Dragiçeviç: Bir babanın çığlığı Balkanlardaki sessizliği yırtabilir mi?

Aşağıda okuyacaklarınız çok tanıdık bir hikâye. Evladını kaybeden bir babanın adalet istemesi ve gözü dönmüş, ar damarı çatlamış bir siyasetçinin buna verdiği tepki…

David Dragiçeviç Bosna-Hersek’teki özerk Srpska Cumhuriyeti’nin başkenti Banja Luka’da 18 Mart 2018 gecesi kayboldu. Altı gün sonra 21 yaşındaki David Dragiçeviç’in cansız bedeni bir dere yatağında bulundu. Polisin tuttuğu ilk raporlarda David’in “boğulmuş olduğu” ve intihar etmiş olabileceği yazıyordu. Fakat bedeninde darp izleri vardı. Polis raporları değiştirildi ve bu sefer de bir kafede çıkan kavga sonucunda öldürüldüğü geçti raporlara ve bedeninde alkol ve uyuşturucu olduğu yazıldı. David’in babası işin peşini bırakmadı. Baba Dragiçeviç David’in bir cinayet sonucu öldürüldüğünü ve polisin de bu cinayeti ört bas ettiği konusunda iddialı.

Baba Davor Dragiçeviç aylardır David için adalet istiyor. Binlerce kişi destek veriyor bu talebe. Geçtiğimiz yaz verdiği bu eylemler sahibin sesi medyaya yansımamıştı bile. Egemenlerin korkacağı, çekineceği bir durum yoktu. 

Fakat durum değişmeye başladı. Davor Dragiçeviç’in Balkan inadı, baba yüreği, mücadeleyi bırakmadı, pes etmedi. Adalet isteyen yurttaşlar da desteğini esirgemedi. Bir sivil inisiyatif kuruldu. “Pravda Za Davida” (David için Adalet) adını alan sivil inisiyatifin talebi çok net: David Dragiçeviç vakasının yeniden incelenmesi ve şimdiye değin yalan-yanlış tutulan raporların sorumlularının sorgulanması, gerçeğin açığa çıkması. 

Destek eylemlerine katılım arttıkça, “David için Adalet” talebi daha yüksek sesle dile getirildikçe, polisin ve yıllardır Srpska Cumhuriyeti’ni hamasi milliyetçilikle yönetmeye, yolsuzluğu ve sefaleti milliyetçi hamasi siyasetle sürdürmeye alışkın olan siyasetçilerin de baskısı da arttı. Utanmadan, sıkılmadan Dragiçeviç’e Saraybosna’dan gelen Vahabilerin destek verdiği, David’in uyuşturucu bağımlısı olduğu yalanları aktarıldı basına. 

Ekim ayındaki seçimlere kadar milliyetçi lider, Bosna’daki Sırpların reisi Dodik ve çetesi sabretti. En nihayetinde 25 Aralık 2018 günü “David için Adalet” için yürüyenlere polis sert bir şekilde müdahale etti. Gözaltılar oldu. David’in babası da gözaltına alınanlar arasındaydı. Oğlu için adalet isteyen babaya yöneltilen suç: Kamu düzenini bozmak. Cinayetten dolayı bir kişinin bile göz altına alınmadığı bir ülkede, adalet isteyenlere saldırılan bir ülke!

Bu arada Dragiçeviç ailesine destek için Zagreb, Belgrat, Saraybosna ve Novi Sad’da da destek gösterileri oldu. 

Hep mi aynı olur bu Dehak’ın, Yezid’in torunları? 

Milorad Dodik, Bosnalı Sırpların uzun boylu, kabadayı kılıklı, bağırarak konuşan, yıllardır hamasi nutuklarıyla yolsuzlukları ve halkın yaşadığı yoksunluğu ört bas ötmeye çalışan karizmatik lider… Oğlunu öldürülmüş bir babayı belki miting meydanlarında yuhalatmadı ama yalan söylemekten ve iftira atmaktan da utanmadı! David’in babası durumu politize ediyormuş ve dış ve iç mihraklar da durumu istismar ediyormuş. 

“David için Adalet” talebine karşı baskılar arttı ve en sonunda eylemler yasaklandı. Hatta eylemler yasaklanmakla kalmadı, Banja Luka’da yılbaşı eğlencesi bile iptal edildi. Banja Luka belediye başkanı Zeljka Cvijanoviç ise sıkıntısını dile getirdi: “Bu tip şeyler kentimizin imajını zedeliyor ayol!”

Bu süreçte bizi hiç şaşırtmayan bir tavır da din adamlarından geldi. Her akşam Banja Luka’nın merkezindeki Koruyucu İsa kilisesinde oğlunun ruhu için mum yakan David’in annesi Suzana Radovaniç’i içeri sokmuyor “Koruyucu İsa”nın din adamları: “İsa sizi korumaz” diyorlar. Suzana Radovaniç ise umursamıyor: “Ortodoks kilisesi kabul etmiyorsa Katolik kilisesine ya da camiye giderim”

Fakat ortada David’in babası yok! 31 Aralık akşamında beri kimse David’in babasının nerede olduğunu bilmiyor. Polis; “Biz almadık” diyor, Dodik; “İngiltere Konsolosluğuna sığındı” diyor, İngiltere konsolosu; “Bize gelmedi” diyor. Tanıdık hikâyeler…

Öldürülen bir genç, polis ve otoriteler tarafından gerçeğin saklanması, engellenen adalet, adalet isteyen yurttaşlara baskı ve kaybedilen bir baba!

Davor Dragiçeviç’ten hala haber alınamıyor ama “David için Adalet” inisiyatifi eylemlerine devam ediyor. 

Yazının başındaki sorumuzu soralım o zaman: David’in babasının adalet çığlığı Balkanlar’daki sessizliği yırtabilir mi?

Öncelikle David’in babasının talebinin kesinlikle siyasî olmadığını, Davor Dragiçeviç’in herhangi bir siyasî angajmanının bulunmadığını eklememiz lazım. Emekçi bir baba ama siyasî bir duruşu yok. Tek isteği oğlu için adalet. Fakat gittikçe politize olan bir durumu yadsıyamayız. Baba Dragiçeviç ve David için adalet isteyenler çok iyi farkında ki, bu ülkede adaletin olmamasının nedeni senelerdir milliyetçi hamasi söylemlerle halkı uyutan, yolsuzlukları ve yoksulluğu bu şekilde ört bas eden iktidar, “siyasi” bir iktidardır. Gün geçtikçe “adalet” talebinin mücadelesinin siyasallaşması da kaçınılmazdır. Zaten Dodik ve çetesinin korkusu da burada. Bu talebin gün geçtikçe daha da siyasi bir görünüme bürünmesi en büyük korku. Örneğin içişleri bakanının istifasının istenmesi bile korkutuyor Dodik ve çetesini.

Ama ne yazık ki bu korkularının yersiz olduğunu belirtmemiz gerekiyor. İki milyon kişiyi sokaklara dökmüş, dünyada son yılların en büyük direnişine sahne olmuş bir ülkenin yurttaşı olarak, Türkiye’deki kadar bile örgütlenme pratiği olmayan bir coğrafyada bir babanın adalet için yakarışının Balkanlar’daki sessizliği yırtacağına düşünmek hayalperestlik olur. 

Haziran sonrası parklardaki forumların siyasi bir sürekliliği ve etkisinin olmadığı gibi, siyasi bir programın dışında kalmış, siyasî bir programa dokunmayan en basit insanî taleplerin bile buharlaştığı bir dönemden geçiyoruz. 

Elbette ki bir babanın çığlığının siyasallaşması kadar saçma bir şey olmaz. Ama eğer normal koşullarda yaşasaydık… İktidar, otorite, rejim bizim gibi düşünmüyor. Hayatın her alanını siyasallaştıran gerici bir dönemden geçiyoruz ve bu dönemde siyasi bir programın dışında kalan bir talep buharlaşmaya mahkum oluyor.

Bu babanın çığlığının Balkanlar’daki sessizliği yırtma ihtimali de burada yatıyor. Bu çığlığa omuz verebilecek bir siyasî özne var mı? Bunu takiben bir siyasî özne yaratılabilir mi?

*Özgür Dirim Özkan’ın İleri Haber’den önce yayınlanan yazılarına buradan, bazı yazıların İngilizce çevirilerine ise buradan ulaşabilirsiniz.