İleri Haber'in 'seçim' çilesi

Bu bir şikayet yazısı değil, mazeret bildirimi de.

İsterseniz bilgi aktarımı diyelim ya da dertleşme.

Ana akım medyada görülecek şey değil bu. Onlar açıklama yapar, tekzip yayınlar en fazla. Dertleşmek, paylaşmak bize özgü, bize aittir.

Çünkü İleri Haber Portalı bir samimiyet üzerine inşa edilmiştir. Arkasında bir siyasal irade, hem de iddialı ve özgüveni yüksek bir irade vardır. İleri Haber bu iradeye olan bağlılığını, aidiyetini hiç gizlememiş, bununla gurur duyarak yoluna devam etmiştir. 

Samimiyet zemini burada kuruludur. Bu iradenin, iddia ve özgüvenin sahipleri, dostları İleri Haber ile samimiyet zemininde buluşmuştur. Yoldaşlık, yol arkadaşlığı, kader ortaklığı da diyebiliriz.

Samimiyet eleştiriyi de özeleştiriyi de meşru ve gerekli kılan zemindir aynı zamanda. Samimiyet zemininde buluşup yoldaşlık edenler eleştiriyi ve özeleştiriyi de görev bilir elbette, ama bunu hor görüp yaralamak için değil zemini daha ileriye taşımak için yapar.

İleri Haber, kuruluşunun üzerinden henüz bir yıl bile geçmemiş olmasına rağmen, bu zemine sağlamca oturmuştur. Bolca hata yaparak, bolca haksızlığa da maruz kalarak.

İleri Haber'in hataları, boşlukları, yanlışları yoldaşlarımız ve dostlarımız tarafından çokça dile getirildi. Zaten görülmeyecek gibi de değillerdi. Elimizden geleni yaptık, bir kere daha tekrarlanmaması için azami gayret sarf ettik. Günahıyla sevabıyla, ne kadar başarabildiysek o kadar.

Ama gazetecilik mesleğinin koşuşturmacası, bazen insanlık dışı olabilen yoğun mesaisi içinde dile getiremediklerimiz, yoldaşlarımızla ve dostlarımızla paylaşamadıklarımız, şöyle bir iç çekip dertleşemediklerimiz de oldu.

Türkiye gibi neredeyse her gün “sıcak gündem”lerin olduğu, haber akışının olağanüstü hızlandığı bir ülkede 7-8 kişilik bir ekiple çalışmanın zorluğunu anlatamadık mesela. Haftanın 7 günü, günde 2 vardiya halinde, toplamda da günlük 16-17 saat süren bir tempoyu 7-8 kişiyle sürdürmenin zorluğu, basit bir matematik hesabıyla bile anlaşılabilir.

Mali kaynaklarımızın kısıtlılığı bilinmiyor değildi tabi, ama çoğu kişi zaman zaman evden çıkıp ofise gelemeyecek duruma gelen arkadaşlarımızın yaşadığı sıkıntıyı duymadı. Evden çıkamayanın kira peşinde olan ev sahibine yakalanması da ayrı bir dert tabi. 

İleri Haber'in kendine ait bir ofisi olmadı, bilgisayarı olmadı, fotoğraf makinesi olmadı, ses kayıt cihazı olmadı, ajans aboneliği olmadı, saatler boyu oturmak zorunda kalan çalışanlarına vereceği biraz rahat sandalyesi bile olmadı.

Bunları dert ettiğimizden ya da mazeret saydığımızdan değil. Tüm İleri Haber çalışanları örnek olması gereken bir fedakarlıkla ve gönüllülükle işlerine sarıldı. Yılgınlık, küskünlük, bıkkınlık etmedi. Ama hata da yaptı elbette. Böyle bir çalışma ortamında hata yapmaması nasıl söz konusu olabilirdi ki?

Dahası, İleri Haber'in ait olduğu siyasal irade, hiçbir şey yapmamaktansa bir şey yapmayı, hata yapmayı da göze alarak bir şeyler yapmayı tercih etmişti. İleri Haber, parçası olduğu siyasal iradeden en çok bu cesareti ve ruhu devralmıştı. 

Hatadan da eleştiriden de kimse gocunmadı, gücenmedi. Buraya kadarı böyle.

Peki bu kadar mı? Değil, maalesef fazlası var.

7 Haziran seçimlerine dair düşünce ve değerlendirmeler, İleri Haber sayfalarında da kendisine yer buldu. Ancak garip bir şekilde, İleri Haber’de yazılanlar İleri Haber'in kendi yaklaşımını ifade ediyormuş gibi görüldü hep.

Oysa bunun doğru olması, mantıksal olarak da mümkün değildi. İleri Haber yazarları arasında birbirinin tümüyle zıddı sayılabilecek seçim perspektiflerine sahip olanlar vardı. Herkes kendi “beğenmediği” yazıyı İleri Haber'e atfetti. Herkes neyi eleştiriyorsa, onu İleri Haber'in “tutumu” olarak anlattı.

Oysa İleri Haber'in seçim tutumu, kendisi tarafından değil, bağlı olduğu siyasal irade tarafından belirlenmişti. Bu tutumun kapsamında kalan (hatta birkaç örnekte tutumumuza aykırı olanlar da dahil) her türlü yazı ve görüş İleri Haber sayfalarında ifade edildi. Bizler, hiçbir yazarımıza (kimi üslup ve hukuk sorunları dışında) tek bir müdahalede bulunmadık, engellemedik.

Yazarlarımızın bu “serbesti”yi bazen "tepe tepe" kullandığını, zaten hayli geniş olan sınırlarımızı daha da genişletmeye çalıştıklarını inkar etmeyeceğiz. Hatta kendisine bildirdiğimiz bir sorun üzerine yazısını kendi tasarrufuyla geri çeken bir yazarımız, ertesi hafta yazısının İleri Haber yönetimi tarafından geri çektirildiğini yazmasına rağmen, onu da yayınlamakta zerre tereddüt etmedik. Yine de “sansürcü” olduğumuz bile söylenmedi değil.

Sadece sansürcülük de değil. Hemen her başlıkta, İleri Haber “şucu, bucu” olmaktan kurtulamadı. İşin trajikomik tarafı, İleri Haber'i “şucu, bucu” olarak eleştiren görüşlerin bir kısmı yine İleri Haber sayfalarında dile getirildi. Bir kısmı, tam tersi örneklerin varlığını görmezden geldi. Bir kısmı da İleri Haber'de neyin yayınlanıp yayınlanmadığını öğrenme zahmetine bile katlanmadan yaftayı yapıştırıverdi.

Oldukça basit editöryal tercihler, portal çalışanlarının mesleki deneyim ve birikimlerine güven duyulmadığı için olsa gerek, dile düşürüldü.

Türkiye’deki binlerce haber kaynağından sadece 3-4 tanesinin haber değeri görüp yayınladığı bir haber, dar bir ekiple uzun saatler ve yoğun bir tempoyla çalışmak zorunda kalan İleri Haber editörleri tarafından yayınlanmaya değer bulunmayınca, İleri Haber'in “şucu, bucu” olduğunun büyük kanıtı bulunmuş gibi feryat figan eylendi.

İleri Haber çalışanlarının kişisel sosyal medya hesaplarından dile getirdikleri görüşler yine İleri Haber'in değerlendirmeleri gibi düşünüldü, yine herkes kendi beğenmediği görüşü İleri Haber'e ait göstermeye kalktı.

Sonuçta, koca bir seçim süreci boyunca İleri Haber yerden yere vuruldu, deyim yerindeyse şamar oğlanına, mayın eşeğine dönüştürüldü. “Bana Mazlum’u getirin” der gibi, canı sıkılan İleri Haber'i “tokatladı”.

Eğer zeminimiz yoldaşlıksa, kaderimiz ve yolumuz ortaksa, bütün bunlara ne söylenebilir ki? Canınız sağ olsun. Varsa bir hakkımız, helal olsun.

İleri Haber'in kimseye kırgınlığı ve kızgınlığı olmadı. Yaşadıklarımızın, içinden geçmekte olduğumuz son derece zorlu sürecin bir cilvesi olduğunun farkındayız.

Şimdi, yarından itibaren, aylardır başımızı ağrıtan seçim gündemini geride bırakacağız. Her zaman işaret ettiğimiz gibi, 8 Haziran’dan itibaren yükselecek mücadelenin parçası olacağız. Türkiye’de eşitlik ve özgürlük mücadelesinin sesi, ilerici düşüncenin temsilcisi olmak için daha fazla çalışacağız.

İleri Haber, yaz döneminde biraz dinlenip soluklanacak; aldığı yaraları sarıp sağaltacak. 

O arada yoldaşlarına ve dostlarına hesap verecek, başarılarını ve başarısızlıklarını üstlenecek, dersini alacak.

Sonra kendisini hızla yenileyecek, görünümünden içeriğine kadar kapsamlı bir dönüşüm için hazırlıklara başlayacak.

Nihayet İleri Haber'in birinci yılını kutlayacağımız 13 Ağustos’ta, hem mesleki hem de siyasi olarak hepimizi tatmin edecek bir yayına dönüşecek.

İleriye, daha da ileriye art arda adımlar atılacak. 

Bugünlerin kahrı, seçim sürecinin çilesi, maruz kaldığımız ithamlar, haksızlıklar, acımasızlıklar o zaman unutulmuş olacak.

Geriye dostluğumuz, yoldaşlığımız, kader ortaklığımız kalacak.

İleri Haber'i var eden de, bundan sonra var edecek olan da bu can yoldaşlığından başkası değildir zaten.

Madem can yoldaşlığı dedik, şunu da yazmadan edemem.

İleri Haber'i var eden mesai arkadaşlarım, Doğan Ergün, Emre Deveci, Meriç Şenyüz, Özgür Savaşçıoğlu, Gencer Sümbül, Sami Menteş, Rıfat Doğan ve Meryem Yıldırım bu hikayenin gerçek kahramanlarıdır.

Haberciliğin devrimci mücadele olarak, haberin ise bir mücadele başlığı olarak kavranmasında bu kadro topluluğunun inancı ve azmi başat rol oynadı.

İleri Haber'i yoktan, sıfırdan var eden bu ekip oldu. 

O yüzden ortada bir başarı varsa, ki bu başarı sık sık unutuluyor, bunun altında da aynı ekibin imzası yer alır.

Bir genel yayın yönetmeni olarak mesai arkadaşlarımın, can yoldaşlarımın eseriyle gurur duyuyorum. Tüm İleri Haber dostlarını ise, bu gururu paylaşmaya davet ediyorum.  

Çünkü her şey bir teraziye vurulduğunda, gerçek olan sadece bu eserdir.

Ve elbette, gerçekler her zaman ve her koşulda devrimcidir.