AVM’lerdeki oyun alanları ve çocuklarımızın sağlığı

Eğer oğlum hasta olmasaydı ve onun hastalığıyla uğraşmak zorunda kalmasaydık, bu hafta silikozis hastalığının, bir hastalık olarak tanınmasının tarihçesi, sermaye sınıfının bu konuda sürekli ayak diremesi gibi konulara değinecektim.  Ama maalesef haftaya söz veriyorum, umarım bir aksilik olmaz ve yazabilirim. Çocuğumun hastalığıysa bakteriyel enfeksiyon, 4 gün 40’ın altına nadiren düşen ateş, halsizlik vs. vs. Çocuğumuzu kesinlikle steril bir ortamda yetiştirmiyoruz, en azından bunu söyleyebilirim. Ama şunu da söyleyebilirim, ne zaman ki hava kapalı, yağmurlu olsa ve onu alışveriş merkezlerindeki oyun alanlarına götürsek benzer şeyler yaşıyoruz, ateş, halsizlik, kimi zaman üst solunum enfeksiyonu veya daha ağırı…

En azından ampirik olarak saptadığımız bu olgu hakkında, biraz da bu kadar rastlantı olmaz diyerek duyduğum kuşku beni biraz bu konuya eğilmeye itti. Ne zaman bu oyun alanlarına gitsek bir hastalık veya en azından bir halsizlik, rahatsızlık ile karşılaştığımızdan artık yeter dedik, hava ne kadar soğuk olursa olsun dışarına oyun yaratmaya çalışıyoruz. Bu konuda çok fazla haber var, bunların doğruluk derecesini tartışmak uzun bir uğraş, ama en azından medyada bazı uzmanların görüşlerinin yer bulması sevindirici, onları başlangıç olarak baz alabiliriz. Yeşil alanlarımızın yok edildiği, kentsel yaşam alanlarının kentsel talana kurban edildiği İstanbul gibi kentlerde, özellikle hava biraz kötü olduğunda ailelerin gideceği tek yer AVM’ler. Zaten tüm oyun alanı plastik, nasılsa zarar vermez dediğimiz, çoğu havasız, temizliği kuşkulu ortamlara çocuklarımızı atıverdiğimiz de bir gerçek.“Her gün yıkanması gereken toplar, bir çok yerde yıkanmıyor. Bu, çocuklar için büyük risk anlamına geliyor. Aileler ve çocuklar bu konuda bilinçli olmadığı için doğal olarak bu durum kimse tarafından umursanmıyor. Bu sorunun farkına varanlardan birisi, 1980-1991 yılları arasında Birleşmiş Milletler bağlı UNICEF’te çalışan Yılmaz Zengerz oldu. Zenger, Kanada hükümeti tarafından desteklenen “Communication For Health” ve “Comunucating Health” başlıklı belgeselleri hazırlarken farkediyor top havuzlarının taşıdığı büyük riski. Tehlikeyi farkediyor ama hemen arkasından bunun sadece havuz sahibi kuruluşlara ulaşılarak çözülemeyeceğini de farkediyor.”* 

Kanun Hükmünde Kararname ile görevinden ihraç edilen, halkının her zaman yanında bilim üretmiş ve üretecek olan değerli akademisyen Prof.Dr. Nilay Etiler ise, daha 2009 yılında aynı haberde hepimizi uyarıyor:

 “Bu tür ortak oyun alanlarında mutlaka hijyen şartlarına uyulmalıdır. Aksi takdirde, temasla bulaşan bütün deri hastalıkları bakteri, virüs ve parazit aracılığıyla geçebilir. Ayrıca böyle bir ortam, mide-bağırsak hastalıklarının bulaşması için de son derece elverişlidir. Çünkü çocuklar elleriyle oynamakta, eller de sık sık ağıza gittiği için tehlike oluşturmaktadır.”

Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Alp Özkan’ın ise “Kansere Çözüm Var” adlı kitabında alışveriş merkezlerinin; yüksek oranda elektromanyetik dalga içerdiğini, binlerce kişinin taşıdığı cep telefonları, elektrik tesisatları, kablolar, mağazalardaki kredi kartı aletleri ve benzeri ekipmanın gelişmekte olan beyni olumsuz etkilediğini söylüyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Yeşildal ise bu tür yerlerde çocukların bindiği veya ellerini sürdüğü oyuncakların  her gün binlerce el tarafından elendiğini, hem kalabalık ve kapalı alanlardaki damlacık yolu bulaşmalarının, hem de bu oyuncakların üzerine elle bulaşan mikropların, kış aylarındaki enfeksiyonların en  önemli  nedenlerinden birisi olduğunun altını çiziyor. (http://www.milliyet.com.tr/alisveris-merkezleri-hastalik-saciyor-pembenar-yazardetay-saglik-2000946/)

Y.Doç.Dr. Oktay Aydın ise şunları belirtiyor:

-Çocuk oyun alanları mekanın en sevimsiz ve kullanışsız bölümlerine kurulur.

-Fiziksel düzenleme açısından hiçbir özelliği yoktur.

-Isı, ışık ve düzenleme açısından da çokça eksiği olan kuru mekanlardır.

-Göstermelik ve yetersiz oyun malzemeleri bulunur. Bu tür oyun alanlarında ya bir top havuzu ya bir masa-sandalye ya da çocuk evi kurulur bırakılır.

-Hijyen kurallarına uygun değildir.

-Güvenlik açısından yeterince önlem alınmamıştır.

-Güvenlik kamerası ile izlenmez.

-Çocuklarla ilgilenen bir sorumlu yoktur. Çoğu oyun alanında bir sorumlu yoktur. Olanlarda da, sorumlunun tek görevi çocukları gözetlemektir. Genelde bu kişiler, çocuklarla ilgili bir eğitim almadığından, gözcülükten öte bir şey yapamamaktadır. (http://www.gazetevatan.com/yard-doc-dr-oktay-aydin-878572-yazar-yazisi-oyun-alanlarindaki-tehlikeye-dikkat-/)

Alışveriş merkezlerinin bir yaşam tarzı halinde bize dayatıldığı bir gerçek. Ama bu gerçek, sağlıklı bir toplum yaşamı, sağlıklı bir kentleşme ve benzeri tartışmaların ötesinde ayrıca çocuklarımız için de bir tehdit, yapay ve sağlıksız bir dünya. Yalnızca AVM’ler değil, belediyelerin gösteriş için sağa sola koyduğu uydurma çocuk parklarının da güvenlik açısından ne kadar sorunlu olduğu ortada, ki bu konuda daha önce yazmıştım (http://ilerihaber.org/yazar/oyun-parklari-cocuklarimiz-icin-guvenli-mi-31713.html). Betonlaşmaya, yeşil alanlarımızın yok edilmesine, plansız kentleşmeye karşı çıkarken, yalnızca çocuklarımıza kötü bir gelecek kaygısıyla değil, aynı zamanda onların daha şimdiden sağlıklarını hiçe sayan bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu bilelim.


http://www.hurriyet.com.tr/cocuklar-top-havuzu-diye-mikrop-havuzu-nda-oynuyor-12334265