Pazar günkü oylamada tek adam anayasası onaylanmadı.
Bu oylama hükümsüzdür.
Tek tek bir daha saymaya gerek yok; referandum süreci, baştan sona hukuksuz, eşitsiz ve baskıcı biçimde örgütlendi. Dahası, oylama sırasında ve sonrasında olup bitenler, “evet” dışında bir sonuca asla katlanamayacaklarını, sandığa girecek “hayır” oylarının öyle çıkmaması için bir “B” planına sahip olduklarını, YSK’ya “özel görev” verildiğini gösterdi. Türkiye’nin seçim tarihinde ilk kez mühürsüz oy pusulaları geçerli sayıldı. CHP sandıkların %37 sinde usulsüzlük yapıldığı için itiraz ettiğini açıkladı. HDP, parti müşahitlerinin seçim yerlerine sokulmadığını, kendilerine gelen bilgilerle seçim kurulununkilerin tutmadığını referandumun henüz sonuçlanmadığını duyurdu.
850 bin geçersiz oy tek tek incelenmeden, mühürsüz iki buçuk milyon oy tek tek ayıklanmadan “evet’ kabuledilemez.“Atı alan Üsküdar’ı geçti” kurnazlığına prim verilmemeli, itirazlar sonuçlanana dek bu oldu-bitti asla kabul edilmemelidir.
***
Bu taslak,yalnızca, zarlar hileli, silahlar eşitsiz olduğu, parti-devletin siyasal terörüyurttaş iradesinin üstüne çöktüğü, bildiğimiz bilmediğimiz seçim hilelerine başvurulduğu için değil, tüm bunlara rağmen, toplumun yarısıtaslağı reddettiği için de hükümsüzdür.
Bu oylama, AKP totaliter “demokrasi”sinin güç kaynağı olan sandıkta gerilediğini göstermiştir. MHP’nin de hayır tarafında olduğu 2010 referandumunda evet oylarının oranı % 58’di. AKP ile MHP’nin son seçimdeki oy toplamı % 61.4’dü. Resmi MHP’nin de evetçi olduğu dünkü oylamada bu oran %51.4’e düştü. Daha önemlisi, ilk kez bu referandumda Ankara ve İstanbul “hayır” dedi. Adana, Diyarbakır, Mersin, Antalya, Denizli, Aydın, Eskişehir gibi kentlerde de yurttaş çoğunluğu taslağı reddetti. Toplumsal gelişmenin yönünü kentler, özellikle büyük kentler belirliyor. Adı geçen kentler, sınıfsal demografik bileşimleriyle Türkiye’nin geleceğinde çok önemli bir ağırlık taşıyor. Bu kentlerde çıkan “hayır”lar ilerici potansiyelin derinliğini gösteriyor. Buraları kaybedenlerin ülkeyi eskisi gibi yönetmeleri mümkün değildir.
***
“Hayır” cephesi, olağanüstü zor ve aleyhte koşullara rağmen, siyasal yaşamımızda tekrarlanması zor bir refleksle farklı kollardan etkili bir çalışma yürüttü. 2013 ve 2015 Haziranlarından sonra üçüncü kez, Türkiye’nin tek adam devletine biat etmeyeceğini güçlü ve enerjik biçimde ortaya koydu.
Öte yandan, tek adam parti-devleti, gericiliğin geleneksel olarak güçlü olduğu bölgelerde tabanını kemikleştirmiş, büyük kentlerde de henüz çözülmemiş görünüyor. Bunun artık bildiğimiz sırlarından biri, Erdoğan’ın kişiliğinde toplumu, kendi durduğu yere göre kutuplaştıran karşı devrimci siyaset tarzıdır. Kanımca, referandumda gerçekten anayasa metni, getireceği rejim oylansaydı, her şeye rağmen ezici çoğunlukla hayır çıkardı. Erdoğan, siyaseti uzlaşmaz karşıtlıklar ekseninde kuran, program dayatan tarzıyla düzen ve istikrarın alternatifi olmayan tek adresi görünümünü koruyor. “Ana muhalefet” ise AKP düzenine meşruiyet ve onay sunan bir tamamlayıcı kuvvet gibi çalışıyor.
Türkiye’nin ve solun bu döngüden çıkış yolu bulması, “hayır” toplamıiçindeki emekçi, seküler yoğunluklara yönelmesi, topluma yön ve heyecan kazandırması gerekiyor.
Şimdi görev, devrimci siyasetin, uzlaşmaz karşıtlıklar üzerinden kurulduğunu akılda tutarak hayır topluluğuna emekçi/sosyalist bir maya çalmaktır.