Belgesel ve kısa film, sinemanın üvey evladı değil onurudur

Geçen yıl SİYAD’ın olağanüstü genel kurulunda seçilen yeni yönetim olarak bir sonraki  genel kurula kadarki bir buçuk senelik devrede gündemimize gelecek önde gelen etkinliklerden birinin SİYAD’ın geleneksel ödül törenlerinden önümüzdeki yıla denk düşenini gerçekleştirmek olacağı doğal olarak baştan belliydi. 2015 yılının Türkiye sinemasının, sinema yazarlarının oylarıyla belirlenen en iyilerinin ödüllendirileceği bu törene dair verilmesi gereken ilk karar, bizim devreye denk düşen törenin uzunca bir süredir yapılageldiği üzere büyük bir salonda gerçekleştirilecek ‘yüksek profilli’ bir tören mi, yoksa pek çok ülkedeki eleştirmen örgütlerinin ödül törenleri gibi daha mütevazi ölçekte, yani daha küçük bir salonda ve daha kısa süreli bir tören mi olacağına dairdi. Bu ikilemi şöyle aştık: Törenin formel ölçeği, hazırlıklar esnasında sağlanabilecek olanaklara bağlı olarak şekillenecek, ikincil öneme sahipti aslında; yeni bir yönetim olarak yaratmayı hedeflemeye odaklanmamız gereken farklılık ise törenin ölçeğinden bağımsız olarak içeriğindeki muhtelif unsurlara yeni, farklı bir bakışla yaklaşmakla yaratılabilecek yeni bir perspektifin yansıması olmalıydı. Örneğin her bir kategorideki ödülleri kazanan isimleri tören esnasında sahne alarak açıklayacak ve ödülleri sahiplerine takdim edecek isimlerin arasına bu yılki törende sinema sektöründeki sendikaların başkanlarının da dahil edilmesi gibi küçük ama bizce önemli yeniliklerle yansıtmaya çalıştığımız bu perspektifin diğer unsurları 2 Mart’ta Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak törende görünür olacaktır umarız. Bu yazıda ise isimlendirmesi doğrudan yönetim kurullarının uhdesinde olup yine bu perspektifle yaklaştığımız ve dün açıklanan Onur Ödülleri’ne değineceğim.

Onur Ödülleri veya Onursal Ödüller gerek ülkemizdeki, gerek yurtdşındaki pek çok festivalde yaşam boyu başarı ödülü olarak algılanır, hatta bazı festivallerde öyle de adlandırılır, her iki tanımlama arasında aslında nüanslar olsa da. İşte gerek yurtdışında, gerekse ülkemizdeki yaşamboyu başarı ile eşanlamlı algılanışından bağımsız olarak “Onur Ödülü” tanımındaki “onur” sözcüğünün anlamı üzerinde biraz daha derinlemesine durduğumuzda bu ödülü yalnızca yaşam boyu başarı kapsamında değil, aynı zamanda onurlu bir yaşam bağlamında da değerlendirmenin anlamlı olacağı ortaya çıktı. Örneğin Elia Kazan, başarılı bir sinema sanatçısıdır ama sinema sektörü içinde muhbirlik yapmış olduğu için onursuzdur. Dolayısıyla Onur Ödülü için yaşam boyu başarı kuşkusuz gerekli, zorunlu ama tek başına yeterli olmayan bir kriter sayılmalı düşüncesinden hareketle ve Türkiye’de özellikle son dönemde sanatçı kavramındaki erozyona da bir karşı duruş sergileme düşüncesiyle, sinema alanındaki başarılarıyla beraber toplumsal duyarlılıklarıyla da bilinen isimler üzerinden bir seçim yapmaya giriştik.

Çerçeve böyle kurulduğunda belgesel mecrasında üretim yapan sinemacıların da ilk elde akla gelen isimler arasında yeralması kendiliğinden oldu. Ancak bu sayede ayrıca yeni bir vurgu noktası daha ortaya çıkmıştı: Uzun metraj kurmaca filmlerde yeralan sanatçıların yanısıra belgesel ve onunla birlikte ayrıca kısa film mecraları üzerinden tanınmış isimlere de Onur Ödülü vererek belgesel ve kısa film alanlarının da sinemanın asli mecralarından olduğuna vurgu yapma ekseni. Oyuncular Menderes Samancılar ve Gülsen Tuncer ile emektar belgesel sinemacı Ahmet Soner ve belgeselci kimliğinin yanısıra kısa film organizasyonlarının hamisi olarak da tanınan Hilmi Etikan’dan oluşan bu yılki SİYAD Onur Ödülleri sahiplerinin, Türkiye sinemasının aydınlık yüzünün önde gelen örnekleri olarak, bu karanlık günlerde esin kaynağı olmalarını diliyoruz.