İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında en güncel ve en yüksek standartları içeren metin olarak kabul ediliyor. 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin izleme organı olan GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) belli aralıklarla Türkiye’yi değerlendiriyor. 15 Ekimde açıklanan son GREVIO raporunda “Türkiye’de kadına yönelik şiddete ilişkin durumun karmaşık bir tablo sunduğu” şeklinde bir değerlendirme yapılmış.
Karmaşık mı?!
İstanbul sözleşmesinin çizdiği temel standartları ve GREVIO değerlendirme anketini göz önünde bulundurarak kadına yönelik şiddete karşı mutlaka yapılması gereken veri kaydı, önleme, koruma ve destekleme, adil yargılama ve hukuki gerekliliklerle ilgili basit bir değerlendirme yaparak Türkiye’de mevcut tabloyu değerlendirelim.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili veriler
Kadına yönelik şiddetle ve kadın cinayetleri ile ilgili veriler düzenli ve doğru bir şekilde devlet tarafından tutulmuyor. Bazı haber siteleri ya da kadın örgütleri kendi çabaları ile basın ve medya kuruluşlarının, adli kayıtlardan ajanslara yansıyan haberlerin kaydını tutarak veri topluyor. Devlet kendisi verileri tutmadığı gibi tutulması için hizmet aldığında da açıklamıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Hacettepe Üniversitesi’ne 2015 yılı için yaptırdığı kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmanın verilerini dahi tam olarak açıklamadı. Dahası var: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı koruma altına kadın öldürülmemiştir diyecek kadar kadın cinayetlerinden bihaber…
Acil yardım telefon hattı yok!
Reklamlara aldanıp ALO183 var diyebilirsiniz. İstanbul Sözleşmesi’ne göre kadına yönelik şiddetle ilgili yardım, danışma, şikayet ve ihbarlar için 7/24 çalışan özel bir acil yardım hattının olması gerekiyor. Hâlbuki ALO183 “Aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ve gazilere yönelik hizmetler hakkında bilgilendirme ve yönlendirme sağlayan bir hattır” şeklinde tarif ediliyor. Hat için “Ayrıca İhmal, istismar ve şiddet vakaları veya töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için tedbir mahiyetindeki ihbarlarda alınmakta olup, durumun aciliyeti göz önünde tutularak, vakanın bulunduğu ilin acil müdahale ekip sorumlusuna ve/veya kolluk kuvvetlerine bildirilerek müdahale edilmesi sağlanmaktadır.” şeklinde bir açıklama yapıyor. Yani özel bir hat yok, kaldı ki acil yardım hattı sadece ihbar nitelikli değerlendirilemez. Kadınların şiddete karşı mücadele etmek için, yardım ve destek almaları için de danışacakları bir telefon olması gerekiyor. Kaldı ki bu hat için kaç insan çalıştığını ve sosyal hizmetler için yapılan aramaların şiddet için yapılan aramaları ne kadar ertelediğini de bilmiyoruz.
Kadın sığınakları yetersiz!
Devlete bağlı 137 kadın sığınağı olduğunu biliyoruz. Bu sayı aslında yok anlamına geliyor. Mevcut yasalara göre 50 bin kişilik nüfusa bir kadın sığınağı yapılması gerekiyor ve bu da 1500den fazla eder. Ama ne yazık ki uygulanmıyor ve devlet bunu denetlemiyor. Belediyeler sığınak başvurusu kadınları önce Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’e yönlendiriyor. ŞÖNİM de önce kolluk kuvvetlerine yönlendirerek ‘şikayette bulunup öyle gel’ diyor. Kadınlar sığınaksız olduğu gibi mevcut olandan yararlanması için de önünde aşması gereken önlemler var.
Şiddete uğrayan kadınlar devlet tarafından yalnız bırakılıyor!
Şiddete uğrayan kadınlar herhangi bir finansal destek alamıyor. Özel olarak eğitime erişim ve istihdam konusunda bu kadınlar için bir destek sunulmuyor. Çocukları için ücretsiz bakım ve kreş hizmeti yok. Güvenilir barınma ve kira desteği sunulmuyor. Devlet şiddete uğrayan kadınları yalnız bırakıyor!
Cinsiyetçi kararlar ve ceza indirimleri
Kadınların çetin mücadelelerine rağmen hala kadına yönelik şiddet ve istismar davalarında cinsiyetçi kararlar alınıyor. Yargıtay kararıyla iyi hal indirimleri uygulanabiliyor. Boşanmak isteyen şiddete uğramış kadınlara uzlaştırma yolu teklif edilebiliyor.
Erken yaşta evlendirme suç kapsamında değil!
Yine GREVIO’nun değerlendirmesinde ve çağrısında yer alan erken yaşta evlendirmenin suç kapsamında olmaması çok önemli. Suç kapsamına alınmasını bırakalım, çocuk istismarını aklayan evlenme yaşını 12’ye düşürme tehlikesi yaratan yasaları geçirmeye çalışan bir hükümet var. Çocuk istismarının endişe verici şekilde artarken, buna karşı sadece cezai yaptırımların konuşulması ve başka hiçbir önlem alınmaması da ayrıca konuşulması gereken bir konu…
Türkiye bu temel başlıklardaki başarısızlık bir yana kadın-erkek eşitsizliğini derinleştiren bir politik zihniyetin yönettiği bir ülke. Kadının konumunun zayıflatılması, eşitsizliğin derinleştirilmesi bir devlet politikası haline geliyor. Kadın düşmanı politikalar cinsiyetçi söylemler devlet ve bürokrasinin karakteri haline dönüşüyor. GREVIO’nun değerlendirme raporunda da belirtilen kadınların önemli bir kazanımı olan 6284 sayılı yasaya karşı ciddi bir saldırı var. Hükümet yandaş medyasını kullanarak alttan alta yasaya ve kadınların haklarına karşı kamuoyu örmeye çalışıyor. Kadınların boşanmasını engellemek için bir yol haritası çizen hükümet nafaka hakkını kadınların elinden almaya çalışıyor. Tüm bunlarla beraber kadın örgütlerini ve doğrudan kadınları hedef alan açıklamalar ve beyanları da not düşelim.
Bu mevcut durumda ŞÖNİMlerin açılmasını olumlu karşılayıp Türkiye’ye bakıp tabloyu karmaşık olarak nitelendirmek kara tabloyu hafife almak gibi geliyor. Tablo karmaşık değil endişe verici! AKP/Saray düzeni devam ettiği sürece de bu karanlık tablonun değişmeyeceği hatta kötüleşeceği açık. Biz kadınlar bunu bildiğimiz için mücadeleyi yükseltiyoruz; haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmemek için her sene artarak 25 Kasım’da mücadeleyi sokaklara taşıyoruz.