Bir referandum yazısı daha

Türkiye referanduma nasıl bir ortamda gidecek?

Referandumdan çıkan sonuca göre neler beklenebilir? 

Referanduma uzanan kısa döneme nelerin damga vuracağı aşağı yukarı bellidir. Daha önce de yazmıştık; “kontrol dışı” sarsıcı olaylar bu dönemde rejimin pek işine gelmez. Şimdilik kesin görünen, “hayır” diyeceklere, özellikle bu kesimde sivrilenlere yönelik baskıların daha da yoğunlaşacağıdır. Tercih edilen, her tarafta bombaların patladığı, katliamların yaşandığı bir ortamdan çok insanların susarak, evlerine kapanarak, “her şey olacağına varır” tevekkülüyle sonucu bekleme havasına girmeleridir.  

Sonuçta “evet”e yarayacak bir ortamdır ve “gövde gösterisi” için uygun koşullar olmadığına göre yapılması gereken de, derinden giderek bu ortamda gedikler açılması, “evet”e eğilimli kesimden parçalar koparılmasıdır. 

***

Referandum oldu ve “evet” çıktı diyelim… 

Bir “balkon konuşması” büyük olasılıktır. 

Bu konuşmanın “birleştirici”, “kucaklayıcı” klişeleri tekrarlaması da… 

“Evet” oylarının yüksek çıkması durumunda meclisin “referandumda verilen mesaja uygun” bileşim kazanması için yeni bir seçime gidilmesi de mümkündür.    

Daha ötesi?

Normal koşullarda beklenebilecek olan şudur:  “Evet” sonucunun bir gestasyon (hazım) dönemine bırakılması… Birtakım işlere hemen paldır küldür başlanmaması… Yapılacakların, yani Türkiye’nin tamamıyla yeni bir şekle sokulmasına yönelik işlerin ihtiyatlı bir plan dâhilinde, belirli bir zaman süresine yayılması… 

Ancak…

Ancak, “evet” sonucu çıkması durumunda bu olmayacaktır ve bunun özellikle liberal tayfanın hiç göremediği bir nedeni vardır:  

Türkiye’de belirli biri noktada konumlanan sağın, kendi “daha sağını”, içindeki ve çeperindeki köktenci yönelimleri kontrol edip dizginleyecek formasyonu ve kapasitesi (ve artık niyeti de) yoktur… Cumhuriyet’in getirdiği ve zamanında Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, Milliyetçi Cephe hükümetlerinden ANAP’a kadar çeşitli siyasal iktidarları en azından belirli dengelere mecbur eden frenler de ortadan kalktığına, işlemediğine göre…

“Yürüyelim ya kullarım…” denecektir.  

Dolayısıyla “evet” sonucunu alan bir rejimin “normal” görüneni yapması beklenmemelidir. Hevesle ve acelecilikle işe koyulacak, artık “tabuta son çivi” mi denir, “son darbeler” mi denir, “yüzüp yüzüp kuyruğuna getirme” mi denir, ne denecekse işte onu yapacaktır.

Kimse “itidal”, “normalleşme” vb. beklemesin. 

***

Ya “hayır” çıkarsa?    

Rejimin özellikle son dönemde yapacağını zaten yapmış olduğunu,   “hayır” sonucunun 15 yıllık AKP iktidarında gidenleri geri getirmeyeceğini, Türkiye’yi “dönüştürmeyeceğini” söyleyenleri duyuyoruz. 

Gelgelelim, laboratuvarda tüplere konulmuş birtakım maddeleri birbiriyle karıştırıp tuzu kuru bir kimyager soğukluğu ve ruhsuzluğuyla sonucu bekleyen böylelerinin hiç dikkate almadıkları bir faktör daha vardır: 

İnsan faktörü… 

Başka her şeyi bir yana bırakalım: Referandumdan çıkacak “hayır” sonucunun, insanlarımızı yeniden canlandırıcı, onlara en azından özgüven ve motivasyon kazandırıcı etkileri olacaktır. Altı, üstü, sağı, solu “siyasal ve ideolojik açılardan” o kadar dolu olmasa da “başarı” başarıdır ve insanların buna ihtiyacı vardır. 

İşin bu yanını hiç düşünmüyor, düşünseler de önemsemiyor olabilirler mi? 

Eğer gerçekten böyleyse, sandığa hiç gitmesinler, oy kullanmasınlar… 

Ama kim bilir, belki de onlar haklıdır… 

Sahiden, referandumdan “hayır” çıkar da rejim ve onun reisi buna rağmen istifini hiç bozmaz, hiç endişelenip paniklemez, yeni maceralara kalkışmaz ve “canım sağ olsun, ben zaten yapacağımı yapmıştım” demekle yetinirse, onlar haklı çıkmış olur.
“Hayır” çıkması durumunda rejimin göze alabileceklerini kestirip “bu kadarı bizi aşar, altında kalırız” diyorlarsa bunu açık açık söylemeleri en doğrusu olacaktır.

Ya “Gezi oldu, bizi dağıttı; 7 Haziran 2015’te kıyıda köşede kaldık; ya ‘hayır’ sonucu çıkan bir referandum yeni bir canlılığın ve hareketliliğin vesilesi olursa…” diye endişe ediyorlarsa?

Böyle bir endişeye hiç mahal yoktur. 

Ortalık hele bir canlansın, herkese pay çıkacaktır. 

Onlara da…