Değerlendirmeye başlarken yanıtlanması gereken kritik soru şu: AKP iktidarının Afrin müdahalesinde asıl sâik dışarda mı aranmalı içerde mi?
Biz bunlardan ikincisinin geçerli olduğu kanısındayız. Yani Afrin operasyonun gerisindeki asıl itki, önümüzdeki bir iki yıla uzanan iç politika hesaplarıdır.
Günümüz dünyasında mevcut küresel sistemin, bu sistemin parçası olan oyunculara belirli hareket alanları tanıdığından hep söz ederiz. AKP iktidarının Afrin müdahalesi, bu durumun belirli bir coğrafi yöreye odaklanan mikro ölçekteki yansımasıdır. Başka bir deyişle AKP iktidarı, ABD, Rusya ve Suriye olmak üzere dış aktörler arasındaki karşılıklı ilişki ve gerilimlerin oluşturduğu düzlemde kendine bir boşluk bulmuştur ve şimdi içeriye dönük hesapları doğrultusunda bu boşluktan yararlanmaktadır.
Bu boşlukta nereye kadar gidebileceğini sanırız kendisi de bilmektedir. Evet, bölgede başkalarıyla birlikte ya da kendi başına “oyun kurucu” olma şansı pek kalmamıştır; ancak, “bölge politikaları iflas eden” bir oyuncu olarak bir figüran, karikatür bir figür de değildir. İkisinin arasındaki boşluğa oynamakta, buradan 2018-2019 dönemi ülke siyaseti için neler çıkarabileceğine bakmaktadır.
Bu durumda AKP iktidarının Afrin macerasının, böyle bir girişime imkân tanıyan dış dengelerin (ve pazarlıkların) çizdiği üst sınırlar ile iç siyaset açısından getiri sağlamaya yetecek alt sınırlar arasında gelgitler yaşayacağı sonucuna varabiliriz.
AKP iktidarının bildiği şudur: Türkiye’nin genel siyasal çehresi önümüzdeki bir iki yıl içinde (kendi açısından) nihai anlamda belirlenmek zorundadır; buna karşılık Suriye dâhil bölgedeki köprülerin altından daha çok sular akacak, istikrarsızlık ortamı bilinmeyen bir geleceğe kadar sürecektir…
Özetle, “madem ortada boşluk var, bir iki yıl içinde buradan kendi iç hesaplarım için azamisini koparmalıyım” düşüncesiyle hareket etmektedir.
***
Doğruysa, yukarıdaki değerlendirme Türkiye solunun “asıl hesabın” döndüğü içeriye odaklanması gerektiğine işaret etmektedir.
Peki, “içeriye odaklanma” Afrin’de yaşananlara ve yaşanacaklara boş verme anlamına mı geliyor?
Kuşkusuz böyle değildir ve sol “içe dönük hesapların” ötesinde AKP iktidarının bu müdahalesine ikirciksiz karşı çıkmalıdır. Ancak solun bu alanda ciddi güçlüklerle karşı karşıya olduğunu da kabul etmek zorundayız:
* ABD -Viet Nam benzetmelerine, “dökülen kanda” ya da “düşülen bataklıkta” boğulma retoriğine fazla bel bağlanmamalıdır. Az önce değindiğimiz gibi AKP iktidarı hem yörede kendisine çizilen sınırlara hem de içerdeki hesapların gerektirdiklerine tabidir.
* Denecektir ki “ABD kayıtsız kaldı”, “Rusya sattı”, “Esad kendi hesabını yaptı” vesaire… Olabilir, ancak sanki ortada ne yaptığını/yapacağını bilen, taahhütlerine (olduğu kadarıyla) sadık kalacak bir ABD, Rusya, AB, “uluslararası topluluk” var da mahallenin tek delisi AKP iktidarıymış gibi naif değerlendirme ve beklentilerden uzak durulmalıdır.
* Solun bugünkü durumda Afrin müdahalesi karşıtlığını Gezi, Haziran 2015 seçimleri ve son referandum gibi örneklerde görülen genişlikte bir kitleselliğe taşıma şansı olmadığı açıktır. İktidardan gelen “ensenize çökeriz” tehditlerinin ve yaratılan korku ortamının ötesine geçen bir durumdur: Afrin’den kalkarak ülke ölçeğinde bir duyarlılık ve hareketlilik yaratma şansı, (genel) AKP karşıtlığından hareketle ve bununla birlikte bir Afrin duyarlılığı yaratma şansına göre çok daha azdır.
* Bugünkü durumda AKP’nin çeşitli seçim hesaplarını etkileyebilecek unsurlar olarak CHP, İyi Parti ve HDP’den söz edersek, AKP Afrin olayını bunlardan ilk ikisini kendine göre “kişiliksizleştirme”, “biat ettirme” ve dolayısıyla “fuzulileştirme”, üçüncüsünü ise bertaraf etme amacıyla kullanacaktır.
* Afrin olayında daha önce sözü edilen “üst sınırların” daha yukarıya çekilmesi şimdilik güç görünmektedir; ancak bu üst sınırları aşmamak kaydıyla “alt sınırların” duruma ve kamuoyu yoklamalarına göre seçimleri erkene almak ya da hiç yaptırmamak üzere yukarıya çekilmesi ihtimal dâhilindedir.
Söylenebilecekler, şimdilik aşağı yukarı böyle.
Henüz üç gün geçmiştir; yaşanacak gelişmelerle birlikte bunlara ek yeni şeyler söylenmesi mümkün hale gelebilecektir.