Anayasa değişikliği paketinin TBMM’deki kısmı beklendiği gibi geçti. AKP-MHP ittifakının kendi milletvekillerinin bile tümünü ikna edemediği ortaya çıktı. Fakat yine beklendiği gibi milletvekillerini korkutarak, baskıyla, sayısız örneğini gördüğümüz üzere açık oy kullandırtarak gerekli oy sayısına ulaştılar. Kuşkusuz önemsiz değil ama asıl önemlisi bunu ancak baskı ile yapabilmiş olmalarıdır.
Şimdi Tayyip Erdoğan’ın onayını ve referandum tarihinin resmen ilanını bekliyoruz.
Bekliyoruz dedik ama eskileriyle deyimiyle söylersek artık referandum sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz.
Açık söylemek gerekirse geride bıraktığımız birkaç gün içinde “HAYIR” cephesinin beklenenin ötesinde bir moral güce sahip olduğunu görüyoruz.
İktidar, bir açıdan baktığımızda muazzam olanaklara sahip. Örneğin basın-yayın organlarını tekellerine almış durumdalar. Bununla birlikte iktidar yandaşlarının savunmak zorunda kaldıkları değişiklik metni ve buna bağlı geliştirdikleri tezler o kadar zayıf ki karşılarında ortalama zeka sahibi bir tek “hayır” savunucusu çıktığında bile dilleri dolanıyor, genellikle rezil oluyorlar.
Rıdvan Dilmen kullanılarak yapılan ilk etkili çıkış denemesinde Rıdvan gibi halk tarafından görece sevilen bir kişinin bile düştüğü durum bir başka veridir.
Örnekleri çoğaltmayalım, “HAYIR” cephesinde başlangıç için iyi bir enerji birikmeye başlaması önemlidir. Evet’çilerin işlerinin düşünüldüğünden çok daha zor olacağı birkaç gün içinde ortaya çıkmış oldu.
Şimdi önümüzde aşağı yukarı 70-75 gün kadar bir süre daha var. Bütün bu dönemde, siyasal olarak son derece açık, net ve anlaşılır bir tutum alırken taktik olarak da ayrıntılara kadar düşünülmüş, ayrıntılar düzeyinde planlı programlı hareket etmeye ihtiyacımız var.
BAŞLANGIÇ ADIMLARI ÖNEMLİ
İçinden geçtiğimiz süreci referandum mücadelesinin ilk aşaması olarak görebiliriz. Bu aşamada AKP cenahının hegemonyasının kırılması, ülkemizde 15 yıldır her tür baskı-şiddet ve zor politikasına rağmen direnen önemli bir toplumsal gücün olduğunun bir kez daha gösterilmesi önemlidir. Ülkenin tüm ilerici güçlerinin, aydınların, yazarların, gerçek sanatçıların, emekçilerin, gençlerin, kadınların, Türkler ve Kürtler başta olmak üzere farklı köklerden farklı kültürlerden gelen, farklı önceliklere sahip milyonları kapsayan, daha kararlı, daha inatçı, daha konsolide bir “HAYIR” kitlesi var. Bu gücün kendisini açık ve net biçimde ortaya koyması, ülkenini geleceğini temsil eden kuvvet olarak görünürlük kazanması önemlidir.
HEDEF TÜM EMEKÇİLER, KADINLAR VE GENÇLER OLMALI
Bununla birlikte referandumun sonucu, “evet” veya “hayır” oylarından birisinin diğerinden oy sayısı olarak daha fazla olmasıyla belirlenecek. Türkiye’nin ilerici güçlerinin, dinamik kuvvetlerinin yeniden kendi güçlerinin farkına varması bile gelecek mücadele dönemi için başlı başına önemlidir ama sandıkta da kazanmak için bunun yeterli olmadığını biliyoruz.
Bugün, uzun bir zaman sonra ilk defa daha önce çeşitli nedenlerle AKP/Saray iktidarının etkisi altına girmiş kesimlerin bu cendereden kurtulması imkanlarının doğmuş olduğunu özellikle belirtelim. Özetle söylemek gerekirse, kendi tarafımızda yeniden bir umut, bir hareketlilik ortaya çıkarttığımız andan itibaren esas hedefimizin bu olanağı fırsata çevirmek olması gerekiyor.
Yıllardır AKP’nin ve daha özel olarak Tayyip Erdoğan’ın yönettiği bir ülkede yaşayan milyonlarca emekçinin, gençlerin ve kadınların bu gidişata “hayır” diyenlerin arasına katılması için tüm olanaklar seferber edilmelidir.
EN DEVRİMCİ HAYIR ÇALIŞMASI
Solun da içini sızmış olan rekabetçilik hastalığından en azından şu önümüzdeki 3 aylık süreçte kurtulunmasında sonsuz fayda var.
Örneğin “tamam ben de hayır diyorum ama benim hayırım başkalarının hayırına benzemez” türü yaklaşımların epey komik bir görüntüye neden olduğunu söylemeden geçmeyelim. Elbette herkes bu referandum sürecinde pek çok farklı toplumsal ve hatta kişisel gerekçe ile “HAYIR" oyu kullanacak. Hiç kimseninin tüm “Hayır” oylarının aynı anlama geldiğini iddia etmediği bir atmosferde, enerjisinin çoğunu kendi oyunun neden diğerleriniden farklı olduğunu anlatmaya harcamanın anlamsızlığını bir kez daha vurgulayalım.
Anladığımız kadarıyla solda bu yaklaşım bir devrimcilik-komünistlik yarışının yansıması. Eğer ille bir devrimci kimlik propagandası yapılması ihtiyacı varsa bunun için başka yol ve yöntemler önerebiliriz.
Örneğin eğer bunu ısrarla vurgulayan kişi gerçekten devrimci ise herhalde “HAYIR” tercihini örgütlerken buna ilişkin devrimci perspektifini yansıtacak bir içerikle yapacaktır. Buna duyduğu güvensizliği sürekli dışa vurmak yerine sorunu başka yerlerde aramasında fayda vardır.
Devrimci bir faaliyet emekçileri, halkı özneleştiren bir faaliyettir. HAYIR için çalışan ve bunu devrimci bir faaliyet olarak yaptığının da görülmesini isteyen herkese önerimiz; üretim alanlarında, yaşam alanlarında, okullarda vb. “HAYIR" diyen herkesin dahil olabileceği halk örgütlerini yaratmaları ve geliştirmeleridir. “Benim Hayırım çok farklı” diye bağırmaktan çok daha hayırlı bir iş olur.
Son olarak kişisel bir not düşmek istiyorum. Bana göre bu dönemin en devrimci HAYIR faaliyeti, daha önce AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a oy vermiş, örneğin 2010 referandumunda “evet” oyu kullanmış yurttaşlarımız arasından “Hayır” örgütleyicileri çıkarmaktır.