AKP’nin Türkiye’yi “bir yerlere” taşıma niyetini boşa çıkarma ve bu iktidarı önce geriletip sonra def etme açısından neyin gerektiği son derece açık: Toplumun çeşitli kesimlerini kapsayan, eylemli, sürekli hareket halinde bir direniş ve karşı mücadele cephesinin örülmesi…
Burada eylemliliğe ve hareketliliğe yapılan vurgu sadece “hareket=bereket” formülünden kaynaklanmamaktadır. Ulaştığı boyutlara paralel olarak eylemlilik ve hareket önce katılımcılarında özgüven oluşturur, kararlılığı pekiştirir. Sonra, karşı tarafta paniğe yol açar; çarşafa dolanmasını, iyiden iyiye akıl ve mantık dışı işlere yönelmesini sağlar.
Bunlar iyi şeylerdir ve örneğin Birleşik Haziran Hareketi’nin temel görevinin bu olduğu da herhalde açıktır.
Hepsine tamam; ancak böyle bir eylemlilik ve hareketlilik için çaba harcanırken, kimi ivedi görevleri unutmamak, eylemi ve hareketi mutlaka “başka” girdilerle beslemek gerekiyor.
Neyi kastediyoruz?
***
O dönemi yaşayan ya da sonradan okuyan pek çok kişi 1960’larda sosyalist hareketin düşünce-bilim-kültür-sanat alanlarında ciddi bir ağırlığı olduğunu kabul edecektir. Biz kavramı biraz abartılı bulsak bile solun o dönemde söz konusu alanlarda kendi “hegemonyasını” kabul ettirdiğini söyleyenler de vardır.
Kastettiğimiz, eylemliliğin ve hareketliliğin 60’lardakine benzer bir hamle ile pekiştirilmesi, tamamlanması ya da taçlandırılması gerekliliğidir. Şimdilik “hegemonya” demeyelim; ama üzerinde anlaşılmış görünen eylemlilik ve hareketlilik zorunluluğu, düşünce, bilim, sanat ve kültür alanlarındaki yeni açılımlarla mutlaka takviye edilmelidir.
Bu ihtiyaç, direnç ve mücadele hattında gençlerin ve kadınların özel bir yeri ve ağırlığı olmasından kaynaklanmaktadır. Son on küsur yılda iyice belirginleşen ve yol alan gerici hamleler, görece en ayrımsız biçimde gençlere ve kadınlara vurmakta, en çok onların dünyalarını daraltmakta ve gene en çok onların geleceğini tehdit etmektedir.
Ya işçi sınıfı?
Gençlerin ve kadınların işçi sınıfı içinde zaten ciddi bir ağırlığı vardır.
Peki, açılımlar neden özellikle düşünce, bilim, sanat ve kültür alanlarında gerekiyor?
Üç nedeni var. Birincisi: Bugün özellikle gençler ve kadınlar, kendi varlıkları, bu ülkedeki yerleri, gelecekleri konusunda “ontolojik” denebilecek bir krize itilmektedir. Düşünce, bilim, kültür ve sanat ise bu krizin değerlendirilmesi ve çıkış yollarının bulunması açısından özel fırsatlar, ortamlar ve araçlar sunan alanlardır. İkincisi: AKP rejimi ve düşüncesi en başta ve en fazla bu alanları kurutmakta, aynı alanlarda gerçekliğe ve aydınlığa ait ne varsa ayrımsız hepsine saldırmaktadır. Ve üçüncüsü: Bugünün gençliği, yaşadığı kriz içinde bilime, bilimsel düşünüşe, dünyayı ve yaşamı anlamlandıracak özel mesajlara geçmiş dönemlerin genç kuşaklarına göre daha fazla ilgi duymaktadır.
O zaman?
***
O zaman gerekli olan, daha fazla bilim, bilim tarihi ve aydınlanma düşüncesidir. Daha fazla “tarihsel materyalizm” dersleridir. Laiklik, cumhuriyet, yurttaşlık gibi kavramların günümüz koşullarında daha fazla açımlanması, içlerinin daha iyi doldurulmasıdır. Evrim teorisinin ve çevre sorunlarının daha yaygın ve yetkin biçimde ele alınıp işlenmesidir. Daha az “iç hesaplaşma” filmi, daha fazla (yavan olmayan) “toplumsal içerikli” filmdir. Daha fazla AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) daha fazla HO’dur (60’lı ve 70’li yılların “Halk Oyuncuları”). İcabında Orhan Pamuk’un karşısına Nazım gene çıkartılsın; ama daha fazla bugünün mücadelesine bugünün gerçeklerinden kalkarak çağrı yapan şiirlerdir…
Kim yapsın?
***
Türkiye sosyalist hareketinin örgütlü kesimleri vardır; herhangi bir sosyalist örgüte mensup olmayan sosyalistler vardır. Aralarında, anılan alanlarda yeni işler yapabilecek birikime ve hevese sahip çok sayıda kişi olduğu su götürmez.
Makul geliyorsa, böyle bir görevin ortada durduğu bilinmelidir.
Sonra, Birleşik Haziran Hareketi vardır ve aynı yetkinlik ve birikimde çok sayıda insanı saflarında barındırdığı bilinmektedir.
O zaman, BHH de bu alana el almalı, gerekeni yapmalıdır.
Evet, örgütlerin olsun BHH’nin olsun özellikle bu dönemde çeşitli sorunları, yüklü gündemleri vardır. Ancak kimsenin kuşkusu olmasın: Sözünü ettiğimiz alanlardaki ciddi çalışmalar ve ürünler hem kimi sorunların üstesinden daha kolay gelinmesini sağlayacak hem de mevcut gündemi ek ağırlık oluşturmadan zenginleştirecektir.