Bir restorasyon teması üzerine çeşitlemeler*

Şu malum “restorasyon” konusunda bu portalda son yazanlar Meriç Şenyüz (Faşizm, Restorasyon, Kriz? 25 Mart 2015) ile Can Soyer’di (Restorasyonu Ne Yapmalı? 25 Mart 2015).

Gerçi konuya biz de değinmiştik; ancak bir kez daha eğilip toparlamakta yarar var.

Kabaca özetlenirse restorasyondan kastedilen şudur: İyice zıvanadan çıkan Erdoğan ve AKP’nin bir şekilde devreden çıkartılması; düzenin, rejimin ve siyasetin sivriliklerden arınmış, daha sakin ve huzurlu bir yapıya kavuşturulması; bu arada solun ve Kürt hareketinin de bu yapıya şöyle ya da böyle “eklemlenmesi”…

“O kadar da kolay değil” diyeceksiniz.

Doğru, ama biz daha ötesini diyeceğiz: Artık nasıl tanımlarsanız belirli “güç odaklarının”, düzen içi siyasal aktörlerin ve “think tank” denilen kişi ve kesimlerin kafalarından böyle bir “proje” geçiyor olsa bile, söz konusu odakların bu konuda aralarında mutabakata varıp düğmeye bastıkları ve “projeyi” fiilen uygulamaya koydukları söylenemez.

Daha doğrusu şöyle: Halen içinden geçtiğimiz ve Haziran seçimlerine uzanan dönemi şekillendiren başat olgu, “restorasyon projesi” değil, Erdoğan ve AKP’nin şimdiden azgın ve daha da azgınlaşacak olan hamleleridir.

Ha, “Bu da restorasyonun bir parçası, AKP (Erdoğan) kasten azgınlaştırılıyor. Öyle ki maksat sonunda herkes çaresiz kalıp restorasyona fit olsun” deniyorsa bu kadarına bizim aklımız ermez…

Yok, “AKP de durumu sezdi, kafasından restorasyon gibi şeyler geçenlere ‘Nah yaparsınız’ diyor” denirse, bunda gerçek payı olabilir. Ancak durumu değiştirmez: İçinde bulunduğumuz döneme damgasını vuran, restorasyon ön uygulamaları değil AKP’nin hamleleridir.

Sonuç: AKP’ye karşı mücadele gündemi ve “AKP’nin geriletilmesi” hedefi, “restorasyon projeleri” dâhil başka hiçbir olasılık (dikkat edin, olasılık diyoruz) tarafından gölgelenmemelidir…

Devam edelim:

Eğer restorasyonsa, bunun için Haziran sonucu oluşacak siyasal tablo beklenmektedir; yani “proje tasavvurları” bundan sonra daha fazla ete kemiğe bürünecek, ilgili aktörlere buna göre rol dağıtımı yapılacaktır. Bu arada ekleyelim: AKP’nin izleyeceği çizginin ve seçim sonuçlarının, “restorasyon projesini/projelerini” boşa düşürmesi gibi bir olasılık da söz konusudur.

Bu konuda şimdilik bu kadar…

***

Bir de, “restorasyon” sözcüğünün savurganca kullanılmasından sakınmak gerekir…

Öyle şeyler söyleniyor ki bunlara bakıp Türkiye’de 1930’dan bu yana 12 (yazıyla on iki) “restorasyon” yaşandığını söylemek mümkündür. Şunu anlatmak istiyoruz: Restorasyon kavramının “eski haline getirme” ve “var olanı yerli yerine oturtma” şeklinde iki anlamı varsa bugün bunlardan birincisini kafalardan silmek gerekir. Böyle bir olasılık hiç ama hiç yoktur…

Sonra, ikinci anlam, yani “var olanı yerli yerine oturtma” kastediliyorsa, bu yöndeki her düzenlemeye “restorasyon” denmesi, kavramın sulandırılmasıdır. Gerçek bir restorasyonda düzen, sermaye birikim modelinde önemli değişikliklere gider; toplumsal sınıflarla olan ilişkilerini yeniden tazeler; üstyapıda kimi kritik düzenlemelere yönelir vb. Bu arada, sol dâhil “muhalif” kesimlere de bu çerçevede yaklaşır.

O zaman soru şudur: Türkiye kapitalizmi bunların hepsini birden gerçekleştirebilecek kapasite ve imkânlara sahip midir değil midir?

Başka her şey bir yana, bu ülkenin solu “Restorasyon, restorasyon gel bana takıl” diyecek kadar basiretsiz midir?

Tartışmaya değer sorulardır.

Yok, “Abi bize zaten her yol restorasyon” deniyorsa o başka…

* Uzun yıllar önce, klasik batı müziğine pek yakınlığı olmayan bir arkadaşımız Brahms’ın “Paganini’nin bir teması üzerine çeşitlemeleri”ni dinleyip beğenmişti. Kendisine Brahms’ın Haydn ve Handel’in temaları üzerine çeşitlemeleri de olduğu söylendiğinde “Yahu bu Brahms kendisi özgün bir şey bestelemeyip ha bire onun bunun teması üzerine çeşitleme mi yapmış?” diye sormuştu. Umarım biz de başka işleri unutup sadece “restorasyon teması üzerine çeşitlemeler” yaptığımız izlenimi vermeyiz.