Arınma: Dinsel fundamentalizmin kadın bedenine araçsal bakışının teşhiri

Genç rahibe Cecilia’nın hamile olduğu anlaşıldıktan sonraki muayenesinde, bekaretinin “bozulmamış” olduğunun tespit edildiği beyan ediliyor ve cinsel birleşme yaşamadan hamile kalmış olması bir “mucize” olarak nitelendiriliyor.

Dünya prömiyerini geçen ay bağımsız sinemanın en önemli festivallerinden SXSW’de yapmış olan Arınma (Immaculate) dün (Cuma) ülkemizde de vizyona girdi. Türkiye’de üç hafta önce vizyona girmiş olan Omen: İlk Kehanet’te (The First Omen) olduğu gibi Arınma’nın konusu da İtalya’daki tekinsiz bir manastırda geçiyor ve baş karakter, ABD’den gelip bu manastıra yerleştikten sonra gizemli koşullar altında, kendi iradesi dışında hamile kalan genç bir rahibe.

Geçen hafta bu köşedeki yazımda kaydettiğim üzere Omen: İlk Kehanet’te bu durum, Katolik Kilisesi içinde nüfuz sahibi bazı din adamlarının Batı toplumlarında Tanrıya olan inancın azalmakta oluşu karşısında toplumları yeniden Kilise’nin kucağına itmek için insanlığa korku salacak bir güç olarak Deccal’ın zuhur etmesini sağlamaya dönük bir tezgâhı olarak ifşa ediliyordu. Bir-iki yerde izleyiciyi koltukta sıçratmak için aniden yüksek volümle patlayan ses efektlerini gereksiz yere devreye sokması hariç ana gövdesinde tekinsiz bir atmosferi başarıyla inşa edip son çeyreğinde ise kan-revan açısından tavan yapan neredeyse dört dörtlük bir korku filmi olan Arınma’daki manastır ise Kudüs’ten getirilmiş ve İsa’nın çarmıha gerilmesinde kullanılmış olduğuna inanılan demir bir kazığın kutsal emanet olarak muhafaza edildiği bir manastır. Genç rahibe Cecilia’nın hamile olduğu anlaşıldıktan sonraki muayenesinde, bekaretinin “bozulmamış” olduğunun tespit edildiği beyan ediliyor ve cinsel birleşme yaşamadan hamile kalmış olması bir “mucize” olarak nitelendiriliyor. Ancak genç kadının hastaneye götürülme talebi reddedilerek manastırda bakımının sürdürülmesi ve bir dizi diğer gelişme ortada bir hayli tekinsiz bir durumun olduğunu da belli ediyor; Cecilia’nın hamileliğinin manastır yönetimi tarafından İsa’nın yeryüzünde yeniden zuhur edecek oluşunun emaresi olarak görüldüğü hissediliyor.

Omen: İlk Kehanet ile söz konusu bebeğe dair “göstermeden ima eden” bir mizansen üzerinden kısmen açık uçlu, izleyici yorumuna açık bir film olan Arınma, her iki filmdeki kumpasın nedenleri açısından aynı izleğe sahip olmayabilirler ama dinsel fundamentalizmin kadın bedenine dair araçsal yaklaşımının teşhiri açısından neredeyse tıpatıp benzeşiyorlar. Amerikan çevrimiçi Vulture dergisi film eleştirmeni Bilge Ebiri, ABD’de Anayasa Mahkemesi’nin kürtajın eyaletler üzerinden yasaklanabilmesine cevaz veren kararının ardından Amerikan sinemasından, dinsel kurumların kadınları istemedikleri doğumlara zorlamalarına dair öyküler içeren böylesi filmler çıkmasının şaşırtıcı olmadığını yazmıştı. Gerçekten de her iki filmde de kadın bedeni üzerinde hükümranlık hakkını kendinde gören, kadınların kendi bedenleri üzerindeki tasarruf haklarını yok sayan dinci fanatiklere karşı cansiperane biçimde direnen genç kadınları izliyoruz.

GÜRPINAR UYARLAMASI 'CADI'

Merakla beklenen Hüseyin Rahmi Gürpınar uyarlaması yerli yapım gerilim filmi Cadı da vizyona yeni giren filmler arasında. Karanlıklar içinde elinde üç mumlu bir şamdanla dolaşan korku içindeki genç ve güzel kadın imgesi gibi gotik sinemanın en cazip arketiplerinin bazılarını perdeye taşısa da Cadı ilk yarısının sarkması bir yana daha çok bir televizyon filmini ya da televizyon dizisini andıran bir dokuya ve anlatıma sahip, keza oyunculuk performansları da bu hissi pekiştiriyor. Öte yandan senarist-yönetmen Erman Bostan’ın, Gürpınar’ın 1912 tarihli, aynı adlı romanını uyarlarken son derece serbest bir uyarlama yapma tercihi ve bu tercih doğrultusunda anlatıya yaratıcı biçimde getirdiği dönüşüm ise son derece övgüye değer. Kaynak romanın yönelimi esasen bir batıl inanç eleştirisinden ibaretken Bostan muammanın çözümünü baskıcı çekirdek aile yapısı içindeki travmalarla bağlantılandırmaya yönelmiş ve bu arada baş kadın karakteri sonunda pes eden değil direnerek ayakta kalan bir “kahraman” olarak betimlemiş.