Dün iktidar ve onun güdümünde olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Cumhuriyet tarihinin en adaletsiz, hukuk dışı, faşizan kararına imza atıldı.
Ülkemizin içine düşürüldüğü bu durum nedeniyle çok üzgünüz ancak bilinsin ki öfkemiz üzüntümüzden çok daha büyük.Hukuka, adalete, vicdana ihanet edilmiş, ülkemizdeki yargı organları diktatörün katibi haline dönüştürülmüştür. Ancak şunu tüm Türkiye halkı çok iyi biliyor: YSK'nın dün AKP'li bir temsilci tarafından açıklanan iptal kararı, bir paçavradan ibarettir.
Yazdıranı, yazanı ve okuyanı tarihin çöplüğüne gidecek olan bir paçavra halkımızın kaderini tayin edemez, edemeyecektir.
Aynı zarfa atılan dört oydan yalnız birinin reddedilmesi, hukuk kitapları tarafından açıklanamaz.
Onay verilen seçim görevlilerinin seçim sonuçlarının ardından kabul edilmemesi hukuk çerçevesine sığmaz.
Adaylığına izin verilen seçilmiş kişinin, bir Saray kararnamesinde adı geçtiği için görevden alınması hukukla izah edilemez.
Demek ki YSK'nın verdiği kararlar siyasidir, siyasi olmanın da ötesinde faşizmin fermanları derekesindedir, seviyesizdir.
Yargı kararlarının tepesindeki "Türk Milleti adına" ibaresi kalkmıştır. Kararlar kişisel ikbal düşkünü bir diktatör adına verilmektedir. Bu utanç, 82 milyona, bu ülkenin onuruyla, namusuyla, alın teriyle geçinen insanlarına asla mal edilemez.
Dün YSK tarafından alınan kararın anlamı açıktır; halkın çıkarlarını korumak zorunda olan kurumlar, kişilere, Saray’a, cemaatlere, tarikatlara, vakıflara, derneklere ve bunların hepsinin bağlı olduğu tek adama biat ettiklerini, yalnızca ona hizmet ettiklerini ilan etmiştir.
***
Devletin tüm olanakları AKP’nin seçimi kazanması için seferber edilmiş, AKP dışındaki tüm tercihler gayr-ı meşru ilan edilmiştir. İnsanların baskı ve gerektiğinde şiddetle teslim alınmaya çalışıldığı bir seçim süreci yaşanmıştır.
Milyon dolarlar yatırarak, tüm basını kontrol altına alarak, ülkenin vergileriyle kurulan Anadolu Ajansı’nı payanda yaparak galibiyet aradılar. Şimdi tehditle, cinayetle, yalanla, düşmanlıkla kazanamadıkları seçimi sandık darbesiyle gasp etmeye çalışmaktadırlar.
Tüm bunlara rağmen, usulsüz, hukuksuz ve vicdansız uğraşlarına rağmen, belki de imkansız gibi görülen gerçek oldu.Halkımız el birliği, güç birliği, akıl ve yürek birliği ile AKP’ye ağır bir yenilgi yaşatmıştır.
AKP kaybetmiştir.
***
Evet kaybettiler. Sonra itiraz ettiler. Tekrar saydılar. Tekrar itiraz ettiler, mazbataları vermediler ama olmadı. Şimdi YSK tarafından atanan, denetlenen sandık görevlilerini suçlayarak İstanbul seçimini iptal edip kayyum atadılar.
Sandık kurullarının oluşumunda şaibe varmış…
Oysa aynı sandık görevlileri, aynı seçim sistemi ile 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçildi. Saray’ın çıkarlarına hizmet edince seçim meşru sayıldı. Fakat gel gör ki, Saray kaybedince seçim şaibeli, sandık görevlileri FETÖ’cü oldu.
Açık söyleyelim, eğer şaibe aranıyorsa asıl olarak, mühürsüz oyların geçerli sayıldığı… ‘Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği’16 Nisan referandumunda, 24 Haziran seçimlerine bakılmalıdır.
Şaibe aranıyorsa, Tayyip Erdoğan’ın resmi Cumhurbaşkanı sıfatı kazandığı sürece bakılmalıdır.
Şimdi hiç kimse çıkıp bize bu iptalin hukuki bir karar olduğunu anlatmaya kalkmasın.Bu düpedüz siyasi bir komplodur ve sorumlusu AKP’dir, Saray’dır.
AKP suç klasörlerine, halkın iradesini gasp etmeyi, yeni ve bu kez çok ağır bir hırsızlık dosyasını eklemiştir.Bunun hesabını mutlaka verecektir.
***
Türkiye'nin 150 yıllık demokrasi tarihi, kanla, gözyaşıyla, emekle kurulmuş tüm değerleri ayaklar altına alınmak istenmektedir.
Emeğe saldırı, kadına saldırı, özgürlüklere saldırı, gençlere saldırı, gazetecilere saldırı, yerlerde sürüklenen annelerezulüm ve nihayet sandığa, halkın iradesine saldırı... Bunlar bir bütünün parçalarıdır. Bunlar AKP’nin Türkiye’yi karanlığa sürüklediği sürecin adımlarıdır.
YSK'nin İstanbul seçimlerini iptal ve büyükşehir belediyesine kayyum atama kararının, seçilmiş KHK'li belediye başkanlarına mazbata vermeme kararından hiçbir farkı yoktur.
Saldırı aynıdır, faşizm tektir. Faşizme direnilir. Direneceğiz.
Batı'daki direniş Doğu'ya, Doğu'daki direniş Batı'ya güç verecek. Türk emekçilerinin direnişi ile Kürt yoksullarının birlikte direnişi mücadelemizi zafere taşıyacaktır.
Bu noktada şunu özellikle belirtmek istiyoruz; halklar arasındaki bu bütünlüğü bozucu her tür girişim niyeti ne olursa olsun iktidarın ekmeğine yağ sürmektedir.Türkiye’de bütün halkların bugün bir düşmanı vardır, o da AKP-Saray iktidarıdır.
***
Bizler bu ülkenin devrimcileri olarak Tayyip Erdoğan’ın bu pervazsız girişimlere cüret etmesinin bir nedeninin de “düzen içi muhalefet” olarak adlandırdığımız muhalefet partilerinin sürecin ihtiyaç duyduğu cesareti gösterememesi olduğunu düşünüyoruz.
Sadece bugün değil bugüne kadar pek çok kritik kavşakta halkın direnme eğilimini güçlendirmek yerine “yeni düzene meşruiyet katan hatalı tutumlar almalarının payı olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak siyaset somut durumun somut tahlilini gerektirir ve biz bugün ülkemizi büyük bir karanlığa sürükleyen iktidar karşısında olabilecek en ileri noktada durmayı bu tartışmadan çok daha önemli buluyoruz.
Biz şimdi şunu biliyor ve umut olarak büyütüyoruz; yenildiler, yok olana, yıkılana, hak ettikleri cezayı bulana kadar tekrar tekrar yenilecekler. Ve en büyük yenilgilerini Türkiye halklarının direnişiyle yaşayacaklar.
***
Türkiye İşçi Partisi olarak AKP’ye karşı yıllardır kesintisiz mücadele eden bu ülkenin tüm ilerici, yurtsever insanlarına sesleniyoruz.
Bu seçim, iki aday arasında bir tercih yapma meselesi değildir. Bu seçim, halk iradesini gasp etmek isteyenlerle halk arasındaki mücadelenin yeni bir evresidir.
Biz bu mücadelenin, bu seçimin tarafıyız.
İlericiler, devrimciler, sosyalistler, emekçiler olarak ve onlar adına, adalet için, Saray'dan kurtulduğumuz güzel günler için tarihi bir yan yana gelme çağrısında bulunuyoruz.
Gün bilinçli birliktelik günüdür...
Emeğiyle, onuruyla, alın teriyle geçinen tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz.Faşistler ve gizli açık işbirlikçileri güçlerini halkı bölmekten alır.
YSK'nın AKP'li temsilcisinin açıkladığı fermanın hemen ardından, Saray Rejimi'nin uyguladığı zulmün en büyük mağdurlarından olan HDP'li kardeşlerimize ve Kürt halkına dönük bir kara propaganda başladı.
Bunu yapan kim varsa bilelim ki, faşizmin dostudur.
Halkı bölmeye dönük çabalar belli ki, binbir safsatayla devam edecek. Ülkeyi Ortadoğu'da kirli savaşlara sokanlar Saray'ın savaşını memleketin savaşı gibi sunmaya kalkışacak. Memleketin, halkın, özgürlüğümüzün, ekmeğimizin bir sorunu varsa o da Saray'ın kendisidir.
Siyaseti saraylarda ve yalnız meclis koltuklarında yapılan bir iş sayanların memleketin geleceğinde yeri yoktur.
Hırsızlığa karşı susan bir halk, ülkesinin kaderini eline alamaz.
Faşizm varsa bölünmeyeceğiz.
Faşizme karşı sesimiz gür çıkacak.
Faşizme karşı örgütleneceğiz.
Faşizmi yeneceğiz.
***
Sona doğru gelmişken bir konuya daha değinelim, tavrımız salt CHP’ye dair ve CHP ile mi ilgili?
Hayır değildir.
Biz CHP’li değiliz, CHP’ye egemen olan zihniyete pek çok başlıkta ciddi eleştirilerimiz var ancak bugün süren tartışma bir AKP-CHP tartışması değildir.
Çağrımız ülkemizin tüm ilerici güçlerine, devrimcilerine, sosyalistlerine ve yurtsever emekçi halkımızadır.
Türkiye İşçi Partisi olarak, tüm ilerici güçlerle birlikte halkın iradesinin gasp edilmemesi için yükseltilecek mücadelede üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Toplumumuzun tüm bireyleri; kadın, erkek, genç, yaşlı, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, yazar, akademisyen, gazeteci, sanatçı hep birlikte demokrasiye, halk iradesine, adalete, eşitlik anlayışına sahip çıkarak bu dersi vereceğiz.
Gelin hep birlikte bu karanlığa artık kesin olarak son verelim.
Bekle bizi İstanbul diyoruz.
Haramilerin Saltanatını yıkacağız!
Eğer halkın iradesini gasp eden faşistler varsa, bu ülkenin devrimcileri var.
Sen faşistsen, biz devrimciyiz.
Karanlığı dağıtır, ışığa doğru yürürüz.
Işığın önünde Saray varsa, onu da yıkmayı biliriz.