İleri Haber’de ilginç, tartışmaya açık ve kıymetli çeviri makaleler yayınlanıyor. Bunlardan birisi de geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Heteroseksüellik Tehlikelidir” başlıklı yazı.(1)
Yazının temel tezi oldukça kışkırtıcı ve tartışmaya değer görünüyor. Buna göre;
“Kadın cinayetleri üzerine yapılan çalışmalar, kadınların, hetero-ataerkil erkeğe karşı kültürel olarak ikincil bir politik konuma yerleştirildikleri için şiddetin nesnesi olduğunu ortaya koyuyor. Kadınların ve erkeklerin özgürleşmesini mümkün kılmak için heteroseksüellikten kurtulmalıyız.” (abç)
Aslında kişisel yaşamımızda “kurtulmaya çalıştığımız” çok şey var.
Kötü sevişmelerden, takıntılı düşüncelerden, kaygı ataklarından, hastalıklardan vb. kurtulmak isteriz. Ne var ki cinsel yönelim, insanın örneğin hastalık gibi “kurtulabileceği” bir şey değildir, olmamalıdır da. Bunu kutsal bir dava için, kadınların ve erkeklerin özgürleşmesi adına da yapamayız, işin ucunda bir özgürlük türküsünde anılmak, yahut amansız bir sex-gerillasına dönüşmek olsa da.
Şaka bir tarafa elbette tarihsel-toplumsal koşullarca da belirlenen insan doğası ve cinselliğimiz çok potansiyelli, açık uçludur. Dahası cinsel aktivitemiz üreme hedefinden “görece bağımsızlaşmıştır”. Menopaza giren kadınlar seks yapmaya devam eder vs. Yine de sonuçta heteroseksüellik bu çok potansiyelli cinselliğin bir parçasıdır.
Üstelik heteroseksüellik ataerkiyle eşitlenemeyecek ölçüde eskidir.
Diğer bir deyişle türümüzün tarihi açısından(kabaca 250 bin yıl diyelim); ataerki heteroseksüelliğin yanında dünkü çocuk sayılır. Zira bu yaklaşık 250bin yılın, olsun olsun en fazla son10bin yılında, ataerki insanlar arasında sistematik, kurumsal, mülkiyetli bir ilişki olarak vardır.
Makalenin yazarının yaptığı gibi bu tarihsel arka planı yok saydığınızda “hetero-ataerki” gibi kavramlar kullanabilir, sanki göbeği aynı anda kesilmiş iki şeyden bahsediyor gibi “heteroseksüellik ve ataerkiyi” birleştirebilir, dahası ilkine nedensel öncelik(başa yazılan hetero eki) atfedebilirsiniz.
Bunun müthiş bir tersine çevirme olduğunu söylemek gerekir.
Zira ataerki, heteroseksüelliğin bir sonucu değildir. Ataerkinin “makbul bir heteroseksüellik” yaratması, kendisi de bir cinsel yönelim olan heteroseksüelliği kriminalize edemez. Kaldı ki her heteroseksüel pratik, ataerki için makbul değildir.
Üstelik ataerki yalnızca “makbul heteroseksüellikler” yaratmamıştır, “makbul eşcinsellikler” de yaratmıştır. Kapitalizm öncesi toplumlarda , Eski Yunan’da olduğu gibi “makbul eşcinsellik”, alttaki ile üsttekini, penetre eden ile edileni toplumsal kategorilere ayırır. (2) Yaşlı olanın genç olanı, varlıklı olanın yoksul olanı, bilge olanın cahil olanı penetre etmesidir makbul. Nitekim günümüzde de bir Guppie(kentli, mesleki uzmanlık sahibi geyler) ya da tüketim birimi DINK(double income no kids) olarak sisteme entegre olabilir, belli sınıfsal, mekansal, kültürel sınırlar içinde “makbul” hale gelebilirsiniz.
Dolayısıyla eşcinsellik güç ilişkilerinden arınmış, nötr bir alan değildir; boylu boyunca ataerkiye tabidir.
“Heteroseksüellik Tehlikelidir” makalesinin yazarı Preciado’nun sunduğu bir (yazıyla bir) veriye göre ise şiddet, taciz, istismar heterosekseül ilişkilerde olmaktadır. Yazarın “kolayca vardığı bu sonucun” konuyu erkek egemenliğinden hızlıca “heteroseksüelliğe” getirmesi şaşırtıcı değildir. Ne ki LGBTİ+ ilişkilerle ilgili çeşitli şiddet verileri yazarın “heteroseksüellik eşittir şiddet” temel tezini hepten sorgulanır hale getirmektedir.(3) Bu durumda “hetero-ataerki” kavramının, ataerkinin hangi bölmesini aklamaya çalıştığını da sormak doğal olacaktır.
Sonuçta yazarın yaklaşımı yalnızca kavramsal olarak sorunlu değildir; yöntemsel olarak da açık biçimde özcüdür. Tarih-üstü bir “kötülük tohumu” olarak heteroseksüellik çağlar boyu ataerkiyi üretmiştir. Tam da bu nedenle, yazarın vardığı sonuç politik olarak anlamsızdır:
“(…)bir sosyal yeniden üretim kurumu olarak ailenin ortadan kaldırılması talebinde bulunulmalıdır. Evlenmemize gerek yok. Ataerkil aileler kurmamıza gerek yok. Tek eşliliğin, genetik soyun ve hetero-ataerkil ailenin ötesine geçen yeni politik iş birliği biçimleri icat etmeliyiz.”
Dünyamızda halen yarım milyar kadın adını dahi yazamamaktadır. En gelişkin ülkelerde bile kadının ekonomik bağımsızlığı diye bir şey sağlanamamıştır. Kadınlar hemen her ülkede esnek, güvencesiz, en ucuz işlerin bir numaralı adresidir. Kadınlar yasalarda tanınan boşanma hakkını kullanmak istedikleri için öldürülmektedirler. Kadınlar örneğin kimi islam ülkelerinde “tek eşliliğin ötesine” geçen erkeklerin eşi olmak durumundadır.
Ama siz yine de “evlenmeyerek” ve heteroseksüelliği reddederek bu düzeni bozabilirsiniz(!)
KAYNAKLAR
1- https://ilerihaber.org/icerik/ceviri-heteroseksuellik-tehlikelidir-121991.html
2- David M. Halperin, “Cinselliğin Bir Tarihi Var mıdır?” Queer Tahayyül, Sel Yayıncılık(2013); s.91