir. Kadınlar eşit koşullarda mücadeleyi ve özgün mücadele başlıklarını yani söz konusu niteliklere sahip bir siyasi özneyi ancak kendileri yaratabilir.
İşte Türkiye İşçi Partisi böyle bir siyasi özne olmaya adaydır ve öyle olmalıdır. TİP bugün Türkiye’de mücadele arayışı içindeki kadınların adresi olmalı, kadın hakları mücadelesinin siyasi temsilcisi, kadınların kurtuluşunun programının politik öncüsü olmalıdır. Bu da ancak ve ancak kadınların TİP’te örgütlenmesi ve öncüsü olmasıyla mümkündür. TİP kadınların örgütlendiği, kadınların kendi kurtuluşları için siyaset yaptığı ve politik talepler ürettiği bir siyaset ortamını yaratmak zorundadır. Bu iddianın sahibi biraz da TİP ile siyaset sahnesine çıkan kadınlardır. Kadınlar TİP’in öncüsü ve önderi olmalıdır!