Doğrular üzerinde kuluçkaya yatmak

Evet, kesinlikle güncellik… Bugünkü rejime karşı neler yapılabileceği… Referanduma uzanan süreçte sola düşen görevler…

Kısacası, konjonktürel görünen…

Bugün bu başlıklara odaklanılması gerektiği konusunda herhangi bir tereddüt olmamalı. Dahası, solun çeşitli öbeklerinin bu gündemde ulaştığı, hiç de küçümsenemeyecek ortaklıkları geliştirerek ileriye yol alınması önemli sonuçlar verecektir.

Bunlar tamam da, bundan daha ötesi sadece ve sadece soldaki örgütlenmelerin kendi özel tefekkür süreçlerine mi sınırlı kalacak? Başka bir deyişle, saray rejiminin, niyetlerinin, referandumun, yani konjonktürel görünenin ötesine geçen başlıklarda soldaki her öbek kendi kabuğunda kendi “özel üretimiyle” mi meşgul olacak?

Arada hiçbir geçişme, değme, tartışma ve “harmanlanma” olmadan?

Aslında, bugün var olan kimi ortaklıklara değip bunları zedeleme ihtimali dolayısıyla nazik bir konudur. Gelgelelim, Türkiye gerçekten çok kritik bir dönemeçtedir ve böyle bir dönemeçte mevcut ortaklıkları zedelememe koşuluyla güncel olanın ötesine geçen tartışmalara giriş yapılmasında, kimi zeminlerin yoklanmasında yarar vardır.

Neyi kastettiğimizi açmaya çalışacağız.

*** 

Bugün Türkiye, zamanında Gramsci’nin organik olanla konjonktürel olan arasında yaptığı ayrımın tersinden okunması gereken bir dönemden geçmektedir.

Gramsci, görece kalıcı olan organik hareketlerle, anlık, gelip geçici, neredeyse tesadüfi gibi görünen ve konjonktürel denebilecek hareketler arasında ayrım yapılması gerektiğini söyler. Aslında konjonktürel olguların da organik hareketlere dayandığını, ancak bunların uzun dönemde tarihsel anlam taşımadıklarını ekler (Quentin Hoare ve Geoffrey Nowell Smith,  Modern Prince, Selections from Prison Notebooks. s. 399,  http://courses.justice.eku.edu/pls330_louis/docs/gramsci-prison-notebooks-vol1.pdf; Türkçe kaynak için: Gramsci, Modern Prens, çeviren: Pars Esin, Birey ve Toplum Yayınları 1984, ss. 77-78).

Şimdi diyoruz ki, AKP iktidarında birbirini izleyen “konjonktürel durumlar” artık organik hale gelmiş, “organik olana” dönüşerek Türkiye’nin bugünkü düzenini (yapısını) ortaya çıkarmıştır. Gramsci’nin “tersinden okunması” derken kastettiğimiz budur.  Ve altını çizerek ekliyoruz: 1923’ten bu yana, yani Cumhuriyet tarihinde bu boyutlarda ilk kez ortaya çıkan bir durumdur.

Durum buysa, soru da şudur: Türkiye solu, daha “dar” bir deyişle Türkiye sosyalist hareketi, böyle bir durum karşısında kendi teorik çerçevesini, strateji ve taktiklerini, güncel siyasal pratiğini, örgütlenme araçlarını, propaganda tarzını, “ittifaklar” kurgusunu, hedef kesimlerini vb. gözden geçirme, yeni bir praksis oluşturma ihtiyacını hiç mi duymayacaktır?

Bugün gerçekten solda duran öbeklerin günümüze yalpalamadan, sağa sola savrulmadan, gevşemeden sağ salim gelebilmesini sağlayan kendi ilkeleri, doğruları, tarihsel mirası ve referansları vardır.

Hepsi değerlidir; iyi güzel de, bu değeri bilip üzerine koymak varken hepsinin üzerinde kuluçkaya yatmak yol mudur, çözüm müdür?

Yatılırsa, yatarsak, civciv, kuş, kaz ya da ördek çıkma ihtimali çok düşüktür.

***

60’lardan ve 70’lerden biliyoruz: Türkiye’de sol, “sıradan” denilen insanlara hitap edebildiği ölçüde güçlenmişti.

Bugünse solun kendi “iç” gündemleriyle “sıradan” insanların duyarlılıkları arasındaki açı büyümektedir ve hiç de iyi bir durum değildir.

Siz solun önceki dönemlerinde “artık bu ülkede yaşanmaz” diyen solcu görmüş müydünüz?

Bugün vardır ve hiç de iyi bir durum değildir.

Yakın zamanlara kadar “sol birlik olsun” deyip duran insanların artık bunu da dememeleri “bu halleriyle birlik olsalar ne yazar” noktasına gelinmesinin göstergesi sayılamaz mı?

“Ben yerimde sağlam dururum, sonra haklılığım ortaya çıkar” diyenler gerçekten haklı olsalar bile “sonra” bu haklılığı teslim edecek durumda insan kalmayabileceğini düşünüyorlar mı?

***

Bugün söylendiğinde “ne kadar ortodoks, sağlam ve doğru” denilen şeyleri geçmişe, 80’lere, 70’lere, 60’lara, hatta daha gerilere projekte ettiğinizde bu dönemlerin hepsi için yine “doğru” buluyorsanız bilin ki bunlar gerçekten doğrudur.

Ama bilin ki sadece bir müktesebatın parçaları sayılabilecek doğrulardır.

Üzerinde kuluçkaya yatarak bir şey elde edilemeyecek doğrular…