Süreç boşluk tanımıyor ve eğer sol muhalefet bu boşluğu doldurmakta, zamanında ve yerinde müdahale etmekte geç kalırsa, maalesef gündemin dışına itilecek ve sadece “var” olduğunu kanıtlamak için enerjisini daha çok kendisine harcamak zorunda kalacak.
Sol muhalefetin yükselen enerjisini gündemin kenarına itmeye veya yedeklemeye dönük rahatlığa sahip olanları huzursuz etmek ve sol muhalefetin etki gücünü hissettirmek ve bu hissi toplumsal muhalefetin ana gücü haline getirmek, olmazsa olmaz olarak karşımızda duruyor.
Politik uyanıklığı elden bıraktığımız anda, kendisini “oyun kurucu” olarak gören gövdenin her söylemi, her çıkışı bizim de başımıza bela olacaktır.
Erdoğan ve onun temsil ettiği sisteme karşı, güç birlikteliğinde ilkesel duruşumuzu net olarak tarif ederken, farklılığımızı da ortaya koymak, eleştirel duruşumuzu sergilemek ve en önemlisi alternatif siyaseti görünür kılarak, hem iktidardan, hem de ona karşı yapılan muhalefetten rahatsız olan kesimlere güven veren duruşu hakim kılmalıyız.
Bu “keskin” görünen cümleler, içinde bulunduğumuz duruma abartılı gelebilir belki, lakin “görünen köy kılavuz istemez” sözünden hareketle ifade etmek gerekirse, sol siyasetin merkeze oturabileceği o boşluk henüz doldurulabilmiş değil.
Merkez düzen siyasetine ve onun yarattığı çaresizliğe mahkum edilmiş milyonların, bir anda yüzünü sola dönmesini de beklemiyor elbette kimse.
Yaratılan çaresizliğin en büyük engel olduğu gerçeği aşikar ama öte yandan, bu çaresizlik hissine rağmen yüzünü güvenebileceği bir siyasete dönecek ve el verebilecek yüzbinler olduğunun da üstünden atlayamayız.
Bir siyaset öznesine, insanlar sadece iktidar olacağı duygusuyla oy vermezler. Kim gelirse gelsin, kurulu düzenin devam edeceğine ve hayatlarında hiç bir şeyin değişmeyeceğine inanan binler, on binler, hayalini kurdukları dünyayı temsil eden güçlü bir siyasetin varlığına da gönül verirler.
Rahatsız edici olmasını ve kurulu düzenden beslenen partilere karşı itirazlarını büyütmesini de arzularlar ve bu arzuyu, inadı ve inancı güvenle taşıyacak bir siyaset pratiği gördüklerinde, ona el verir, söz verir ve en önemlisi onu koruyan bir çeper oluştururlar.
İşte bu çeperi kurabileceğimiz bir anın içindeyiz.
Küçük, büyük demeden ortaya koyduğumuz her ses, verdiğimiz her el, beklediğimiz ve talep ettiğimiz siyaseti de, elini taşın altına koyanları da güçlendirecektir.
Birlikte güçlenmek budur ve belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz, özlediğimiz şeydir bu.
İşe bunun için kolları sıvamalı, aklımızı buluşturmalı ve ellerimizi birbirimize uzatmalıyız.
İnsanları güvensizliğe mahkum etmiş, yalnızlaştırmış, umutsuzlaştırmış, birbirine küstürmüş ve bundan mecburiyetler yaratmış olanlara karşı, yeniden güveni, birlikte olmayı, umutlanmayı kazanmak zorundayız.
Bunu kazandığımızda, onlar kaybedecekler çünkü.
Bizden çaldıkları hayatları, umutları, hayallerimizi geri almanın tek yoludur bu çünkü.
Ve boşluğu hızla doldurmanın en kıymetli serüvenidir.