İktidar çevrelerinin özellikle pandemi döneminde tutturduğu “aynı gemideyiz” söylemi söylendiği anda karaya vurdu ama Antalya’da gerçekleşen bir olay “aynı gemiyi bilmem ama aynı teknede bile değiliz” dedirtti.
Gerçi zaten alışmıştık. İktidar çevreleri “şu yasak!” dediklerinde, aslında “şu size yasak” demek istiyorlardı. Sosyal mesafe kurallarına uymadan sokakta dolaşmak yasaktı ama binlerce kişiyle bir salonda “lebalep” kongre yapmak serbestti. Ramazanda değil iftar sofraları kurmak eve misafir almak bile yasaktı (hatta pek sayın İçişleri Bakanı müjdeyi duyurmuştu, evlere bile denetime ekipler yollanacaktı artık) ama gördük ki bu da sadece bize yasakmış, yoksa onlar için sorun yokmuş. Lokantalar, kafeler, barlar, kahvehaneler vb aylardır yasaktı ve bu yüzden milyonlarca çalışan işsiz kalmış, ağır bir bunalıma düşmüştü insanlar; ama yine gördük ki bu yasaklar da sadece bizim içinmiş. Zengin çocukları partilerini hız kesmeden vermeye devam ettiler. Biz de bunu göstermelik birkaç baskın sayesinde öğrenebildik, şükürler olsun. Markete çocuğuyla giden ablaya ceza kesen mahir polislerimiz görev başındaydı ama beş yıldızlı otellerde “lebalep” partiler için kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Tam kapanma koşullarında sokağa çıkmak yasaktı ama bu yasak emekçiler için imkansız, zenginler için ise tatil anlamına geliyordu sadece. Yazlıklara yapılan trafiğin kitlenmesine sebep olan büyüklükte akınlar kapanma kararının kimin için ne anlama geldiğinin apaçık belirtisiydi işte.
Virüs sınıf ayırmıyordu gerçekten ama tüm dünyanın gözü önünde Sayın Erkan Baş’ın kitabında belirttiği bir nitelemeyle söylersek “İntikamcı Kapitalizm’in” sınıfları nasıl tam da ortasından ayırdığı artık körlere bile malum oluyordu.
Neyse, artık herkesin gözüne bu kadar batan şeylerin listesi daha da uzamaz, artık daha da abartmazlar canım derken, AKP’nin eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve ailesi 1 Mayıs günü Kemer Marina'dan tekneyle denize açılırken görüntülendi. Sahil Güvenlik'in ve Marina’da cirit atan onca kolluk kuvvetinin gözü önünde tüm tekneler yatarken bir tek tekne denize açılıyordu; sanki “bu yasaklar bizim için değil ki, ne alakası var” demek ister gibi.
Oysa 1 Mayıs günü tüm dünyada kutlanan işçi ve emekçilerin uluslararası bayramının günüydü. Türkiye’de kapanmanın başlayacağı 29 Nisan günü yasak savma kabilinden bir izin verildi. Yüzbinlerce insanın kutladığı 1 Mayıs Bayramını 29 Nisan’da kutladı bu ülkenin işçi ve emekçileri. Gerekçe? 1 Mayıs günü tam kapanma tarihine denk geliyordu ve bu nedenle tüm ülkede sokağa çıkma yasağı vardı…
Aynı 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağına uymayan birkaç emekçi daha vardı. İzmir’de, Hatay’da, Adana’da, Mersin’de ve Antalya’da. Onlar sokağa çıkma yasağına uymadılar çünkü onlar, iktidarın yasaklarına, baskılarına ve sermayeden yana ekonomik politikalarına verebilecekleri en radikal ve bireysel eylemi gerçekleştirdiler. Onlar, intihar ettiler…
Aynı 1 Mayıs günü, aynı ülkede, kimileri öldüler kimileri de nutuk söylediler teknelerde. Aynı 1 Mayıs günü resmi tatil olmasına rağmen milyonlarca emekçi aynı tıkış tepiş servis ve otobüslerde aynı korunmasız işlerine gittiler. Teknedekilerin servetleri büyüsün, şanları yürüsün, havaları artsın diye binlercesi virüse yakalanıp öldüler.
Bir gün emekçiler “lebalep” toplanıp yarattıkları dalgayla o tekneleri alabora edene kadar sürecek bu Saray ve Saltanat. Şimdilik iyi eğlenceler….