Çürümeye karşı duranlar
Bu düzene vicdanıyla aklıyla cesaretiyle direnecek hâlâ milyonlar var. Cesaret büyürken, çürüyenler elbet ayıklanacaktır.
Son yıllarda en çok kullandığımız kavramlardan ikisi galiba “çürüme ve çöküş” oldu. Bir yapı önce yavaş yavaş çürür, sonra temellerinin zayıfladığı yerden ya da dış bir darbeyle birden çöker.
Sağlık sistemini bilerek çürüttüler. Doktorlar, ya yurt dışına ya da özel hastanelere gitti. Sağlık Bakanı kim? Özel hastane sahibi Fahrettin Koca. Bu süreçte hastanelerinin cirosu ne kadar arttı acaba? Sistemi bozdular ve halkı doktorlarla karşı karşıya bıraktılar. Soyutlama becerisi belli olan halkımız da suçu doktorlara yükleyip onu çözümü onlara şiddet uygulamakta buldu. Buna karşı da bir çözüm getirmediler çünkü kendi gemileri yürüyordu! Kamuoyunda düşmanlaştırmaya çalıştılar. Pandemi döneminde olağanüstü yük çeken doktorların çalışma şartlarını bir türlü düzeltmediler. Yetmedi döner sermayelerini kestiler. Onlar da çözümü bu sistemi terketmekte buldular. Randevu alacak uzman dr zor bulamıyorsunuz artık devlet hastanelerinde...
Turizm Bakanı, kıyıdaki en değerli arazileri kendi oteller grubuna ihale ediyor. Kıyı yönetmeliklerini değiştirerek deniz kenarlarında ki araziler için tek yetkili bu Bakanlık haline geliyor. Ormanlarda da park yönetmeliği adı altında yeni bir yönetmelik çıkarıldı. Ormanlık alanlardaki piknik ve mesire yerleri, hem yapılaşmaya hem de ihaleye açılıyor. Son kalan doğal alanlar böylece kamunun elinden de gidiyor, doğal alan olmaktan da çıkıyor.
Ekonomiyi söylemeye gerek yok. Son 20 yılın en büyük enflasyonu ile karşı karşıyayız. Her an bir dış borç ödeme krizinin içinde bulabiliriz kendimizi. Son altı yıl içinde emekçinin/ücretlinin GSYH’den aldığı pay %6,8 düşerken sermaye kesiminin sürekli artış halinde…
Adalet ve eğitim sistemini anlatmaya sayfalar yetmez. Daha önce çok yazdık, ama kısaca: Adalet yok, eğitim öldü...
Bu koşullara, bu çürümeye karşı direnenler de hep oldu. En çok Gezi Direnişinde görmüşsünüzdür onları. Meydanları doldurmuşlardı. Milyondular.
Kazdağları’ndan İkizdere’ye İkizköy’den Hevsel Bahçelerine, Validebağ’dan Munzur Çayına kadar doğasını çevresini savunan direnen binler var hâla. Meslek odaları, mesela Tabip Odası sağlıkta bu çürümeye karşı var gücüyle sesini çıkarmaya çalışıyor. Haber peşinde koşan polis saldırısına uğrayan gazeteciler, bağımsız akademisyenler, Boğaziçi öğrenci ve öğretim üyeleri, barınamayan öğrenciler, atık işçileri, Kadın Hareketi, Kürt Hareketi…
Bir de Soma’da, Ermenek’te iş cinayetlerinde ölen madencilerin yanında olanlar vardı. Kentsel dönüşüm adı altında oluşan ranta karşı direnenler… Çorlu Tren Faciasında mağdur ailelerin yanında olanlar, Aladağ’da yurt yangınında çocukların hakkını arayanlar vardı. Toplumsal mücadele alanlarını özellikle Çağdaş Hukukçular Derneği’ne bağlı avukatlar hiç boş bırakmadılar. Bu olaylarda hep mağdurların, eylemcilerin yanında, hep çürümenin karşısındaydılar. Onlar bu ülkenin sağlam kalmış vicdanıydılar.
Sonra sistem onlardan intikamını almaya çalıştı. ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı’yı 2017 Kasım ayından beri arkadaşlarıyla beraber içerde tutuyorlar. Soma Maden Katliamında halka karşı suç işleyen şirket sahipleri ise serbest…
Yine bu davalarda hep en önlerde olan avukat Can Atalay’ı sonradan uydurulmuş ve hiç bir yerden dikiş tutmayan Gezi Davasında tutukladılar. Muhalefetin değişik kesimlerinden özenle kolajlanmış bir araya getirilmiş Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden ile beraber hala tutuklular. Geçen hafta davanın gerekçeli kararı açıklandı. Bilebileceğiniz gibi kararda bir gerekçe yoktu. Bu insanların somut ne ile suçlandıkları belli değildi. Gezi İsyanı zaten bir suçla itham edilebilir mi? Ama iktidar, hem kendince intikamını alıyor hem de halka yeni bir gözdağı veriyor. Çünkü çürüyen bir yapı, sağlam kalmış vicdanlara tahammül edemez. Kendini normal kılabilmesi için toplumu da çürütmesi gerekir.
Ancak, bu düzene vicdanıyla aklıyla cesaretiyle direnecek hâlâ milyonlar var. Cesaret büyürken, çürüyenler elbet ayıklanacaktır.
Bu hepimiz için bir görevdir.