“Proje” terimi için baştan bir açıklama yapalım: Aslında görece dar tanımlanması, az sonra sözünü edeceğimiz “vizyonların” hiçbiri için kullanılmaması gereken bir terimdir.
Ama anlatımda kolaylık olsun diye burada böyle yapacağız.
Neyse, konuya gelelim:
Diyelim ülkedeki duruma biraz yukarıdan bakan, ama az çok okumuş, dünyaya ve Türkiye’ye ilişkin belirli fikirleri olan on beş yirmi kişi oturmuş “beyin fırtınası” yapıyor.
Bu sırada üç “proje” ortaya atılıyor.
Projelerden ikisi şu tür çekince ve itirazlarla karşılanıyor:
“Şimdiye kadar nerede olmuş ki...”
“Geçmiş olsun, bundan sonra artık mümkün değil…”
“O dönemler geçti gitti…”
İkisinin ardından üçüncü proje de kabul görmüyor; ancak buna ilişkin çekince ve itirazlar ilk ikisinden farklı gibi:
“Kulağa hoş geliyor, ama gerçekleşmesi çok güç değil mi?”
“Gerçekten iyi, hoş, ama o kadar çok ön koşulu, daha önceden gerçekleşmesi gereken o kadar çok şey var ki…”
“Bir ara denendi, ama sonunda…”
***
Durum böyleyse, bizim yargımız da şudur: Üçüncü proje, her şeye rağmen diğer ikisinden daha cazip, daha gerçekçi, daha uğraşmaya değer sayılmalıdır.
“Projeler”, sırasıyla, liberal, ulusalcı ve sosyalist projelerdir.
Liberal proje?
Liberal düşünce, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir ülkede kendi kimliğiyle, kendi adına siyasal bir güç, tam tamına kendine ait bir projenin kovalayıcısı olamamıştır. 19. yüzyılın önemli düşünce akımlarından biri olarak, muhafazakâr, sosyal demokrat ve sosyalist siyasetlere, modernleşme akımlarına sızarak kendini var edebilmiştir.
Dünya çapında en büyük canlanmayı yaşadığı, her yere sızıp her oluşumu etkilediği 1990-2000 döneminde bile ayrı bir siyasal mahreç bulup buradan ak(a)mamış, geçmişten devraldığını sürdürerek ülkelerin geleneksel siyasal yapılanmalarına şu ya da bu ölçüde nüfuz edebilmiştir.
Şimdi bu dönem de kapanmıştır.
Piyasacılık, emek düşmanlığı ve metalaştırma gibi bugün düzen içi her siyasal aktörün amentüsü haline gelmiş “temelini” bir yana bırakırsak, devleti, toplumu, insan ilişkilerini, üretimin örgütlenmesini, uluslararası süreçleri, “küreselleşmeyi” vb. baştan sona yeniden şekillendirme iddiasındaki bir “proje” olarak iflas etmiştir.
Özellikle “batıya” baktığında bunu göremeyen, hiçbir şey göremiyor demektir.
***
Ulusalcılık?
Bugün için, en başta ne olduğu, tam olarak ne anlama geldiği pek açık değildir.
20. yüzyıl başlarında ulusların ve ülkelerin emperyalizme karşı mücadelesinde anlam kazanmış, ardından dünya sosyalist sisteminin varlığında belirli bir karşılığa sahip “proje” olma özelliğini sürdürmüştür.
Emperyalist-kapitalist sistemden kopacaksın… Ulusal kaynaklarına sahip çıkıp bunların başkalarına peşkeş çekilmesine izin vermeyeceksin… Planlı bir kalkınma-sanayileşme rotası izleyeceksin… Kamu sektörüne ağırlık tanıyıp metalaşma süreçlerine sınır çizecek, daha fazla alanı metasızlaştıracaksın (dekomodifikasyon)…
İyi değil mi?
Gerçekten iyidir. Üstelik bunlar, ulusalcılık bir yana herhangi bir sosyalist iktidarın ilk ağızda yapması gerekenlerdir…
O zaman?
O zaman şu ki yukarıda anlatmaya çalıştığımız içeriğiyle ulusalcılık da artık mazi olmuştur.
Geçmişte, iki kutuplu dünya sisteminin varlığında, ülkelerdeki sermaye sınıfının zayıflığı, olanın da gözünü önce iç pazara dikmesi, metalaşmamış alanların varlığı, dünya kapitalizminin bugünkü entegrasyon düzeyinin henüz çok gerisinde olması ve eğitimli küçük burjuva kadroların yol arayışları, ulusalcı projeye belirli bir anlam kazandırıyordu.
Bugün hiçbiri yoktur.
Bugünkü ulusalcılığın karşılığı, geçmiştekinin tam tersine, her alanı metalaştırarak, elinde ne varsa dışa açarak ve emeği baskı altında tutarak uluslararası sistemde “iyi bir yer” kapma çabasından başka bir şey değildir.
Ona da geçmiş olsun…
***
Bunlar, “sosyalist projenin” kolay olduğu anlamına gelmiyor elbette.
Gerçekten zorlu pek çok önkoşulu, ön gereklilikleri vardır.
Ama diğer ikisine bakıldığında daha “gerçekçi” saymak için pek çok neden de vardır.
Liberaller ve ulusalcılar “bizim projemiz hele bir gerçekleşsin, siz oradan devam edersiniz” diyeceklerdir…
Oysa tersini söylemek gerekmektedir: Bizim projemiz hele bir gerçekleşsin, belki sizler de burada en azından kimi duyarlılıklarınızın karşılığını bulursunuz…