AKP’ye muhalefetin kimi gedikleri

 

Başkaları ne kadar “sorun” olarak kabul eder, bilemeyiz; ama bizce ortada en azından “düşündürücü” sayılması gereken bir durum var: Bugün Türkiye’de AKP iktidarına ve mevcut rejime karşı biriken tepkilerin yaygınlığı ve şiddeti ile bunun geri planındaki düşünsel derinlik ve zenginlik arasında bir dengesizlik görülüyor…

Epey eskilerde, “buhranlı cemiyet gelişkin düşünceye yer tanımaz” denmişti. Bir nedeni belki de budur; kesin bir şey söyleyemiyoruz. Belki asıl neden, kapitalizmin ülkenin öz kaynaklarına ağırlık vererek kalkınma ve sanayileşme gibi davalar peşinde koştuğu, geleceğini beş yıllık kalkınma planlarında aradığı dönemlerin çoktan geride kalmasıdır. Belki, “aydınlanma” dalgasının o dönemlerde henüz inişe geçmemiş olmasıdır…

Dediğimiz gibi, nedenleri hakkında çok kesin konuşamıyoruz; ama gözlemimizde ısrarlıyız: Bugün AKP karşıtı tepkilerin yaygınlığı ve şiddeti, geri plandaki fikri kısırlığı ve yüzeyselliği örtmektedir.

***

Şimdi, yaygın, şiddetli ve sık tekrarlanan tepkilerin arkasındaki fikri temele bir bakalım, neler göreceğiz: Güçlendirilmiş parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı, temiz toplum, temiz siyaset, bürokraside liyakat ve en basit tanımından bir adım bile daha öteye taşınmamış bir “demokrasi” anlayışı ve talebi…

Türkiye’nin bugün geldiği noktada yukarıda sıralananların “arzu edilir” şeyler sayılabileceğini kabul ediyoruz. Ancak, hiç unutulmaması gereken bir nokta var: Ne kadar “arzu edilir” sayılsalar da yukarıdakilerin hepsi, günümüz Türkiye kapitalizminde gerçekleşmesi mümkün görünmeyen bir statüko anlayışına endekslidir. Yani AKP’nin gidişiyle birlikte bunlar gerçekleşince (gerçekleşirse?) sanki Türkiye aranılan istikrara kavuşacak…

Fikriyatın o kadar derin ve sofistike olması gerekmez: Günümüz dünyasındaki güç dengelerine, Türkiye’nin bu dengelerdeki yerine, ülke kapitalizminin bugünkü yapısal özelliklerine ve nihayet siyasal tablonun kompozisyonuna bakıldığında, dengeden/istikrardan/statükodan uzaklaşan hareketlerin oraya yakınlaşan hareketlere baskın çıkacağı görülecektir. 

Geldiğimiz bu noktada, bu kez “eski” olmayan, görece yakın zamanlara ait bir tartışmaya yeniden dönelim: AKP iktidarına bu kadar odaklanılması, bu iktidarın neredeyse her şeyin baş müsebbibi sayılması, dolaylı yoldan da olsa bir düzenin, sistemin ya da yapının “aklanması” anlamına gelmez mi?

Tartışma buysa, AKP iktidarına odaklanılmasını doğru bulan biri olarak kendi görüşümüzü açık biçimde ortaya koyalım: AKP iktidarına odaklanılması, AKP sonrasında pek çok şeyin düzeleceği perspektifine değil, bu iktidarın tasarruflarının, düzenin kendisini sorgulamanın önemli kanallarını, yollarını, vesilelerini, vb.  yaratmasına dayanmaktadır.

Daha açığı diyoruz ki, AKP’nin anatomisi bize Türkiye kapitalizminin anatomisini verir; AKP’ye yönelik her tepki, özünde kapitalizmin temellerine değer, kapitalizmde neye karşıysak hepsini AKP’de bulabiliriz. Öyle ki   bu ülkede bir gün kapitalizm aşılırsa, bu kazanımda (…) yıllık AKP iktidarının önemli bir payı olacaktır…

***

“Somut öneri” denirse:

Muhalefeti en geniş biçimde tanımladığımızda, muhalefetin özellikle sol-sosyalist kanadı hangi alanlarda hangi taleplerin doğrudan “sonuç almaya” yönelik, hangilerinin ise “deşifrasyon” ağırlıklı olacağını iyi ayırt etmelidir. Örneğin, yeni seçim yasası, yeni bir demokrasi tanımı çerçevesinde önerilecek kurumlar, vb. gibi alanlarda “sonuç almaya” dönük yanı da olan talepler ileri sürülebilir.

Buna karşılık, örneğin “temiz siyaset”, “temiz toplum” gibi şeyler de söylenecekse, sosyalistlerin yukarıdaki örneklerden farklı olarak “sonuç alma” beklentisini başkalarına bırakarak bu temaların propagandif ve deşifre edici yanlarına ağırlık tanımaları gerekir.

Öyle ya sosyalistlerin “temiz kapitalizm” gibi bir dertlerinin herhalde olmaması gerekir…