8 Mart 2018’i geride bıraktık. Geçen yıldan bu yana kadın hareketinin yükseldiği tespitini yineledik. 8 Mart 2018’e dönüp baktığımızda kadınların hak taleplerini yükselttiği, mitingler, yürüyüşler ve irili ufaklı birçok toplantı, söyleşi ve panel yaptığı kısacası mücadeleyle geçirdiği bir 8 Mart oldu diyebiliriz. Genel olarak bakıldığında patron örgütleri, hükümetin uydusu sivil toplum kuruluşları çeşitli etkinlikler yapsa da sol siyasetin yine de etkili olduğu ve hükümete muhalif bir havanın hakim olduğu bir hafta oldu. Türkiye’de OHAL baskısına ve savaş ortamına rağmen 8 Mart’ın muhalif kesimlere güç katan bir gün olarak geçirilmesi haliyle AKP iktidarının düşünmesi gereken bir ‘mesele’… Diğer taraftan AKP gireceğimiz uzun seçim döneminden önce muhalefete karşı bir saldırı sürecine girmeye hazırlanıyor. 8 Mart günü Cumhurbaşkanı’nın İslam’ın güncellenmesi gerektiği ile ilgili bir konuşması da bu sürecin bir parçası. ‘İslam’ın güncellenmesi’ ilgili konuşma birçok konuyla ilişkilendirilebilir fakat ben özellikle kadın hareketi açısından sonuçlarına dikkat çekmek istiyorum. Erdoğan’ın uzun konuşmasının bana göre en önemli kısmı ve esasen dikkat çekmek istediğim kadınlarla ilişkili olan kısmıydı:
“Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Bunlar bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi var.”
Bu açıklamaların yeni bir dönemi açabileceği ihtimalini kadın hareketi olarak acilen tartışmaya ihtiyacımız var. Ama öncelikle bu açıklamayı yaptıran nedenleri irdeleyelim. İlk olarak iktidar kadınların bir muhalif güç olarak varlığını idrak etmeye başladı. Kadınlar, AKP iktidarının meşruiyetini sorgulatacak bir mücadele yürütüyor. Yargı kararlarını sorgulatıyor, hukuki mücadele veriyor ve hala sokağı aktif bir silah olarak kullanabiliyor. Kadın mücadelesindeki geniş özne yelpazesine rağmen kadınların sesi soldan bir ses olmaya devam ediyor ve hükümet karşıtı bir pozisyonda ısrar ediyor. İkincisi, son dönemde yobazların dizginsiz açıklamaları, muhafazakâr kadınları dahi rahatsız eden bir boyuta geldi. Türbanla özgürlük ve kimlik vaat edilen muhafazakâr kadınları kaybetme endişesi var. Bunun yanında MHP ittifakıyla almayı beklediği MHP tabanındaki ve İYİ partiye kayma ihtimali olan sağcı seçmen oyları var. Üçüncüsü uçlaşan tarikat ve cemaat liderlerinin görece AKP’den bağımsızlaşma eğilimlerine ve güçlenme ihtimallerine bir engel koymak; marjinalleşenleri elemek ya da zarar vermeyecek bir konumda tutmak gibi bir ihtiyaç var. Tüm bu sebepler AKP iktidarını ve Erdoğan’ı kadın başlığında önlemler almaya zorluyor.
Yine yukarıda açıkladığım benzer kaygılarla istismara karşı yeni bir yasa tasarısı hazırlığı devam ediyordu ve 8 Mart açıklamalarından önce de tasarının ayrıntıları basında yer almaya başlamıştı. İleriki günlerde daha fazla gündeme gelecek yeni yasa tasarısı güya hükümetin istismar konusunda önlem aldığını ve harekete geçtiğini göstermek için bir çaba olarak okunabilir. Ama söz konusu AKP olunca her zaman bunun ötesini aramak gerekiyor; özellikle kadınlar söz konusu ise… Yasa tasarısının ayrıntılarına baktığımız zaman AKP’nin fırsatçı kadın düşmanı karakterini açıkça görebiliyoruz. Tasarıda çocuklara karşı cinsel istismar davaları gizlilik esasına göre yürütülmesi ile ilgili bir madde var. Türkiye’de zaten istismar ve ensest vakalarının çok küçük bir kısmı yargıya taşınıyor. Bir de yargıya taşınanları da öğrenememe; yani çocukların sesini duyamama ve Ensar olayı gibi örgütlü suçlardan haberdar olamama tehlikesi var. Bunun yanında iyi hal indiriminin kaldırılması, cinsel şiddetten hüküm giymişlerin takip edilmesi de yasa tasarısı içinde olduğu konuşuluyor. Ama bu makyajın arkasında çok önemli bir konu var; cinsel istismar suçlarının 12 yaş altı ve üstü olmak üzere kademelendirileceği söyleniyor. 12 yaş meselesini hatırlayacaksınız, daha önce kadınların mücadele ederek geçmesini engelledikleri eski ‘İstismar Yasası’nda da rıza yaşının 15’ten 12’ye düşürülmesi ve eski cinsel istismar davalarında istismarcının çocuk ile evlendirilmesi halinde cezanın affedilmesi yer alıyordu. Şimdi yine istismara karşı yeni yasa yapılıyormuş gibi yapılarak yeniden rıza yaşının düşürülmesi girişimi var. AKP iktidarı iyi hal indirimini kaldırırmış gibi görünürken daha korkunç bir şeyi hayata geçirmeye yani dini referanslara göre 12 yaşı reşit olma yaşı olarak topluma kabul ettirmeye çalışıyor.
Yeni bir dönem mi açılıyor sorusuna geri dönersek; AKP görünürde kadın başlığında ılımlı, güncellenmiş ve çözüm arayan yeni bir görüntü vermeye gayreti içine girebilir. ‘İslam’ın güncellenmesi’ ile ilgili tartışmalar biraz da kadın başlığına bir müdahale olarak okunabilir. Ama bunu yaparken alt zeminde saldırılara da devam edecek gibi görünüyor. Üzerinde çalışılan yeni ‘İstismar Yasası’ bunun en iyi örneği… Şiddete ve istismara karşı bir takım önlemler alınsa dahi bunun sürdürebilirliği ya da uygulanabilirliği şüpheli, sonuçta kadınların hanesine yazmayacağını biliyoruz. AKP iktidarının karakteri ve burada şimdi uzun uzadıya açamayacağım muhafazakar aile yapısına dayalı politikası bunun önündeki en önemli engel. Bunu AKP iktidarının tarihine bakarak da görebiliriz. AKP hükümeti, kendi döneminde imzalanan İstanbul Sözleşmesinin her fırsatta hükümlerini yine kendisi ihlal eden bir iktidar... CEDAW raporlarını ve Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusundaki notunu da biliyoruz ve bu ülkede yaşıyoruz.
Bu güncelleme ile ilgili açıklamalar yeni bir dönemin habercisi olabilir; ama bu yeni dönem AKP’nin göstermelik dahi olsa bazı haklar vereceği bir dönem değil, bilakis kadınlara daha üstü örtülü saldırıların hayata geçeceği bir dönem olabilir. Çünkü bu yeni dönemde AKP’nin programında kadınları ittifak alanına çekmek değil, muhalif bir güç olarak gördüğü kadın hareketini geriletmek ve sınırlamak var. Gelecek günlerde kadın mücadelesindeki bazı kesimlerle uzlaşma ya da yasal düzenlemeler yapılırken göstermelik danışma masalarında kapsama hamlelerine şahit olabiliriz. Aynı zamanda solun bazı kesimlerini etkisizleştirmeye, eylemleri marjinalleştirmeye ve kadınları yalnızlaştırmaya yönelik girişimler de görebiliriz. Kadın örgütlerinin ve mücadelesinin bu yeni döneme hazır olması gerekiyor. Örneğin yeni istismar yasa tasarısı önümüze geldiğinde yine sokakta protesto edeceğiz, durdurmak için eylemlerle karşılayacağız. Ama AKP’nin öne sürdüğü tasarının yanlışlarını ortaya koyarken nasıl önlem alınması gerektiğini de konuşmalıyız ve net taleplerle ortaya çıkmalıyız. AKP iktidarına akıl hocalığına soyunma girişimlerini mahkum etmeliyiz. Kadın hareketini yalnızlaştırmaya yönelik saldırılara karşı durmalıyız. Örneğin, istismar gibi çok önemli bir konunun tüm toplumun gündemine girmesi için çaba harcamalıyız. Kadınlar kadın düşmanı yasalara karşı mücadelede siyasi öncülüğü yapmalılar ama bu mesele toplumun meselesi olmalı.
Sonuç olarak yeni istismar yasa tasarısı da gösteriyor ki AKP ile masada konuşarak “en azından bazı başlıklarda bir şeyler alalım” gibi bir uzlaşma zemini mümkün değil. İslam’ın güncellenmesi meselesinden de kadınların payına ayrıştıran, kadın hareketini etkisizleştirmeye yönelik yeni saldırılar çıkması da büyük ihtimal. Bu ihtimale karşı birlikte mücadeleyi daha fazla büyütmeyi, kadın düşmanı yasalara ve saldırılara karşı toplumun tümüne öncülük eden bir etkiyi yaratmayı hedeflemeliyiz.