Fail suç 'mahalline' döner mi?

YSK’nın İstanbul belediye başkanlığı seçimine ilişkin kararını bugün (26 Nisan) açıklayabileceğini söyleyenler var. Bu yazı yazıldığı sırada henüz böyle bir karar açıklanmamıştı…

Ne olabilir?

YSK’nın seçimin yenilenmesi kararı alması ihtimal dâhilindedir. “YSK” diyoruz; ama karar ne yönde olursa olsun bunun aslında cumhur ittifakının kararı olacağını, her birinin belirli hesaplara işaret edeceğini herkes biliyor.

Son yazımızda, Erdoğan’ın “kızgın demiri soğutma” ve “Türkiye ittifakı” gibi sözlerinin sonra rücu edilmesi zor sözler olduğuna değinmiştik. Bugün çeşitli yayın organlarında çıkan kimi yorumlar, Erdoğan’ın bu sözlerinin daha uzun vadeli bir perspektife değil İstanbul’daki seçimin yenilenmesi hesabına dayandığına işaret ediyor.

Üzerinde düşünmeye değer.

***

Bizim net olduğunu düşündüğümüz durum şöyle özetlenebilir: Rejimin, 31 Mart’ta uğradığı kaybı zamana yayarak (“4,5 yıl seçim yok”) telafi etmesi, eğriyi uzunca bir zaman dilimi içinde yeniden yukarı çevirmesi mümkün görünmemektedir…Gerek benimsenen siyaset anlayışı gerekse reisin “fıtratı” kısa dönemde hemen harekete geçilmesini gerektirmektedir.

Cumhur İttifakı, toplam seçmenin yaklaşık yarısını oluşturan yedi büyük ilin yönetimini muhalefete kaptırmıştır (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin ve Hatay). Bu illerin, uygulanacak ekonomik politikalarla, geçim koşullarında sağlanacak iyileşmelerle, yeni sosyal yardım düzenlemeleriyle, vb. uzun vadede (yeni seçimlere kadar) yeniden kazanılmasına olanak sağlayacak ortam ve koşullar yoktur ve olmayacaktır.

Bunu kendileri de bilmektedir ve en azından oy farkının çok az olduğu İstanbul’u yeniden kazanmak için “başka yollara” başvurmaları hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. “Başka yollar” derken sadece hile hurda işlerini kastetmiyoruz; 7 Haziran-1 Kasım 2015 aralığında yaşananların aynısı olmasa bile benzeri tasarruflar da buna dâhildir.

Polisiye romanlara meraklı olanlar bilirler: Fail, suç mahalline yeniden dönmek için karşı konulamaz bir istek duyar… Burada, suç mahalline değilse bile tarihine dönmek isteyecek bir siyasal failden söz edebiliriz. 

Ne var ki “yeniden kazanma”, sandığa gitmeyen AKP seçmenini, İyi Parti çevresinde olanları ve en önemlisi İstanbul’un Kürt seçmenini bir şekilde kendisi için oy kullanmak üzere yeniden sandığa götürme hesabına dayanıyorsa, bunun “meşru” yolları çok sınırlı olduğu gibi garantisi de yoktur…

“Şöyle yaparlarsa olur” diyemeyiz; bu tür “zekâ gösterilerinin” hırsıza yol gösterme anlamına geleceği unutulmamalıdır.

Sonuç şu oluyor: İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı demek, işin içinde mutlaka bir alicengiz oyunu olması demektir…

***

Başta söylediğimiz her durumda geçerlidir.

Yani İstanbul seçimi yenilense de yenilenmese de zaman Cumhur İttifakı aleyhine işleyecektir ve bunu hesap eden ittifak önümüzdeki kısa vadede mutlaka yeni birtakım girişimlere başvuracaktır.  

Bunlar, elbette “normal olmayan” girişimler olacaktır.

Cumhur İttifakının yitirdiği büyük illere dönersek, bunlardan dördünde (İstanbul, Ankara, Antalya ve Mersin) oy farkı “normal olmayan” yollardan kapatılabilecek gibidir. Bizce, İstanbul’daki seçimin yenilenmesi ve “farklı bir sonuç” vermesi durumunda bunun arkası gelecek, Türkiye bir ihtimal yeniden bir seçim sathı mailine sokulacaktır. 

Özeti şu: Türkiye’nin önümüzdeki 4,5 yılı gerçekten seçimsiz geçirmesi pek mümkün görünmemektedir ve kim ne derse desin “normalleşme” falan da yaşanmayacaktır.

“Normalleşme” demişken…

Türkiye’de “çok partili” sistemin 73 yıllık geçmişi vardır. Askeri müdahaleler sonrası bu dönemin toplam 8 yılı seçimsiz geçmiştir, geriye 65 yıllık bir deneyim kalmaktadır.

Sahi, bu 65 yıllık deneyimin hangi kesitinde siyaset gerçek anlamda “normal” yaşanmıştır da bundan sonrası için normalleşme beklenmektedir?